Karaladığım kağıttan kafamı kaldırıp büyükanneme baktım. Büyükannem yıllardan beri halı dokurdu. Halılar onun sabrıyla ilmek ilmek işlenirdi.
Yanına yaklaşıp onu izlemeye başladım. Son ilmeklerini atıp bana doğru döndü. Gözleri dolmuştu.
"Ne oldu büyükanne? Neden ağlıyorsun?"
"Kader insanı ağlatır da güldürür de kızım. Önünde koca bir hayatın var. Ne olursa olsun, önüne ne engeller çıkarsa çıksın asla yıkılmayacağına dair söz ver bana."
Büyükannemin ne demeye çalıştığını anlamamıştım. Sanki veda eder gibiydi. Yine de onu kırmak istemiyordum.
"Söz veriyorum büyükanne."
Gözyaşları hiç durmadan akarken kendini toplamaya çalışıyordu. Sarılıp yanağına öpücük kondurdum. Uykum gelmişti. Her şeyden fedakarlık yapabilirdim ama uykumdan asla.
Büyükannemin kollarında derince bir uykuya daldım.
Sabahı karşılayan bir haykırışla uyandım. Eve annemin acı çığlıkları hakimdi. Korkmuştum. Bana korktuğumda hep büyükannem masal anlatırdı. Koşarak büyükannemin odasına gittim.Annem yatağın yanına çökmüş ağlıyor babam ise onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Düşündüğüm şey olmaması için dualar ederken birden büyükannemin cansız bedenini gördüm. Beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Kalbimden bir şeyler kopmuştu ve hiç kimse onun yerini alamazdı, almayacaktı.
Gözlerim dolmuştu. Ne annem ne de babam geldiğimi fark etmişti. Ses çıkarmadan evden çıktım. Nereye gittiğimi bilmiyordum, sadece gidiyordum.
Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken ilk kez etrafı net görebilmiştim. Küçük mahallemizin yanındaki koruluğa gelmiştim. Bir ağacın yanına oturdum. Orada ne kadar kalıp ağladım bilmiyorum ama artık gözlerim acımaya başlamıştı.
Büyükannem benim için bambaşkaydı. Beni tek anlayıp dinleyen oydu. Artık büyükannem yoktu ve olmayacaktı. Hayat artık yaşanılmayacak kadar korkunçlaşmıştı.
***
Büyükannemin ölümünün üzerinden on yıl geçmişti. Onun ölümünden iki yıl sonra da bir erkek kardeşim olmuştu. On altı yaşıma girmeme rağmen annemin ve babamın baskıları devam ediyordu. Tanrım, gerçekten büyükanneme çok ihtiyaç duyuyordum. Son sözleri hala aklımdaydı.
"Kader insanı ağlatır da güldürür de kızım. Önünde koca bir hayatın var. Ne olursa olsun, önüne ne engeller çıkarsa çıksın yıkılmayacağına dair söz ver bana."
Gözyaşlarıma engel olup büyükannemin odasına girdim. Bu oda benim isteğim üzerine hiç değiştirilmemişti. Bu odaya benden başka hiçkimse girip çıkmazdı. Özellikle de kardeşime yasaklamıştım. Her zaman kapıyı kilitler, anahtarı kimseye vermezdim. Ne zaman ailemle tartışsam kendimi bu odaya kilitlerdim.
Odanın içinde biraz gezindim. Daha sonra dolapları karıştırmaya başladım. Dolaplar dokuma aletleri ve iplerle doluydu. Yünlerin arasında bir şey gözüme ilişti. Bu bir defterdi. Oldukça eski bir defterdi üstelik. Defteri alıp pencerenin yanındaki sandalyeye oturdum. İlk sayfadaki yazı tüylerimi ürpertmişti.
'Kaderini dokumaya hazır mısın?'
Sayfaları yavaş yavaş geçiyordum. Sadece başlıkları okumak bile beni korkutuyordu. Son sayfaya gelince başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüşe döndüm.
'Ölüm saati'
Son bölümü hiçbir şey kaçırmamak için yavaş yavaş okudum. Tanrım, bu doğru olamazdı, olmamalıydı.