Hazırlık

24 3 0
                                    

----------

Medya-> Beyonce: 7/11

''Anne fön makinem nerede benim?'' off. İki gün sonra üniversite için İzmir'e gitmek zorundayım. Zorunda mıyım? Hayır değilim gitmek istiyorum. Üniversiteli biri olmak. 'Üniversiteli' kulağa aşırı derecede hoş geliyor değil mi? 


''Ben nereden bileyim kızım? En son sen kullandın. Valizindedir telaş yapma iki gün var daha.'' demesi kolay anne 'telaş yapma...'.

''Sen de bilmiyorsan nereden bulucam ben bunu?'' dünden beri fön makinemi arayıp duruyorum. En son üç gün önce kullandım sanırım veya dört. Tanrım ne zaman kullandığımı bilmiyorum daha nasıl bulacağım ben bunu?

''En son nereye koyduysan oradadır Alya!'' 

''En son nereye koyduğumu bilmiyorum anne!'' bu konuşmayı geçen sene yapıyor olsaydık şu anda annem odamın içerisinde beni perdelere dolayıp camdan aşağı sarkıtıyor olurdu. Ya da en azından bana böyle bir tepki gelse ben öyle yapardım. Yapar mıydım acaba? 

Her şey tamam da bir fön makinesini bulamıyorum. 'Fön makinem gel buraya neredesin. Off...' 

Mutfaktan enfes kokuların geldiğini hissettiğimde daha yeni düşündüğüm şeyin ne olduğunu unutamadım. 'Fön makinem nerede?'

Stresimin geçmesini umarak odamdan hızlıca çıktım ve odamın hemen yanındaki merdivenlerden kafamı uzatıp mutfakta yemek yapan annemi izlemeye koyuldum.

''Anne!''

''Efendim kızım?'' sesi artık git dermişcesine sert geliyordu. 

''Hala yemek mi yapıyorsun anne? Ne yapacaksın bu kadar yiyeceği?''  tüm mutfak yemeklerle ve kokularıyla doluydu. Yemekler enfes gözüküyordu fakat bütün yemeklerin kokusunun karışması 'kuzu kulaklı karamel salatası' gibi kokuyordu. 

''İzmir'e götürürsün kızım. Oraya alışana kadar bunları yersin.''

''Anne dört sene boyunca yerim ben bunları. Çok fazla bunlar hayatta götürmem ben bunları uçağa bile sokmazlar. Hem nerede kalacağım bile belli değil nereye koyucam götürsem bile?''  annemi hala anlayabilmiş değilim. Götürmeyi geçtim nereye götüreyim ben bu kadar yiyeceği? Tamam götürdüm diyelim elli beş kiloyum. 

'Ne kadarda zayıf bir kız dediğinizi duyuyorum kızlar. Evet zayıfım ben *gözlüğü aşağıya kaymış egolu emoji*'

''Anne ben bu kadar yiyeceği bırak götürmeyi yiyemem bile! ''

''Alya dolabına koyarsın ara ara çıkarır yersin.'' anneme anlatamıyorum galiba daha evim bile yok kadın dolaptan bahsediyor.

''Anne farkındasın dimi daha evim yok belkide ilk gün sokakta kalacağım.''

''Kızım sen cin gibi kızsın bulursun ev. Hem olmadı Melih'in evinde kalırsın biliyorsun ki oda orada okuyor ben konuşurum istersen ev bulana kadar orada kal.'' Melih mi? Melih benim kuzenimin kuzeni oluyor.'Ne kadarda yakın akraba sayılırız dimi' Benden bir yaş büyük. Asla onda kalmam onda kalacağıma sokakta kalırım daha iyi. Küçükken Melih'le sümüklü Melih diye dalga geçerdik. Çünkü çocuğun sümüksüz bir günü bile yok.

''Anne sakın öyle bir şey yapma o sümüklünün yanında kalacağıma sokakta kalırım daha iyi. Onun evi de sümüklüdür!''

''Kızım öyle deme geçen gün teyzenle konuştum annesi her hafta temizlettiriyormuş.'' oha oradan da mı karışıyor oğluna?

''Anne bunlar İstanbul'da oturmuyor mu oradan nasıl karışıyor oğlunun hayatına. İstanbul'dan İzmir'e yok artık''

''Kızım telefon denen bir şey var dimi. Her hafta temizlik şirketini arayıp gönderiyordur.'' pes doğrusu İstanbul'dan İzmir'e her şeyi beklerdim de bunu beklemezdim. Gerçi on yedi yaşına kadar oğlunu kendi banyo yaptıran kadında bahsediyoruz bunu yapmaması onun için bir anormallik olurdu.

''Neyse anne muhabbetine doyum olmaz ama bulmam gereken bir fön makinesi var ve sende yemek yapmayı bıraksan iyi olacak çünkü hepsini götürmeyeceğim.'' bakmadığım bir tek yer banyo kalmıştı. Oraya da baksam iyi olacak ki tamda düşündüğüm gibi banyodaki dolaptan çıktı. Aslında en baştan bakmam gerekliydi buraya bakmam gerekliydi. Salak kafam. Gerçi genelde odamdayken kullanıyorum. Neyse tekrar kaybetmeden bavula yerleştirsem iyi olacak. Fön makinesini de koyup kapattım bavulu. Sadece birkaç kıyafet kaldı ve makyaj malzemelerim daha iki gün sonra gideceğim çünkü. Yarın arkadaşlarımla vedalaşacağız. Herkes bir tarafa gidiyor. İstanbul,Ankara,Aydın,Rize,Ordu... yani tüm arkadaşlarımdan ayrılıyorum. Keşke bir tanesi bari benimle birlikte olsaydı. İçimde hem heyecan hem korku hemde hüzün var. Üniversiteli olacağım için heyecanlıyım,İzmir'e daha önce bir defa gitmiştim. Oda on yaşındayken dokuz sene önceydi yani kesin değişmiştir. Bu yüzden korkuyorum ve ailemden arkadaşlarımdan ve güzel memleketim Mersin'den ayrılacağım için hüzünlüyüm.

''Mine! Şu müziğin sesini kısar mısın? Daha gitmeme iki gün var. Kutlamalarını ben gidince yapsan alınıyorum ama.'' Mine benim kardeşim.'Mâlesef!' Neden tek çocuk değilim. Kardeşim on dört yaşında tam bir ergen! Keşke sessiz sakin bir kardeşim olsaydı ama nerede! Küçücük bir şeye bile carlıyor bu kız. 

''Sen gidince parti vereceğim merak etme abla!'' bide parti diyor ya. Bu kız yolunmayı hak ediyor.

''Mine saat on oldu bize acımıyorsun anladık bari Ceyhun'a acı!'' Ceyhun bizim yan komşumuzun oğlu ve Mine bu çocuğa on yaşından beri aşık. Ceyhun'da on dört yaşında ve Mine'yle aynı sınıftalar.

''Abla!''

''Efendim ablacığım?'' *pis pis sırıtan gıcık emoji*

''Mineciğim ben yatıyorum canım kardeşim dediğimi unutma!'' yarın erken kalkmam lazım çok işim var... 

----------

Merhaba arkadaşlar. Hikayemizi okuyup oylarsanız minnettar kalırız. 

Arkadaşlarınıza ve akrabalarınıza önermeyi unutmayın ha.  (Tabiiki şakaydı) 













Koyu MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin