5.Bölüm

135 57 4
                                    

Bu parlaklıktan olsa gerek anlamlandıramadığım bir dürtüyle bakışlarımı mıknatıs gibi kendisine çekiyordu.    Ve hipnoz olmuş gibi bakışlarımı bir türlü ondan alamıyordum. Neticede taşın bir buçuk metre kadar üzerindeydim ve yine uzun bir süre şaşkın şaşkın taşın üzerinden gözlerimi alamıyordum baka kalmıştım kımıldayamıyordum.  Bir ara ne olduğunu anlayamadan içimdeki bir şeyin vücudumdan sıyrıldığını hissettim ve çok korktum gerçi çok da şaşırmadım çünkü çoğu kez hem rüyamda hem de uyanıkken farklı yerlere gittiğimi hisseder çoğu zaman bu durumun uykuda mı yoksa uyanıkken mi olduğuna karar veremez sonunda da bu durumu daha fazla düşünmeden;"hiç bi şey değil" deyip geçiştirirdim.  Ancak bu kez daha farklıydı.  Bu defa, ayaklarımın bitişip taşın üzerine doğru hazır ol vaziyetinde düştüğümü, taşın üzerinden ayaklarımın kayarak yere temas ettiğini ancak bu arada kafamı parlak saydam gibi duran taşa çarparak alnımın kana bulandığını görmüştüm.   Görüntünün içinde kan olduğundan olsa gerek; kendime geldiğimde bayağı sevindim.  İçimden hemen burayı terketmek geldi.  Ancak taştan ve taşın yüzeyinden kendimi bir türlü alamıyordum. İyice baktığımda bunun bir mezar olduğunu anladım.  İyice Korkmaya başladım içimde bu düşünce inanılmaz derecede baskındı ayaklarım bitişik bir halde taşın üzerine düşmüş, ve bir türlü kendisinden kaçamadığım o parlak saydam gibi duran taşa çarpmıştım.   Ardından sımsıcak bir kan deryası !..   Az evvel ki rüya benzeri hali nasıl olmuştu da yaşamıştım.  "Evet" sahne tekti ancak, sahnenin yeri o sessizlik, o düşüş, düşüşteki teferruat, parlak saydam gibi taşın işlevi ve kan!..  Üstelik içimde bir gariplik vardı.  Kendimi biraz toparladığımda düştüğüm yerin pekte köyden uzağında olmadığını gördüm.   Nazlı'yı görüp aşık olduğumdan beri her şey üzerime geliyordu.   İyi ama bunları niye yaşamıştım.   Bu başkalarına manasız gelecek sözlerle hiç durmadan haykırmak, bağırmak geçti her şeyin niye üzerime niye bu kadar geldiğini belki birileri izah ederdi.   Bende kabaran öfkemi, korkumu biraz olsun dindirebilirdim çok acı içindeydim.   Ancak bunların hiç biri olmadı yarılan başımdan akan kanla, gözlerimden inen yaşları sildim.   Köye doğru yürümeye başladım ağlaya ağlaya evimize doğru henüz yürümeye   başlamıştım ki uzun boylu, siyah paltosuyla birinin eve doğru geldiğini gördüm. Sonradan anlamadım ki Soner'dir. Onun gelmesiyle aniden başlayan yağmur ve birden  Soner'in bana doğru gülerek geldiğini gördüm. Bir an önce acımı hafifletmesini, yaşadıklarımı anlamasını istiyordum.    Ama o nedense muzipçe gülüyordu.     Birden;"ne o başın mı yarıldı sakar şey yoksa Nazlı güzeli mi sebep oldu sakın! Sende aşığım deme o benim olacak bay;"Cesur" diye ekledi. Böylelikle acım iki-kat fazlalaşmıştı. Ve gerçekten de ikimizde ilk bakışta Nazlı'ya aşık olmuştuk  daha sonra bunları yaşamıştım durum gerçekten vahimdi... *   Hastanede başıma dikiş atılırken canımın yanmasına rağmen, vücudumun rahatladığını hissettim.  Bir an önce başıma dikiş atan Doktor'un ellerinden kurtulup kendimi sokağa atmak istiyordum ki Doktor bu niyetimi sezerek;"anlaşılan deli kanın daha henüz tamamen çıkmamış" dedi.   İşini acımasızca  yapan Doktor bey,  kontrolü kaçırdığı dikişler hiç güzel değildi.   Yinede canımın yandığını belli etmedim. Doktor;" geçmiş olsun" dedi. Dispanserden slüetim düşen camlarına baktığımda başımın beyazımtırak bir sargı beziyle takke gibi sarılı olduğunu gördüm.  Savaştan çıkmış gaziler gibi hissettim kendimi biraz olsun kendi halimi garip gördüm.   Ardından Ahmed'de geçmiş olsun deyip eve gittik. Yaşadıklarımı anlatmadım bir taşın üzerine düşüp kafamı yarıldı diye geçiştirdim.  Eğer yaşadıklarımı anlatsaydım bana inanmayıp alay edip delirdiğimi düşüneceklerdi diye düşündüm. Ve anlatmadım hemen uykum var deyip uyumaya gittim. Odanın kapısını örtüp pencereden dışarıyı izlemeye koyuldum bir süre   birden odada sanki deprem oluyormuş gibi bir sarsıntı yukarıdan aşağıya yayıldı.  Ve kollarımdan geçiyordu.  Sonra yatağın tahtası içinden birçok darbe sesleri duyuluyordu arkasından mobilyalar ardından 5-6 dakika geçince gayet net olarak vuruş sesleri duyuluyordu.   Sesler her yandan gelmekteydi.   Masadan, döşemeden, yataklardan, duvarlardan dehşet içindeydim göremediğim birisinin eliyle boğazımı sıktığını gördüm. ardından bir çığlık attım, ve çığlık attığımda her şeyin yerli yerinde ve sessizlik içinde hakim olduğunu gördüm.   Tarık amca, hepsi uyuyorlardı.   Yoksa çığlık sesimi duymuş olacaklardı. Tüm bu yaşadıklarım birer halisülasyon muydu?   Aman Allah'ım yoksa deliriyor muydum diye içimden geçirdim.

Aşk ve KorkuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin