"Bayan Irene, lütfen beni aramayı kesin. Bu konuda yapabileceğim hiçbir şey bulunmamakta." Son sözlerimin ardından telefonu kapatıp arkama yaslandım.
"Sana yeni bir telefon hattı almamı ister misin?" Seungyoon televizyonu zaplamayı bırakıp bana döndü telefon konuşmamın bitmiş olduğunu fark edince.
"Gerek yok, bir süre sonra bu işin peşini bırakır büyük ihtimalle."
"Emin misin? Seunghoon Irenelerin ailesinin öldüğünü söylememiş miydi? Kız gerçekten çok zor zamanlar geçiriyor olabilir."
"Olabilir, ne faydası var ki ama." Rahat koltukta gözlerimi kapatıp esnedim. "Ah, gece hiç uyuyamadım biliyor musun? Birazcık kestirsem..."
"Tabi hyung." Seungyoon neşeyle yerinden kalkıp bana battaniye getirmek için odadan ayrıldı. Seunghoon'la son görüşmemin üzerinden neredeyse bir ay geçmişti ve moralsiz olan Seungyoon'un ruh hali biraz düzelmiş gibiydi.
"Sana ramen hazırlamamı da ister misin? Ya da Takoyaki sipariş edebilirim istersen." Seungyoon elindeki kalın battaniyelerle içeri girerken sordu. Takoyaki'yi reddedemeyeceğimi biliyordu tabi.
"Pekâlâ, biraz dinlendikten sonra Takoyaki yemeye gideriz. Şimdi..." Kendime engel olamadan esnedim. "Çok yorgunum."
Zihnim bulanıklaşıp uyku haline geçtikten bir süre sonra, kapının önündeki gürültülerle yeniden canlandı.
"Senden nefret ediyorum!"
Seungyoon'un sesi miydi bu?
"Elimden bir şey gelmiyor, hislerimi görmezden gelemem!" Ve Seunghoon?
"Peki ya benim hislerim ne olacak!"
"Çocuklar..." Aniden ayağa kalktığım için dönen başım yüzünden biraz sendelesem de çabucak dengemi bulup kapı önünde tartışan ikiliyi ayırdım. "Neler oluyor burada?"
"Bilmiyorum, erkek arkadaşına sorsana." Seungyoon sinirli bir tavırla söylenip ceketini alarak evden dışarı çıktı.
"Erkek arkadaş mı? Neden bahsediyor bu?" Hızlıca evi terk eden Seungyoon'un ardından bakakalmıştım, şaşkınlıkla sordum Seunghoon'a.
"Ona senden hoşlandığımı ve seninle sürekli bir ilişki içinde olmak istediğimi söyledim..." Sonlara doğru kısılan sesine rağmen duyduğum şeyle gözlerimi büyütüp ona döndüm.
"Ne dedin? Kafayı mı yedin sen? Nasıl bir şoka uğramıştır tahmin edebiliyor musun!"
"Sen de bağırma lütfen." Kollarını etrafıma sarıp beni kendisine çekti. "Seungyoon ile yarın daha düzgün bir konuşma yaparız. Şimdi yalnızca özlemimi giderebilir miyim? Neredeyse bir aydır senden uzağım..."
Bir şey demeden beni saran kollara aynı karşılığı vererek kokusunu içime çektim.
Tuhaftır ki, ben de özlemiştim. Seungyoon'u, kardeşim bellediğim insanı ikinci kenara atmıştım bu sebeple.
Yine tuhaftır ki, Seunghoon'un bahsettiği o yarın hiç gelmedi.
"Günaydın uyuyan güzel."
Daha sabah alarmım bile çalmadan Seunghoon'un yumuşak sesi ve hayif öpücükleriyle uyanmıştım. Normalde erken uyandırıldığım için kızmam gerekirdi ama ona kızamamıştım. Aksine mutlu hissettirmişti beni. Sonra fark ettim ki...
"Biz birlikte mi uyuduk!" Yatakta hızlıca doğrulurken sordum ki bu da ayrı bir hataydı, kalçamın birden bire ağrımasına sebep olmuştu.
"Uyumaktan çok daha fazlasını yaptık." Sırıtarak üzerime eğildi. "Tekrar da yapabiliriz, sabahın beşinde yapılan seks en sağlıklısı diyorlardı."
Göz ucuyla saate bakıp iç geçirdim. "Bu yüzden mi beni bu saatte uyandırdın? Deli misin?"
Yüzüne yine muzip gülümsemesini yerleştirip dudaklarını benimkilere dayadı. "Deliyim, senin için."
"Bu iğrençti." Dudaklarımın üzerindeki dudaklara gülerek cevap verdim. Dudaklarımız sonunda buluşunca duyduğum kapı sesi beni kendime getirdi ve hemen Seunghoon'dan uzaklaşıp kapıya doğru koşmaya başladım. "Seungyoon!"
Tahminimin aksine kapı sesi içeri giren birisi tarafından değil dışarı çıkan birisi tarafından çıkmıştı ki bu nedensiz bir yere tüylerimin ürpermesine sebep oldu.
"Bu halde dışarı çıkmayı planlamıyorsun heralde? Benim olan vücudunu elaleme göstermene karşıyım biraz." Seunghoon arkamdan geldi ve battaniyeyi vücuduma sarıp boynuma minik bir öpücük kondurduktan sonra mutfağa doğru ilerlemeye başladı.
"Yanlış duymuşsundur, gecenin beşinde neden geri dönsün ki?"
"Sen cidden kendine Seungyoon'un en yakın arkadaşı diyebiliyor musun?" Gözlerimi kısarak sorduğumda bakışları, bana ürpertimin sebebini açıklıyordu âdeta.
Ben bir katille birlikte olmuştum, şu an o katil evimdeydi ve ben en savunmasız halimle karşısındaydım.
"Aramızda bazı musibetler oldu." Sanki bir şey ima ediyormuş gibi üzerine basa basa konuşurken bana doğru yaklaştı. "Senin de duyduğun gibi benden artık nefret ediyor."
"Bir hata yapmışsın ki senden nefret ediyor olmalı, peki sen? Senin onun için endişelenmen gerekmiyor mu!"
"Bağırma bana." Ellerimden tutup yavaşça ovuşturarak beni sakinleştirmeye çalıştı. "Ben sadece onun yüzünden ilişkimize zarar gelsin istemiyorum, ama emin ol çok fazla endişeleniyorum."
"O zaman bul onu." Endişeli sesimle birlikte ellerimi geri çektim. "Ben odama gidiyorum, giyineceğim."
"Pekâlâ, ben de ikimize kahve hazırlayacağım. Sonra da onu aramaya çıkarız, olur mu?"
"Olur..."
Mutfağa doğru ilerlemeden önce dudaklarıma minik bir öpücük kondurdu. Bir sebepten iyi hissettirmişti ama iyi hissettirdiği için de yanlışmış gibi geliyordu.
Giyindikten sonra gözlerimi yorgunlukla ovuşturup biraz daha dinlenebilmek için kafamı yatağa koymuştum ki birkaç dakika bile geçmeden çalan telefonum yüzünden irkilerek kalkmak zorunda kaldım.
"Alo?"
"Avukat Kim Jinwoo ile mi görüşüyorum?"
"Evet. Siz kimsiniz?"
"Ben Savcı Nam Taehyun, geçen gün elimize sizinle ilgili bir dava geçmişti. Henüz bakma fırsatı bulabildik ve oldukça şüpheli gözüktü."
"Ne davası bu?"
"Baek Young Ah ile ilgili davada sahte kanıtlar yarattığınız ve asıl katilin serbest bırakılmasını sağladığınıza yönelik bir dava."
"Böyle asılsız davalara normalde bakılmadığın-"
"Bu öğlen saat üçte sizi mahkemeye bekliyoruz Avukat Kim Jinwoo."
Savcı, cevap vermeme izin bile vermeden telefonu kapatırken sesli bir şekilde küfrettim. Bilerek davayı hemen almıştı ki ardımdaki pislikleri temizlemeye vakit bulamayayım.
"Bir şey mi oldu?" Seunghoon elindeki kahvelerle içeri girerken hala ne yapacağımı düşünüp savcıya küfrediyordum.
"Davanda sahte kanıt ürettiğime dair bir suçlama almışlar ve bu yüzden hakim karşısına çıkmam gerekecek. Normalde olsa kanıtları ortadan kaldırabilirdim fakat bunu da hesaba katarak davayı bugüne almışlar. Hiç vaktim yok."
"Sen endişelenme, bir şekilde yolunu bulacağım ben." Seunghoon elindeki kahveleri dökmemeye dikkat ederek bana yaklaştı ve birisini bana verdi.
"Nasıl? Daha kendi pisliğini bile temizleyemeyen birisisin."
"Hiçbir çıkar yolu bulamazsak seni buna zorladığımı söylerim, baskı altında yaptığın bir şey için seni suçlayamazlar."
Dediklerine burun kıvırdım. "Öyle bir şey yapmazsın."
Aynı şekilde o da dediklerime burun kıvırıp alnımı öptü. "Senin için yaparım."
Yapmazdı.
Yoksa yapar mıydı?
Hiç öğrenme fırsatımız olmadı ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beispiel [Jinhoon/Jinyoon]
FanfictionAna karakter/Yan karakter ölümü içerir. Karıncama ithafen yazılmıştır. "Merhaba, ben Kim Jinwoo. Öncelikle, şu ana kadar işlediğim bütün suçlar için özür diliyorum. Hapishane hayatından kurtardığım bütün suçlular için pişmanlık duymaktayım. Eğer bun...