Fünf

107 31 13
                                    

"Uzak dur benden." Bana sarılmaya çalışan Seunghoon'u kendimden uzaklaştırıp arabadan indim.

"Jinwoo, böyle davranma, lütfen." Seunghoon yalvarırcasına peşimden gelirken aramızdaki mesafeyi koruyarak ona döndüm.

"Onu doğru düzgün aramadık, intiharının suçlusu sayılırız, biraz suçluluk hisset ve benden uzak dur, tamam mı?" Sesim sonlara doğru çatlayınca yeniden arkamı döndüm. O manzaradan sonra toparlanmak çok zordu. Onun cansız bedeni sürekli gözümün önüne geliyordu...

"Avukat Kim Jinwoo, girmeyecek misiniz?" Mahkeme salonunun önünde bekleyen görevli, benim dalgınlığımı fark edip bana seslendiğinde düşüncelerimden sıyrılıp özür dileyerek içeri girdim. Davayı alacağım kesindi, Taehyun'un kendi lehine diye getirdiği tanıklar benim lehime dönüş yapacaklardı ve başka bir suçlu bulacaklardı. Savcı Taehyun, suçlu işine kadar her şeyi hallettiğini söylemişti o yüzden dava konusunda endişelenmiyordum.

Ama Seungyoon aklımdan çıkmazken o salona adımımı atarken bile acı hissediyordum. Neden bunun da Seunghoon ile ilgisi var gibi hissediyordum ki?

Yerime oturup Savcı Taehyun ile kısa bir süre bakıştıktan sonra içeri giren hâkimle dikkatimiz o tarafa çevrildi.

"Savcı Taehyun, başlayın lütfen." Hâkim yerine oturur oturmaz Nam Taehyun'a dönerek ona konuşma hakkı sundu.

"İki günlük araştırmam sonucu başka tanıkların da varlığından haber olarak onlara kürsüye çıkma daveti sundum. Müsaadenizle tanık Choi Jae Hee'yi duruşma salonuna çağırıyorum." Taehyun, gelen tanık oturur oturmaz kadının yanına vardı.

"Bize o gün Song Minho'nun odasında olan olaylara istemeden tanık olduğunuzu söylemiştiniz. Lütfen açıklamanızı yapın."

"Ben... O hastanede temizlik görevlisi olarak çalışıyorum. Personel odası Song Minho'nun yattığı odanın yakınında. O gün malzemelerimi bırakmak için personel odasına doğru ilerlerken Song Minho'nun odasından gelen sesleri duyarak odaya doğru ilerledim. Merhum Bae Young Ah, Song Minho'nun kablolarını çekmeye çalışırken Lee Seunghoon'un onu durdurmaya çalıştığını gördüm. Ardından şiddetli bir tartışma içine girdiler ve merhum Bae Young Ah, Lee Seunghoon'a saldırdı. Geri kalanını izleyemedim, güvenliği çağırmak için oradan ayrılmıştım."

Nam Taehyun benim tarafıma olaya müdahale etmem gerektiğini söyleyen bir bakış atınca ayağa kalktım.

"Tanığın iddiasına göre Lee Seunghoon'un birisini öldürmeye çalışmadığı, tam aksine birisini ölümden kurtarmaya çalıştığı görülmektedir. Bildiğiniz gibi cinayet silahı kullanılmamış, merhum boğularak öldürülmüştü. Buradan Lee Seunghoon'un oraya kimseyi öldürme amacıyla gitmemiş olduğunu, ve kendini savunma esnasında gerçekleşen bir olay olduğunu söyleyebiliriz. Ki tanığın dediğine göre ortada üçüncü bir kişi olup olmadığını da bilmiyoruz, merhum Bae Young Ah'ın katili bir başkası da olabilir. Bu yüzden suçu Lee Seunghoon'a atmadan önce gerçek bir kanıt bulunması gerekmektedir." Sözümü bitirdikten sonra yerime geri oturdum. Seungyoon beni en yakın arkadaşını bu şekilde kirli oyunlar oynayarak korurken görse ne derdi acaba? Sevinirdi değil mi? En yakın arkadaşı sonuçta.

Fakat araları son zamanlarda iyi değildi...

"Avukat Kim Jinwoo'nun tanığı Bay Yoo Sung Woo'yu getirebilirsiniz." Hâkimin sözüyle  Savcının diyeceklerini bitirmiş olduğunu ve kadın tanığın çoktan gittiğini henüz fark etmiştim. Davaya odaklanmam gerekiyordu. Hasta görünümlü olan bir adam içeri girerken onun Taehyun'un ayarladığı bir adam olduğunu anlamıştım.

"Ben... Savcı Nam Taehyun'u, önceki duruşmada bulunan iki tanığa şüpheli birer zarf verirken gördüm."

"Tanıkların sahte olduğunu mu ima ediyorsun?" Hâkim kaşlarını kaldırarak sorduğunda hasta adam yavaşça onayladı.

"Temiz bir avukatın adını lekelemek üzere açılan bu davaya çok üzüldüm ve gelip gördüklerimi bildirmek için gönüllü oldum. Fakat biliyorum ki, ne dersem diyeyim Avukat Kim Jinwoo'nun adına böyle bir dava açılmış olduğu gerçeğini değiştiremeyeceğim ve genç avukatımız sonsuza dek adının yanındaki bu kara lekeyle yaşamaya mahkûm kalacak. Çok üzgünüm evladım." Son sözünü bana dönüp söyleyen adamın gözlerindeki samimiyet, bir an şüphe duymama sebep oldu. Şüphemi doğrulamak için bakışlarımı Taehyun'a kaydırdığımda ne kadar şaşkın olduğunu fark ettim. Bunu o planlamamıştı. Eminim kendisini bu işten kurtarmak için bir sürü şey düşünmüştü ama bu tanık her şeyi değiştiriyordu.

Adam onu gerçekten görmüştü.

Bu duruşmadan sonra sanık koltuğunda oturacak olanın ben değil Nam Taehyun olduğunu bilmek dudaklarımın istemsizce yukarı doğru kıvrılmasına sebep olmuştu.

"Tebrikler." Dava bitiminde Seunghoon elindeki kahvelerle beni karşıladı. "Hala dokunma yasağım duruyor mu? Biraz özledim de." Elindeki kahveleri havaya kaldırdı. "Kahve de aldım."

"Seunghoon..." Omuzlarımı düşürüp sıkıca sarıldım karşımdakine. "Ne yapmalıyım... Seungyoon aklımdan çıkmıyor. Neden öyle bir şey yapmış olabilir? Ne tetiklemiş olabilir? İntihar edecek birisi değildi, anlıyor musun? Mutlu birisiydi."

"Ssh..." Seunghoon başımın tepesini öpüp içimi ısıtmak istercesine gülümsedi. "Bence çok irdeleme, bulduğun sonuçtan memnun olmayabilirsin."

Dedikleriyle aniden irkilip kollarımı ondan çektim.

"Ne demek istiyorsun?"

"Jinwoo..."

"Ne olduğunu biliyorsun, değil mi?" Gözlerim kısılırken karşımdakinin bocalayışını izledim. "Seungyoon'un neden kendi canına kıydığını biliyorsun. Benim saçının teline kıyamadığım insanın neden kendi canına kıydığını biliyorsun!" Sinirlerime hakim olmakta zorlanırken avuçlarımı sıkıp Seunghoon dışındaki her yere bakmaya başladım.

"Jinwoo..." Başladığı söze devam etmekten vazgeçerek elindeki kahvelerden birisini bana uzattı. "Kahven soğuyor."

"Seungyoon evden gitmeden önce senden nefret ettiğini söylemiş ve hislerinden bahsetmişti." Parçaları birleştirmeye çalışırken başımı yana yatırdım. "Hislerinden bahsetmişti... Seungyoon senden mi hoşlanıyordu?" Bakışlarım tekrardan Seunghoon'a odaklandığında karşımdakinin ne denli şaşırmış olduğunu görebiliyordum. "Seungyoon senden hoşlanıyordu ve sen onun kardeşi olarak bellediği insanla birlikte oldun!" Gerileyerek duvara yaslandım. "Ve o gün duyduğum kapı sesi... Gerçekten Seungyoon'du. Bizi birlikte görmüştü."

Bakışlarım Seunghoon'un yüzünden elindeki koyu kahvelere kaydı. Sonra ellerine. Katilin elleri.

"Seungyoon'a çok büyük bir acı yaşattın. Seungyoon'un hislerini parçaladın." Derin bir nefes aldım.

"Seungyoon'u sen öldürdün." Katilin bilekleri.

"Seungyoon'un ölmesinin sebebi sensin." Katilin kolları.

"Seungyoon'u sen öldürdün!" Katilin kendisi.

Birlikte olduğum kişi.

Beispiel [Jinhoon/Jinyoon]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin