"Avukat Kim Jinwoo, sizden yalancı şahitlik etmenizi istemişti, doğru mu?"
"Evet." Orta yaşlı kadın beyaz saçlarını geriye atıp normalde tanıkların sahip olamayacağı derecede büyük bir özgüvenle devam etti. "Fakat ben reddetmiştim, bu hukuka aykırıydı. Suçlu bir insanın yakalanmasına müdahale etmek insanlığa sığmaz diye düşünmüştüm."
"Fakat şu an yalancı şahitlik ediyorsun." Ağzımın içinde mırıldanarak gözlerimi ovuşturdum. Bu kadınla konuştuğumu zar zor hatırlıyordum ve tek sorduğum Lee Seunghoon'u görüp görmediğiydi. İlla bir yalancı şahit lazımsa asıl yalancı şahitlerden birisini getirebilirdi, sahtesini yaratıp işleri karıştırmasına ne gerek vardı ki şimdi? Dayanamayarak ayağa kalktım.
"İtiraz ediyorum, bu hanımefendiyle ilgili tek irtibatım ondan Lee Seunghoon'u cinayetin işlendiği saatlerde hastanede görüp görmediğidir, ondan kesinlikle yalancı şahitlik yapmasını istemişliğim yoktur."
"Yani şu an yalancı şahitlik yaptığımı mı ima ediyorsun? Okuduğun hukuk kitabına yazık." Kadın başını iki yana sallarken jüriden aldığım kınayan bakışlarla yerime geri oturdum ve kadını dinlemeye devam ettim.
"Ben reddedince hastanedeki birkaç meslektaşıma daha sorduğunu işittim. Çoğu benim gibi vicdanını dinleyerek teklifini reddetmiş olsa da birkaçı Avukat Kim Jinwoo'nun yaptığı tekliflere dayanamayarak kabul etmiş bulunmaktadır."
Hakim, kadının tanıklığını kabul ettikten sonra salona önceki davadan aşina olduğum bir yüz girdi. Hastanenin güvenlik görevlisi. Tanığın salona girmesiyle Savcı Nam Taehyun hızlıca yerinden kalkarak tanığın yanına vardı.
"Önceki davada Lee Seunghoon'un o saatlerde hastaneye adımını atmamış olduğuna dair tanıklık yapmışsınız, doğru mu?"
"Evet." Adam utanç içinde başını eğdi. "Fakat Lee Seunghoon tam da cinayet işlenmeden on dakika önce hastaneye gelmişti. O gün güvenlik kameralarımız bir şekilde sabote edildiği için elimizde güvenlik kayıtları bulunmuyor ne yazık ki, bu yüzden yalancı şahitlik yapma gibi ucunda mükafatı bulunan bir şeyi yapmakta sakınca duymamıştım. Ama geçen gün hanım kızımızın..." Bunu söylerken arkasını dönüp izleyiciler arasında oturan Bae Irene'ye bakmıştı. "...Lee Seunghoon'un işlediği cinayet ile birlikte, kalan tek yakınını da kaybetmiş olduğunu haber aldım. Böyle bir suçu işleyenin sokaklarda öylece dolaşmasına göz yumamazdım."
Tanığın diyeceklerini bitirip ayrılması üzerine Savcı Nam Taehyun somut kanıtlara geçti.
"Avukat Kim Jinwoo bir önceki duruşmada kanıt olarak Lee Seunghoon'un o saatlerde evinin yakınında bulunan kafede arkadaşlarıyla vakit geçirdiğini söylemiş hatta kamera kayıtlarını göstermiş ve sözde arkadaşı olan parayla kiralanmış tanıkları hakim karşısına çıkarmıştır, bu gerçeğe inanmak isteyerek bizzat o kafeye gittim ve kamera kayıtlarını inceledim. Bu incelemenin ardından ise Avukat Kim Jinwoo'nun vermiş olduğu kamera kaydının ne yazık ki sahte olduğunu fark ettim." Boğazını temizleyerek devam etti.
"Gördüğünüz gibi Avukat Kim Jinwoo, parasal gücünü kötü yönde kullanarak hastane görevlilerini ve kafe sakinlerini yalancı şahitliğe ikna etmeye çalışmış, bunda başarılı da olmuştur." Savcı Nam Taehyun bana doğru ilerlerken devam etti, bir sebepten gözleri gülüyordu. "Adaleti savunmamız gerekirken bize verilen bu kutsal görevi kötüye kullanan Avukat Kim Jinwoo'nun ve katil Lee Seunghoon'un işledikleri suça layık bir ceza almalarını en içten şekilde diliyorum. Diyeceklerim bu kadardır."
"Ekleyeceğiniz bir şey var mı Avukat Kim Jinwoo?" Hakim bana sorduğunda ayağa kalktım.
"Efendim, davadan bu sabah haberim olduğu için ne bir hazırlık yapabildim ne de kendi tanıklarıma ulaşabildim. Sizden erteleme talep ediyorum ki kendimin ve müvekkilimin masumiyetini hukuk çerçevelerinde belirtebileyim."
"Kabul edilmiştir." Hakim son kararını verip davayı ertelerken derin bir nefes alıp gelecek duruşmada ne yapmam gerektiğini düşündüm. Nam Taehyun her şeye karşın hazırlıklı gibiydi.
"İyi misin? Sanki ecel terleri dökmüş gibisin." Seunghoon şakayla karışık ciddi bir tonda sordu bir yandan da bana kahvemi uzatırken.
"Duruşmayı izledin, değil mi?" Sinirime hakim olamadığımı belli eden boğuk sesimle sorduğumda Seunghoon başıyla onayladı.
"Şu savcı sanki beni insanlara rüşvet teklif ederken görmüş gibi, o kadar kendinden emin ki."
"Çünkü suçlunun ben olduğumu biliyor." Seunghoon elindeki koyu kahveye bakıp hüzünlü bir şekilde güldü. "Başta onun neden sana karşı açılan ve benim suçumu kanıtlamaya yönelik olan bir davada olduğunu anlamamıştım, ama izlerken fark ettim ki sahte tanıklar kullanıyor, davayı kazanmak için çok çabalıyor. Anladığım kadarıyla kendisine çamur sıçramasını istemiyor."
"Savcı Nam Taehyun'u tanıyor musun ki?"
"Tanımaktan ziyade..." Gözlerini karşımızdaki duvara sabitleyerek devam etti. "...Kendisi Bae Young Ah'ı öldürmemi isteyen kişi."
"Ne diyorsun sen?" Ses tonum şaşkınlığımı gizlemekten acizdi. Seunghoon'a o kızı öldürten kişi, tam Seunghoon aklanmışken cinayeti tekrar gün yüzüne çıkartıp onu yakalatmaya mı çalışıyordu? Amacı neydi bu adamın?
Seunghoon düşüncelerimi okumuş gibi açıklamalarına devam etti.
"Dediğim gibi, kendisine çamur sıçramasını istemiyor olsa gerek. Fark ettiğin gibi Irene bu işin peşini bırakmamakta kararlı, yani sonuçta birisinin yakalanması gerekecek. İşler uzarsa ona dokunacağından korkuyor olmalı."
"Fakat işin arkasındaki asıl adam o!" Sinirle ayağa kalkıp elimdeki kahveyi koyacak bir yer aradım ama bulamadım. Bu sinirlerimi daha da bozmuştu.
"Ne yapmayı düşünüyorsun?" Seunghoon kaşlarını kaldırıp sordu.
"Bilmiyorum, şu an her şey benim aleyhime işliyor. Hemen bir karşı saldırı bulmalıyım yoksa ikimizin de gideceği yer belli."
"Onu tehdit edebiliriz." Seunghoon da ayağa kalktı ve koyacak yer bulamadığım kahveyi boştaki eline alıp masaların olduğu kısma ilerledi.
"Nasıl?" Bir masaya oturur oturmaz sordum.
"Bae Young Ah'ı öldürme sebebimle tabi ki."
"Demek istediğin..?"
"Song Minho'yu kullanarak onu tehdit edeceğiz."
Konuşmamız bitince anlaştığımız gibi Seungyoon'u aramak için ayrıldık.
"Nereye gitmiş olabilir bu çocuk?" Evimizin olduğu sokaklarda dolaşırken kendi kendime sordum. Hava gittikçe kararıyordu ve ben, Seungyoon'un başına bir şey gelip gelmediği konusunda oldukça endişelenmeye başlıyordum.
"Acaba telefonunu açmış mıdır?" Telefonumu elime alıp arayıp aramamakta kararsız kaldığım numarayı tuşladım. Aramak istemiyordum çünkü alacağım cevaptan korkuyordum. Ve korktuğum cevabı da almıştım zaten.
"Aradığınız numaraya şu anda ulaşılamıyor. Lütfen daha sonra tekrar-"
Korku bütün bedenimi sararken boş bulmamak umuduyla evime girdim ve gördüğüm boş manzarayla hayal kırıklığına uğradım.
O an nerede olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beispiel [Jinhoon/Jinyoon]
FanfictionAna karakter/Yan karakter ölümü içerir. Karıncama ithafen yazılmıştır. "Merhaba, ben Kim Jinwoo. Öncelikle, şu ana kadar işlediğim bütün suçlar için özür diliyorum. Hapishane hayatından kurtardığım bütün suçlular için pişmanlık duymaktayım. Eğer bun...