Manhatten ışıklar şehridir peki yeraltının sessiz çığlıklarını duymuyormusunuz ?
Güneşin batışının üzerinden bir saat geçmişti . Sessiz sokaklarında şirkete doğru yol alırken çığlık sesleri kulaklarımı doldurdu . Her adımımda çığlık sesleri artıyordu . Köşeyi döndüğümde örümcek ağlarıyla çevrili gri duvara yaslanmış baygın bir kız gördüm. Kızın sarı saçlarına kanlar bulaşmış ve kıyafetleri yırtılmıştı . Bacaklarının arasındaki kan kurumaya başlamıştı .
Bir tecavüz olayı yarım kalmış umut dolu hayatlar ve yine duvardaki DEMON yazısı gözlerimin maviliğini daha da koyulaştırmıştı .
Kıza doğru yaklaşıp ayılması için yüzüne tokat atıp önüme gelen saçlarımı arkaya doğru savurdum . Sayıklıyordu, kızı ayağa kaldırıp"Korkma ben sana yardım edeceğim ."
diyerek kızı kendime yaslayıp yakınlarda olan markete doğru harekete geçirdim .
Tuvalete girince klozetin üstüne oturtup çantamdan su çıkardım .
"Gözlerimin içine bak. "diyerek hırpalanan güzel yüzüne baktım. "Sana yüzüme bak. "
diyerek kolundan tutup biraz sarstığımda ela gözlerini vücudumda gezdiriyordu."Adın ne ? "
su şişesinden biraz elime su dökerek yüzünü temizlemeye başladım . Tiz sesiyle "Caste" diye fısıldadı ."Burada kal dışarıda ilk yardım çantası varmı diye bakıp geleceğim . Birşey olursa çığlık at ah sen bu işi iyi yapıyorsun zaten "diyerek adımlarımı dışarıya yönlendirdim. Cebimdeki telefon titriyordu.
" Şirket "
açmak istemiyordum .Kafamı kaldırdığımda duvardaki ilk yardım çantası ile karşılaştım . Cebimde titreyen telefon çaldıkca sinirlerimi daha fazla zorluyordu. "Ne var Shadow?" "Acilen buraya gelmeniz gerekiyor."
"Bu da önceki çağırdıkların gibi mi? Kes sesini o yüzden"diyerek sinirle telefonu cebime attım.
İlk yardım çantası ile kızın yanına döndüm.
"Yavaşca bacağını uzat tatlım. "
İrkilerek bana baktı.
Güvenmiyordu . Güvenmemeliydide. Dizindeki yaralara dokunduğumda hayıflanma ile karışık acı dolu inlemesi kulağımda yankılandı.
"Sana bunları kim yaptı onları tanıyormusun?"
"Hayır, hayır tanımıyorum "
diyerek kestirip atmıştı .
Utancından anlatmak istemediği çok belliydi.
Yarabandı yapıştırıp ayağa kalktığımda " Bugün istersen bende kalabilirsin "dedim. Beni baştan aşağı süzdü. Kalın topuklularım , kısa şortum ve beyaz tişörtümün üstüne oturan siyah deri ceketimle tam bir insan gibiydim.
Göz göze geldiğimizde gözlerimden ona melek bakışlarımı gönderdiğimde kabul ettiğini belli eden baş sallaması "evet" demekti.
Kolundan yavaşca tutup bana yaslayarak yine o alt geçiti geçtik. Biraz bekledikden sonra bize doğru yaklaşan taksiye işaret ederek rahatsız gri koltuğuna kurulup taksiciye adresi verdim.Kafamı Caste 'ye çevirdiğimde limon rengindeki sarı saçlarına kanlar bulaşmış omuzlarına kadar geliyordu. Korku dolu ela gözleri ile titreyerek dışarı izliyordu.
Taksiciye bakış atıp durmasını emrettim. Kapıyı açıp taksinin diğer tarafına geçtim. Caste 'yi kendime yaslayarak kapıya doğru yöneldik.
Kapıyı açtığımda Caste 'nin şaşırmış yüzü komikti.
Caste ' yi koltuğa bırakıp "Banyo yapmak ister misin ?"
Sessizliğini bozmadan evet dedi. Sesi yine masum çocukları andırıyordu. Mutfağa doğru giderken " Koridorda soldan ikinci kapıııı. " diye seslendim. Mutfağa girdiğimde bahçe kapısının camından kendi yansımam ile karşılaştım.
Sahte yüzümü ortaya çıkartan tek şey kızıl saçlarımdı. Mavi gözlerimi belirginleştiren beyaz yüzüm ve elmacık kemiklerimdi.
Caste ' nin sesi ile daldığım derin düşüncelerden kurtuldum. Beyaz tenine zıt düşen siyah bornozu ile bana doğru gelirken ıslak saçlarından su damlacıkları parkeye damlıyordu. " Fazla kıyafetin var mı? "
Cevap vermeden arka tarafta ki odama gidip, dolabı karıştırdım. İki parça kıyafet alıp içeri geri döndüm. "Yakala" diyerek kıyafetleri ona doğru fırlattım. Buzdolabından iki bira alıp "Bahçedeyim." diyerek merdivenlerden bahçeye indim.Yeni açmaya başlayan kırmızı ölüm güllerimi seyrederken boğazımdan geçen soğuk bira beni bir nebze olsada rahatlatıyordu.
Yeni paketi haber vermek için telefonu elime aldım. Caste 'nin merdivenlerden indiğini gördüğümde telefonu masaya koyup ona doğru yöneldim.
Üstündekilere bakınca benden başka kimseye siyah yakışmadığını birkez daha anlamış oldum.
Ego ile alâkası yok karşımdaki kız siyah değil toz pembe puantiyeli kıyafet tarzı insanıydı. Masanın üstünde ki diğer birayı ona doğru iteledim. Yüzünü ekşiterek
" Ben bira içmem"
dediğinde tiz kahkaham bahçe de yankılandı." İstersen dolapta sütte var ." diyerek güldüm.
"Bira bile içmeyen bir kızın orada ne işi vardı söyler misin? Sana bunları kim yaptı küçük sarışın haydi bana onları tarif et hem bakarsın yardımım dokunur ha ne dersin? "
dediğimde önce güvenir gibi oldu sonra "Bana neden yardımcı oluyorsun?
Sana neden güveneyim ki ?"
Cevap vermeme izin vermeyen telefona bir kez daha lânet okudum. İşimin bölünmesinden nefret ediyorum.
Ve yine şirketten aradıklarını gördüm delirmeme ramak kalmıştı. Soran sert bir sessle "Shadow? " " Saat 9'da arka kapının önünde olun. Demon Bey ' in emri "
diyerek telefonu kapattı.Kapanan telefonu cebime
atarak,saati kontrol ettim . 7 buçuğa geliyordu.
Akrebin yelkovanı kovaladığı gibi ölüm de beni kovalıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TARİKAT
Teen FictionManhatten ışıklar şehridir peki yeraltının sessiz çığlıklarını duymuyor musunuz ?