0.1

171 12 4
                                    

           

1.BÖLÜM

Susadım. Duvarlara bakıyorum hepsinde umudunu kaybetmeyen birinin attığı çiziklerle karşılaşıyorum. Tekrar atıyor bıkmadan. Sayamıyorum çok fazla ve inancımı yarısından sonra kaybediyorum.

Nasıl olurda kaybetmezdi. Bıkmadan attığı çiziklerin haddi hesabı yoktu. Komik değil miydi?

Gülmeye başlıyorum. Dur durak bilmeyen bir kahkahanın sonu gelmeyecekmiş gibi gülüyorum. Çizikler çok fazla. Gülmekten karnım ağrıyor. Gözlerim yaşlanıyor ve ağlıyorum. Sonra yere bakıyorum.

Sırtımda bir acı var, neden canım acıyor? Komik değil miydi?

''Komik olan ne?''

Halim yok cevap vermeye ama cevap vermek istiyorum. Ağzım kurumuş ,dilimle dudaklarımı ıslatıyorum.

''Duvardaki '' elimle orayı gösteriyorum. Duvarları ''çizikler''

''O senin aksine inanıyor '' elindeki iğneyi cebine sokuyor doktor. Her sebepsiz gülmemde, ağlamamda yapıldığı gibi sakinleşmem için bana ilaç veriyorlar, sakin değil miyim zaten her seferinde ilaç verilmesinden yorulmuştum.

''Neden iğne veriyorsun bana?'' dedim başımı döndürerek. Ellerini beyaz önlüğüne koyup yere çöktü benimle aynı hizada olmak için.

''Kötüsün,'' elini omzuma koyarak gözlerini kıstı.'' Her bir şeye gülüyorsun, gülerken ağlıyorsun, uyurken sayıklıyorsun. Sinirine hâkim olamıyorsun Hilal''

Başımı eğdim.

''Neyse yemek getirecekler birazdan, onları mutlaka ye. İlaç sana yan etki yaratabilir yemeklerini yemen lazım.''

''Tamam' 'Deyip parmaklarımla oynamaya başladım.  Kapıdan çıkarken 'oynama şu tırnaklarınla 'dediğini duymuştum bizimle ilgilenen kadın doktorun.

Doktorun bahsettiği yemekler gelince başımı tepsiye çevirdim Bezelye, çorba birde yarım ekmek. Tepsi önüme geldiğinde yemekleri yerken bir şey fark ediyorum.  Bu bezelyeler bana o kadar tatsız geliyordu ki tuzsuzluğundan yiyemiyorum. Ekmeği çorbanın içine bölüyorum ufak ufak. İçmeye başlıyorum çorbayı. Bezelyeyi kenara çekiyorum yavaşça. Oldum olası sevmezdim bezelyeyi bezelyenin o yumuşak tadı ağzımda tuhaf bir his veriyor gibi gelir hep.

''Onu ben yiyebilir miyim?''

Başımı yemeğimi isteyen kişiye çeviriyorum.  Bu hem umudunu kaybetmeyen hem de oda arkadaşımdı.

''tabii''

Yemeğimi aldıktan sonra, iştahla yemeğe başlıyor, başımı her seferinde kopardığım tırnaklarıma çeviriyorum çok eğlenceli bir oyunmuşçasına dokunuyorum kızarmış ufak kabuk tutmuş parmaklarıma.

Yemeklerimizi yedikten sonra, tepsiler alındı. O elindeki kitabı okurken ben duvarları izliyordum. Merakıma yenik düşüp aklıma gelen soruyu sorma gereği duydum.

''Duvarlardaki çizikler,'' sessizliği bozduğumda başını bana çevirdi ''senin için neyi ifade ediyor?''

Onunla konuştuğuma şaşırmış olmalı ki, elindeki kitabı kenara koyup derin bir nefes aldı. '' Benim için o çizikler bir sürü şeyi ifade ediyor. Umudu, inancı, kendimi. Onlara bakınca attığım onca günün imzasını taşıyan birer resimmiş gibi hissediyorum.''

Bir insan nasıl olurda bir çizgide kendini bulabilirdi?

''Anladım' 'deyip konudan uzaklaşmaya çalıştım.  Deliler hastanesinde bir deliden akıllı bir cümle kurmasını beklemek saçmalıktan başka bir şey değildi.

''Bu arada ismin ne ?'' bu sefer bana gelen soruyla başımı ona çevirdim.

''Hilal, senin ?''

''Hazar''

İSTANBULHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin