0.3

105 7 0
                                    




           

3.BÖLÜM

Hani hayatınızda bir şey yapmak istersiniz ve sadece size sunulan imkanlar yüzünüzden yapamazsınız ya en çok zorlayan şey budur sizi.

Mesela mutlu olmak, kendi hayatınızda kendinizi mutlu etmek gibi. Mutlu olmak için elinizden ne alınabilir ki? Hayatında mutlu olmayı bile beceremeyen insanlar varken, mutlu olan insanları kıskanmamak elde değil. Yatmadan önce her gün içine attıklarını bırakıp ağlayarak uyuya kalanlar, sırf güçlü gözükmek için susanlar, veya yakıp yıkanlar. Bazıları yıkılan hayatlarından dolayı etrafındakiler kül eder. Bu sizin ateşinizle ilgili olan durum.

''Ne oldu?''

Hazar bana bakarken ben akan gözyaşımı siliyordum. Etrafıma bakarken kırılmış bardaklara baktım. Sinirimi etraftaki eşyalardan çıkarırken, Hazar bana eşlik edip oda birkaç eşya fırlatmıştı. Sonuç olarak birkaç doktorun beni sakinleştirmesiyle oturup kalmıştım. Sakinleştirici sonucu yaklaşık iki saat uyuduktan sonra aklıma gelenler yüzünden ağlıyordum.

''bulamadılar,'' dedim sessizce. Duyduğunu bilemesem bile devam ettim.'' Kaç ay oldu , ben burada nefes alamazken. Neden başkası beni buraya hapsetti.''

''Dava kapanmış Hazar'' sanırım en büyük düşüşüm buydu. Umudum gitmişti , intikamım gitmişti.

Hazar elindeki kalın kalemini bana verip ''göster kendini''

Burnumu başparmağımla silip ayağa kalktım. Hazar elindeki kutuyu şifonyere koyunca ona baktım. Her renk vardı. Bir süre duvarı izledim.

Elime siyah kalemi alıp duvara çarpan bir bardak çizmeye başladım. Bardağın çizgilerini çizdikten sonra kırılan parçaların duvardan yere düşen kırıkları çizdim. Beyaz kalemle kırıkların içine ışık çizerken bardağın altına gölge yaptım.

1saat sonrasında ne çizdiğime baktım. Dört duvar arasında bana ait şuan bir imza vardı. Bu  his, bu his beni mutlu hissettirmişti. İtiraf etmek gerekseydi eğer.

''Nasıl hissediyorsun şimdi?'' dediğinde ''Mutlu. Dediğin gibi her hangi bir yerde kendine ait bir imza olduğu an insan gerçekten mutlu oluyormuş''

Bana baktığında gülerek ona baktım. ''Teşekkür ederim Hazar''

*

''bilincimi kaybettiğim için, bir süre sonra buraya geldim''

Vay be dedim içimden. Hiç tahmin etmezdim Hazar'ın böyle bir nedenden geldiğini. Uyurken nöbet geçirip bazen uyanamıyormuş. İşin komik yüzü de şuydu birkaç defa ablası uyanmadığından dolayı 'öldüğünü' bile düşünmüş.

Durup dururken bile bilinci kapalı olduğu anlar olmuş, psikiyatri hocasının ona verdiği haplar onu uyutmamış. 24 saat uyuyamama sorunundan sonra uyuması için hastaneye yatırılmış. En fazla 3 saat uyuyabilmiş.

Bir ilginç tarafı, bir nedenden dolayı olmamış bu. Aşk acısı olur aile sorunları olur, Hazar da hiçbiri yokmuş. Ya da vardır fakat bana belki anlatmıyordur, sonuçta anlatmaması için çok sebep varken.

''Sen? Madem anlattım seni de dinlemek isterim ne yalan söyleyeyim Hilal.'' Dedi Hazar ''ben sinir krizi geçiriyorum ''dedim

''bu sürekli devam ediyordu ama şikâyetçi olunacak derece değildi, beni tanıyanlarda beni tanıdığı için sinirlendiğim zamanlar fazla üstüme gelmezlerdi. Bir gün yine bir olaydan dolayı sinirlenmiştim''

Durup başımı kaldırdım, duvara yaptığım bardak kırığına baktım. '' ben sinirliyken bana yaklaştı, ''devam etmek istemiyordum ama anlatmak istiyordum da '' ona yaklaşmaması gerektiğini söylediler ama o benim üstüme gelmeye başladı, bana bağırıyordu. Kafedeydik. Masalarda cam şişeler bardaklar, tabaklar vardı. Çoğunu kırmıştım ama bir tane şişe orda duruyordu. Gözüm dönmüştü, kriz geçiriyordum''

Durdum ve anlatmayı kestim'' sonra ne oldu?'' dedi Hazar. '' o sinirle ne yaptığımı hatırlamasam da şişeyi kafasında parçaladığımı söylüyorlar, o ara beni biri ihbar etmiş. Kim olduğunu bilmiyorum ama sonra polisler geldi ifadem alındı ve buradayım işte'' dedim gülerek.

"ona ne oldu?" hak vermem gerekirse öldüğünü düşünmüştür diye geçti içimden "yaşıyor sadece dikiş atmışlar o kadar "

Üstümde toz varmışçasına ayağa kalktım ve üstümü sirkeledim " bu kadar dertleşme yeter '" diyip odadan çıktım. Kaçtım her zaman yaptığım gibi sorunlardan kaçtım.

***

Ellerimle destek aldığım soğuk duvardan başımı çektim güçsüzce. Etraftaki onca ses uğultu gibi geliyordu, ne tanıdık bir yüz nede sesi seçebiliyordum.

"senin yüzünden"

Bana gelen ayak seslerini işittim sonra bedenimin sarsılışını, bir çift kol tarafından sarsılıyordum.

"senin krizlerin yüzünden kardeşim ölecek" dedi tekrar bağırarak, "hepsi senin yüzünden."

Boğazım kurumuştu, ağlamaktan değil, susmaktan sesimi unutmuştum şu birkaç saat içerisinde. Ne cevap verebiliyordum nede eski Hilal gibi başımı dimdik tutabiliyorum.

Belki de birinin ölümüne sebep olacaktım.

Belki de birinin ölmekten beter. Yaşamasına sebep olacaktım.

Ya ölecekti,

Ya da ölmek bile onun için yaşamak olacağı bir hayata tutunacaktı, ama yaşarken ölecekti.

Gözümden akan sıcaklık ile dudağımda hissettiğim tuzlu su gözlerimin de bulanıklaşmasını sağladı. "özür dilerim" dedim sarsılırken. Sesimi ben bile duyamamışken karşımdakinin duyduğunu sanmıyordum, karşımdakinin kim olduğunu bilmesem de.

Kollarım serbest kaldığında yere çöktüm.

"Doktor Bey durumu ne?" dedi bir kız sesi.

"Şu an hayati tehlikesi yok, yoğun bakımda kalacak bu gece. Yarın normal odaya geçecek. Durumu iyi"

Birkaç ağlayış sesinin arasından "çok şükür"sesini duymuştum.

Sonra tekrar duydum adımları,

Bana tekrar yaklaşıyordu ama bu sefer sarsan kolları değildi sözleriydi.

"Bunların bedelini çok ağır ödeyeceksin Hilal"

İSTANBULHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin