ATEŞE AŞIK KELEBEK • BÖLÜM 6 •

6.4K 400 10
                                    

En şık halimle orada olmayı istiyordum dolabımı darmadağın etsem de ne giyeceğime bir türlü karar verememiştim Barış neredeyse 1 saate burada olacaktı ve ben henüz kıyafetimi bile seçmemiştim.

''Ay Didem ne giyeceğim ben ya giyecek hiçbir şeyim yok!"

"Dolabın ağzına kadar dolu ne demek giyebilecek bir şey yok."

"Yok işte yok yani ne giyeceğim ben ya!"

Didem eliyle beni kenara itti ve gar dolabımın önüne geçti. Yaklaşık bir 10 dk sonra elinde siyah üstünde kırmızı gül desenlerinin bulunduğu kısa elbisemi bana uzattı diğer köşeden de siyah bir topuklu ayakkkabı verdi elime.

"Hadi doğru banyoya giy şunları."

Söylediklerine uyarak banyoya gidip seçtiği kıyafeti giydim. Aynadan kendime baktığıma kendimi beğenmiştim biraz sade biraz şık tam istediğim gibi olmuştu. Didem'i bu yüzden seviyordum işte her zaman en iyi çözüm yolunu bulurdu.

"İşte bu Elya hanım süper oldunuz. Şimdi saçlarınıza da hafif dalga verelim birde hafif bir makyaj tamamdır."

Bir yarım saat sonra hazır bir şekilde aynanın karşısındaydım. Hazırdım gerçekten ne olacaksa olsun artık. Ben düşüncelere dalarken telefonum çaldı arayan Barıştı.

"Canım aşağıda seni bekliyorum."

"Tamam hazırım 2 dk ya geliyorum."

Telefonu kapatır kapatmaz hemen evden çıkmak için toparlandım Didem'den şans öpücüğü mü de alınca aşağıya indim. Barış arabaya yaslanmış benim gelmemi bekliyordu. Beni gördüğü an duruşunu dikleştirdi.

"Aman tanrım bu ne güzellik!"

"Ya şapşal yapma utanıyorum."

Daha fazla kırmızılaşmamak için arabaya bindim. Barışta sırıtarak koltuğuna yerleşti ve yola çıktık. Yol boyunca barış neler yapmam ve nasıl davranmam gerektiğini anlattı. Ama o kadar heyecanlı ve tedirgindim ki bir çok söylediğinin duyamamıştım.

Bundan 2 hafta öncesine gayet sakin bir hayatım varken şimdi nelerle boğuştuğumu görmek beni tedirgin etmişti. İntikam bana göre değildi aslında ben kimseye kin duyamazdım ki kimseden nefret de etmezdim. Aslında Ateşten nefret etmiyordum içimde bir  yerlerde halen onu seven Elya'nın olduğunu hissedebiliyordum ama ona çok kırgındım ve bu kırgınlığım onu sevmemi engelliyordu. Kırgınlığımla sevgim bile baş edemiyorken ben nasıl baş edecektim hiç bilmiyordum doğrusu.

Düşüncelere o kadar çok dalmıştım ki geldiğimizin bile farkında değildim. Büyük bir Restortantın önünde durduk Barış arabadan indi ve benim kapımı açtı daha sonra elini uzattı. Elini tuttum ve arabadan indim. ikimizde birbirimize baktık ve gülümsedik.

"Hadi bakalım."

"Güç ver bana!"

Barış söylediğim cümleden sonra elimi dahada sıktı ve güven bana dercesine baktı gözlerimin içine ona güveniyordum inanıyordum. Ama kendime hayır!

"Ben yanındayım merak etme."

Birlikte içeri doğru ilerledik hemde el ele. Büyük bir kapıdan geçtik ve resepsiyona paltolarımızı bıraktık. Toplantının olduğu salona doğru ilerlerken ayaklarımın titrediğini farkettim ve içimden kendime sürekli 'sakin ol' direktifi vermeye başladım.

Salondan içeri girdiğimizde uzun ve kalabalık bir masanın bizi beklediğini gördüm. Ve birde Ateşi tabi o bizi henüz farketmemişti ama ben onu görmüştüm. Onu üç gündür görmemiştim ve özlediğimi farketmiştim. Özlemiştim ama bu bir şey değiştirmezdi ve değiştiremeyecekti çünkü oda benim çektiğim acıları çekecekti.

Barış beni yönledirirken masaya doğru ilerledik masadakilerin dikkati üzerimize çevrilmişti ve ben bundan oldukça rahatsızlık duymuştum doğrusu. Orta yaşlarda bir adam kalktı ve Barışın yanına geldi. Masadakiler bize odaklanınca Ateşin gözleri de bize kaydı ve benle Barışı görmeyi beklemiyor olacak ki şok içerisinde yüzümüze bakıyordu.

"Evet arkadaşlar bu benim oğlum Barış Solmaz. Bu ortaklık anlaşmamızı yürütecek olan kişi Barış olacak bütün yetkiyi ona devrediyorum."

Ateş için ikinci bir şok anı daha. Fazla gergin bir yüz ifadesine bürünmüş yüzü ve kapkara gözlerinden çıkan alevden korkuyordum ve korkmakta haklıydım çünkü istediğinde fazlasıyla tehlikeli bir adama dönüşebiliyordu. Barış ellerimi bırakıp bu sefer ellerini belime koydu ve beni bir adım ileriye çıkardı.

"Elya Soykan Kendisi kız arkadaşım ve aynı zamanda yeni sekreterim."

Ben mi halimden çok memnundum doğrusu Ateş kıskanmıştı ve bunu yüzünden anlayabiliyordum. Barışın babası Ünal bey elleriyle Ateşi işaret ederek söze başladı.

"Ateş Bey Yılmaz Holdingin Patronu ve Yeni ortağımız."

Ateş kendinin tanıtılmasından sonra bütün ihtişamıyla ayağa kalktı ve Barışın uzattığı eli sıktı. Sıra bana gelmişti evet biraz tedirgin olsam da Ateşin uzattığı elini sıktım ama Ateş gözlerini gözlerimden ayırmadan sert bir şekilde elimi tutunca canım acımıştı.

Ellerimi bir an önce onun ellerinden kurtarma derdindeydim neyse ki bu an uzun sürmemiş ve ellerimi bırakmıştı ama ne demek istediğini anlamıştım fazla sinirlenmişti ve galiba bu sefer onu kıskandırmayı başarmıştım. Evet bu benim zaferimdi!

Barışla birlikte bize ayrılan sandalyelere oturduk masada bir gürültü ve sohbet hakimdi başım fazlasıyla ağrımıştı doğrusu neyse ki Ünal bey yardımıma yetişmiş ve konuşma yapmak için izin isteyerek ayağa kalkmıştı.

"Evet bugün burada Yılmazlar ve Solmazların kısa sürelide olsa ortaklığı için toplanmış bulunuyoruz. Umarım bu ortaklık hepimiz için çok iyi sonuçlanır ve umarım dostluğumuz pekişir."

Ateş dikkatle Ünal beyi dinlemiş ve Ünal beyin konuşmasını bitirmesinden sonra başıyla onaylamış ve selam vermişti.

Geçen 1 saatin sonunda toplantı bitmişti resepsiyondan paltolarımızı alıp çıkış kapısına yöneldik neredeyse herkes dağılmıştı fakat biz Ünal beyle sohbet ederken vakit geçmişti. Gerçekten çok iyi bir insandı ve Barışla beni gerçekten sevgili sanmıştı kendimi kötü hissetmiştim onu kandırmıştım ve bu ona karşı mahçup olmama neden oluyordu.

"Elya.."

Duyduğum ses fazla tanıdıktı ve fazla yakından geliyordu. Barışla birlikte sesin geldiği yöne doğru döndük. Ses Ateşindi, ne yani şimdiye kadar bizi mi beklemişti.

"Konuşmamız gerek."

Sesi fazla net ve sertti. Korkmuştum sanki biraz yok ya ne korkacağım Barış vardı sonuçta yanımda o beni korurdu.

"Benim seninle konuşacak bir şeyim yok."

"Sabrımı fazla zorluyorsun Elya gerçekten!"

Üstümüze doğru mu geliyordu o Allah'ım sen bizi koru. Barış bir anda Ateşin önünde belirdi.

"Kendine gel kız konuşmak istemiyor."

"Çekil önümden!"

Diyerek Barışı başından savdı ve gözleri yine bana odaklandı. Bir adım daha yaklaştı bana sonra birden elini uzattı.

"Lütfen seninle konuşmam gerekiyor."

Ne yapacaktım şimdi ben kime gidecektim kimde kalacaktım. Ona gidersem Yanacaktım ama ona gitmezsem de yok olacaktım. Ben kendimi kimde bulacaktım.

ATEŞE AŞIK KELEBEK •Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin