-TUTULMAYACAK SÖZ-
Gözlerini açtığında beyaz tavanla bulustu gozleri ve aklına gelen ilk şeyi mirildandi kurumuş dudaklariyla."Beceremedim,"
Ölmeyi değil, kaçmayı becerememisti. Bileğindeki akan kırmızı siviyla pişman olmuştu çünkü. Kapının sesini duyduğunda pişman olmuştu yaptığı şeye. Ölse bile becerememis olacaktı.
Kacamamisti pismanliklarindan... yüklerinden.Hastanedeydi. Lina 'nin bunu fark etmesi uzun sürecekti. Beyaz tavana bakmayı sürdürdü. Bulunduğu ortam karanlikti. Sahi, yalnız birinin olması gereken yer karanlık olmalı miydi?
Lina yeşili severdi. Mahkum olduğu yalnızlık yeşil olamaz miydi? Kim karar verecekti buna?Ya O? Neredeydi şimdi?
Hastanede olduğunu kafasını kaldırıp odayı incelediğinde fark etti. Sadece beyaz tavana bakarak saatleri gecirmisti gun dogarken. Aydinlanmisti oda.Soluna baktı daha fazla incelemeyi hedeflerken. Beyaz pürüzsüz duvara yaslanmış kahverengi, kaliteli olduğu her halinden belli, iki kişinin rahatlıkla sigabilecegi deri bir koltuk vardı. Koltuğun hemen yanında modern ahşap bir kapı.
'Kapı' diye düşündü. Buradan gitmek suan için kolaydı. Peki neden çıkmak istemiyordu rahatsız edici hastane kokusuyla dolu bu geniş odadan?Kafasını yavaş hareketlerle sağına yatırdı. Duvarın neredeyse tamamını kaplayan pencereyi ve Aydınlanmis gökyüzünde uçuşan bulutları görünce kahkaha atmak istemişti fakat burnundaki ince borular bunu engellemişti.
'Intihar etmeye çalışan birini yüksek ve pencereli bir odada yalnız bırakmak? '
Bu sefer acıyı umursamadi güldü. Çaresiz bir gülüştü bu kaçınılmaz olan.
Kapı açıldı. Gelen gürültüyü takip etti Lina'nin gözleri.
Doktor olduğunu üzerindeki beyaz önlükten tahmin ettiği orta yaşta bir adam girmişti odaya hemen yanında ise ; daha yasli, lacivert takım elbisesiyle şık bir adam.
"Onu rahat bırakın! "
Bu ses... Lina yatağından doğrulama çalıştı ama bileği deki acı ve Kablolar bunu zor hale getirmişti. Aha yavaş hareketlerle olduğu yerden dogruldu. Henüz onu görmemişti.
Sidar, kendisini tutan hemşireler den kurtulup içeriye girdi. Hala güzeldi adam.
Lina'yi henüz kimse fark etmemişti.
Bıkkin bir ifadeyle konuşmaya başladı doktor."Sidar bey, ilk konuşmayı bir psikolog yapması her zaman aha etkili bir sonuç verir."
Yanındaki lacivert takım seçmeleri elbisesiye döndü yüzü.
"Ve Fikret Bey alanında uzman bir profosör."
Sidar sinirle saçlarını arasından geçirdi sağ elini.
"Sikerim psilogunu!"
Iki adamda bu tepkiye kaşlarını çattı. Sidar onları umursamadan devam etti."Kimse ona bunu hatırlatmayacak! "
Doktor derin bir nefes aldı."Bu yaptığınız bu tip vakaalarda yarardan çok-"
"O bir vakaa değil! Bir kaza sonucu hastaneye gelen basit bir hastaniz. Psikologa ihtiyacı yok!"
Bu sefer konuşmaya psikolog Fikret katıldı.
"Bakın Sidar Bey, sizi bir hasta yakını olarak anlayabiliyorum fakat bu gerekli."
"Değil! " bagirmisti Sidar. Lina korkuyla kalkan omuzlarini engelleyemisti 'yine kaşlari çatık' diye düşündü, kaslarinin ortasi her zamanki gibi kırışık.
"Şimdi izin verirseniz..." tek eliyle kapıyı gösterdi hiç hoş olmayan bir tavirla.
Doktor derin bir nefes daha alarak kafasını salladı. Gitmeye hazırlanırken şık psikolog cebinden küçük bir kartvizit çıkarıp Sidar a uzattı.
"Gerekli olacağını sanıyorum. "
Sidar eliyle kartviziti itti."Ben sanmıyorum. "
Ne kadar da emindi. Benden mi? Kendinden mi?
Yaşlı psikolog Lina'nin olduğu tarafa döndü. Onu ilk fark eden yaşlı psikolog du. Kücük bir gülümseme yollayıp başucundaki komidine bıraktı elindeki kartviziti.
Sidar yaşlı psikologu takip ederken Lina ile buluştu gözleri. Onlar birbirlerinin gözlerinde kaybolurken oda çoktan boşalmisti. Ilk adımını atar gibi beceriksizce yaklaştı Lina'ya."Uyanmişsin, " diyebildi yalnızca. Ardından tamamen duygusuz bir tebessüm yolladı. Ne çok özlemişti bu yüzün verdiği heyecanı genc kız .
"Uyumuyordum..."
Yalnızca Ölüyordum ... demek istedi, sustu."Evet uyumuyordun...pekala şimdi buradan çıkmak ister misin? "
Cevabı biliyordu adam yalnızca biraz daha duymak istiyordu sesini.
"Evet," dedi Lina yanagından süzülen tek damlayı saklamaya çalışırken. Gülümsemek istedi ona, lanet hortum canını yakmıştı. Yüzünü buruşturmasina sebep olmuştu bu acı. Sidar genç kızın yanına daha çok yaklaştı bu seferki adımları aceleciydi.
"Iyi misin? " Sidar kendi sorduğu soruya gözlerini devirmemek için kendini tuttu.
Iyi değildi. Biliyordu.
Elini Burnundaki hortuma getirdi Lina.
"Bu lanet şey-" tekrar bir sızlama.
"Ah! Tanrım. ""Tamam konuşma, şimdi dinlen tamam mı? Uyandığında burada olmayacaksin."
Sesi huzurdu Lina için. Ama gidecekti. Biliyordu o hep gidiyordu. Sokak lambalarinin bile aydinlatamadiğı karanlik kuytularin KAYIP adamıydı o Lina biliyordu ki o gidecek ve mahkum edildiği Yalnızlığına geri dönecekti. Yinede sordu.
"Söz mü?"
-Gidecek misin?-Genç dam sustu. Karşısına dolmuş gözlere baktı. Çaresizdi.
"Söz."
-Gidecegim-
Dedi gülümsemeye çalışarak. Iki genç de biliyordu ki bu söz tutulmayacakti. Birşua gözlerini son kez gorecegi tavana cevirdi sevdigi adama veda eder gibi gulumsedi beyaz sivaya, ve aydinliktan cekti gozlerini tekrar actiginda gördüğü herşey bulanik olacakti.Tipki bir sis bulutu gibi hayatinin uzerinde duracakti Sidar ve onu hatirkatmak isteyen izlerle dolu sol bilegi. Lina gözleri kapattı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP
DiversosVe gitmesine izin verirsin... "Sokak lambalarin bile aydinlatamadigi karanlik kuytularin KAYIP adamiydi o." "Yalnizliklarindan cikarip buldugu hayatinda iyilikler bahşedilmiş bir kalbi vardi kızın. O kalp bir gun paramparca oldu..."