Alarmın acı acı çalmasıyla zorlukla gözlerini açtı Deniz. Saat henüz sabahın yedisiydi. Bir yıldır uykuya hasret kalmıştı. Bütün de hafta sonu olmasına rağmen kursa gitmek için sabahın köründe uyanmıştı. Kurs çıkışı Rüzgar hocanın evine gideceklerdi sınıfça. Dolabın karşısına geçip ne giysem diye düşündü. Acaba Ares de orda olur mu? Aman! Şeytan görsün yüzünü. En son Deniz'i bir güzel fırçalayıp öyle ayrılmıştı yanından. Olanları Beyza'ya anlatınca o da Ares'in bir çeşit sinir krizi geçirdiğini söylemişti. Düşüncelerini bir kenara bırakıp en sevdiği siyah kotunu ve bir tişört aldı eline. Üzerine de ince bir hırka giyecekti. Soğuk olmasına karşın. Kolu kırıldığından beri lanet ederek değiştiriyordu üzerini. Hem zorlanıyor, hem canı yanıyordu. Tek kolla saçını yapamadığı için açık bıraktı. Saçları baya uzamıştı. İlk defa bu kadar uzatmıştı. Normalde kesmicem demesine rağmen dayanamaz, yine keserdi. Bu sefer tutmuştu kendini. Kahvaltısını yaptıktan sonra Beyza'yı da alıp okula doğru yol aldı. Daha önce kararlaştırdıkları için ders çıkışı hepsi bir araya geldi. Durup düşününce sınıf arkadaşlarını gerçekten sevdiğine karar verdi. En azından böyle durumlarda kolayca bir araya gelebiliyorlardı. Herkes birbiriyle selamlaştıktan sonra yürümeye başladılar. Yaklaşık yirmi dakikalık bir yürüyüşten sonra evi bulabildiler. Beyza en önde olduğu için zili o çaldı. Deniz hemen onun yanında, diğerleri bir adım geride duruyordu. Kapı çalınca salonda oturan Ares abisinden önce kapıya yöneldi. Deniz'i karşısında görünce bocaladı bir an. Arkasındakileri görünce anladı ne için geldiklerini. Bir süre bekleyince Deniz'in içinden 'gelen her misafirinizi böyle mi karşılıyorsunuz?' demek gelse de yeri olmadığı için ses etmedi. Rüzgar gelince içeri buyur etti gençleri. Yüzü çökmüştü. Bunu sınıftaki herkes farketmişti. Özellikle de onun yakışıklılığıyla bir hayli ilgilenen kızlar farketmişti durumu. Herkes oturunca Esin" başınız sağolsun hocam. İnanın çok üzüldük." dedi. Diğerleri de onaylayan cümleler kurdular. Rüzgar herkese teşekkür etti. Acısını belli etmemeye çalıştığı o kadar belliydi ki durumun herkes farkındaydı. Ares köşedeki tekli koltukta oturmuş onları dinliyordu. Bir ara gözü Deniz'e kaymış, kızdaki gerginliği farketmesine neden olmuştu. Deniz o sırada Ares'e bakmamak için özellikle çaba sarfediyordu. O, bakmamak için ne kadar çabalıyorsa diğer kızlar bir o kadar dikkatli bakıyorlardı genç adama. Rüzgar'ın konuşması böldü sessizliği.
"Bu arada kardeşim Ares. Geçen sefer tanıştırma fırsatım olmamıştı."
Herkesin bakışları ona kayınca rahatsızca kıpırdandı yerinde. Yağmur'un "bundan sonra sizde mi kalacak?" Sorusu herkesin göz devirmesine neden oldu. Ah, şu kızın kendini göze sokma çabalarına uyuz oluyordu Beyza. Rüzgar rahatsızca "evet, bir süre burada kalacak" diye cevapladı onu. Deniz, farkında olmadan Yağmur'u ters bakışlar atıyordu. Yanında oturan Beyza arkadaşını dürttü. Ne oldu dercesine bakan Deniz'e "şu öldürücü bakışlarını kızın üzerinden çeker misin Denizcim" diye fısıldadı."Ne öldürücü bakışı ya? Ben gayet normal bakıyorum. Anormal olan Yağmur salağı!"
Rüzgar ayaklanınca ikisi de susmak zorunda kaldı.
"Evet ne içersiniz gençler?"
"Yok hocam, hiç zahmet etmeyin. Fazla oturmayacağız zaten" dedi Burak. Deniz onu ilk defa bu kadar ciddi göründüğünü düşündü. Genelde güler yüzlü, esprili hatta çoğu zaman dalgacı bir insandı çünkü.
"Olur mu öyle şey? Çay veya kahve mi, yoksa soğuk bir şey mi?" Çoğunluğun tercihi çaydan yana olunca mutfağa yöneldi. Beyza aniden ayağa fırlayıp "olmaz!" diye bağırınca Rüzgar dahil herkes dönüp merakla ona baktı.
"Ne olmaz? Çay içmeyeceksen sana başka bir şey getireyim."
"Yok o anlamda değil hocam. Yani siz oturun. Bu kadar kişi varken size mi yaptıracağız çayı?" Rüzgar olayı anlayınca gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cennetim Olur musun?
Teen FictionBir yanda intikam ateşi yüzünden günah işlemeye mahkum edilmiş genç ve yakışıklı bir adam, diğer yanda ailesinin geçmişi yüzünden mutsuz olmaya mahkum edilmiş güzel ve masum bir kız. Kader bu ikiliyi çeşitli oyunlarla bir araya getirdi. Onlar bir ar...