3. Bölüm

256 56 9
                                    

Rüzgar sessiz ve loş olan eve adımını atar atmaz gerildi. Arkasında duran kardeşi destek verircesine abisinin omuzlarını sıkarken Rüzgar 'iyiyim' dercesine baktı kardeşine. Babasının bulunduğu odaya gitmek için evdeki tek çalışan olan Sevda'yı takip etti. Aslında babasının hangi odada olduğunu biliyordu zaten. Odanın önüne gelince derin bir nefes çekti ciğerlerine. Kapının kolundaki eli bir kaç saniye hareket etmedi. İkinci defa derin bir nefes alıp kapıyı açtı. İlk adımı atınca içindeki heyecan bir kat daha arttı. Babasını en son kaç yıl önce gördüğünü bile unutmuştu. Yıllarca intikam ateşiyle yanan ve bu ateşi küçücük çocuklarına da aşılayan bir adamla aynı ortamda kalamazdı. Üniversiteyi kazanır kazanmaz ardına bile bakmadan çekip gitmişti. Arkasında bıraktığı için üzüldüğü tek şey annesinden ona kalan tek varlık olan kardeşiydi. Onu da yanında götürmeyi istese de babası buna müsaade etmedi. Onun üzerinde temelini atamadığı planlarını kardeşine aşılamaktan bir kez olsun rahatsızlık duymadı. Rüzgar'ı en çok üzen şey ise yapmaya çalıştığı kötülükte başarılı bir şekilde ilerlemesi oldu. Onun kıyamadığı kardeşi nefretle dolu bir insan olup çıkmıştı. Babası da üzüleceğine eseriyle gurur duyuyordu. Kapının eşiğinde bekleyip düşünmeyi bıraktı ve içeri girdi. Girer girmez annesine ait fotoğraflar çekti dikkatini. Duvarların neredeyse hepsinde annesinin fotoğrafları vardı. Bir an arkasına dönüp dolaba doğru ilerledi. Dolabın kapısını açar açmaz annesinin kokusu ulaştı burnuna. Askıdaki kıyafetlere baktı. Annesine en çok yakışan mavi elbisesini okşarcasına sevdi. Gözünden düşen bir damla yaşa aldırmadı bile. Onun kitabında ağlamak ayıp değildi. Bir insan duygularını nereye kadar saklayabilir ki? Nereye kadar içine gömer? Gömse sonunda daha kötü bir şekilde taşmayacak mı? O, bütün bunları yaparken Ares yüzünde tek bir ifade olmadan onu izliyordu. Ne onun gibi ağladı ne de ağladığı için herhangi bir tepki verdi. Sadece baktı... Rüzgar yanağına doğru inen gözyaşını silip babasının yatağına yaklaştı. Babası uyuyordu. Titreyen ellerini babasının buz gibi ellerinin üzerine koydu. Bu hareketle babası yavaş yavaş gözlerini açtı. Karşısında büyük oğlunu görünce yüzünden büyük bir şaşkınlık geçti. Sonrası ise yorgun bir gülümseme.

"Geldin..."

"Geldim... Sen benim babamsın sonuçta."

"Bunu size hissettiremesem dahi mi?"

"Baba, geldim ışte sorun yok. Hem Ares'i özledim. Uzun zamandır onu da çok boşladım."

"Evet, abi kardeş olarak birbirinize destek olmanız gerekiyor. Benim fazla zamanım kalmadı-"

Dimitri bunu söylediği an Rüzgar koruduğu sessizliğini bozup babasının sözünü kesti.

"Baba, böyle konuşma lütfen. Buraya bunları dinlemek için gelmedik." Konuşmaya devam edeceği sırada Dimitri elini kaldırarak oğlunu susturdu.

"Öleceğim için üzülmüyorum. Hatta annenize kavuşacağım için seviniyorum. Beni huzursuz eden tek şey; onun intikamını almadan gidecek olmam. Ama bunun için de üzülmüyorum. Çünkü biliyorum ki siz benim tamamlayamadığım işi bitireceksiniz."

Babasının bu sözlerinden sonra Rüzgar gerilmişti. Sonunda dayanamayıp Dimitri'nin daha fazla konuşmasına müsaade etmedi.

"Yeter! Buraya bu saçmalıkları dinlemek için gelmedim. Bir şeylerin değiştiğini düşünmüştüm. Ama yanılmışım. Sen hala aynısın. Oğullarını umursamayan, tek derdi intikam olan, yaşayan bir ölüsün. Benim bunlara sabrım kalmadı artık. Biz yıllardır hem annesiz hem babasız yaşıyoruz. Yeter baba, anlıyor musun? Senden yalnızca sevgi istedim. Başka bir şey istemedim. Yalnızca babamı istedim. Kimseden intikam falan almayacağım. Başkalarının da hayatını kendi hayatımla birlikte mahvetmeyeceğim."

Cennetim Olur musun?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin