Merdivenlerden inerken çalışma odasından gelen sesleri dinledim. Robin ile pınar. Bakalım ne konuşuyorlarmış. Kulağımı kapıya daha çok yanaştırdım.
"Ne yani beni karının üzerine kuma mi getireceksin?"
#Bölüm Sonu
Kulakları duyduğu şeyi inkar etmek istiyordu. Bu nasıl olabilirdi? Ne terbiyesizlikti? Madem bu şıllıkla evlenecekti, beni neden getirmişti buraya?
Soru havuzunda boğulurken, nefes almak zor geldi. Robinin sıkkın nefesi kulaklarını doldururken, kulağını tekrar dayadı kapıya.''Bak! İstersen bunları sonra konuşalım. O zamana kadar da burada kalırsın.''
''Peki. Ama şunu da bil robin. Beni seviyorsan o kadın bu evde olmayacak!''
daha fazla dayanamadı.
Kulakları bu iğrenç konuşmaları duymak istemedi. Tekrar odasına girip, kapıyı sessizce kapattı. O bu evde kalacaktı.
Onun kuması olacaktı. Onunla aynı evde yaşayacaktı.Bu düşünceler tüylerinin diken diken bile ederken, gerçek olursa ne yapacaktı?
Bu evden gider miydi? Yoksa yüzsüzce onların 'mutlu evliliklerine' şahit olacak mıydı?Onu sevmiyordu. Bu yadsınılmaz bir gerçekti.
Bir adam, sevdiği kadının yanında olmak isterdi. Ve buda pınardı...
Kendisi ise onların yanında hep sorun olarak kalacaktı. Hayır, diye kafasını salladı.
Ne oluyordu? Robin onun kocasıydı. Sevmese bile kocasıydı. Ve kocasını bir şıllığa yem edemezdi, etmezdi. Gözlerinden akan yaşları sildi.Tamam. Gurursuz bir kadın gibi görünebilirdi. Fakat robinden sadece şu kadını uzaklaştıracaktı.
Ayağa kalkıp, odadan çıktı. Çalışma odasının önünde pınar ile robini görünce, hafifçe tebessüm etti. Yaygara kopararak, kendi seviyesini düşürürdü ancak. Böylesi en iyisi diye düşündü.
*1.kişi ağzı
Mutfağa indiğimde,kadınlar yemek yapmaya başlamıştı bile. Sanırım herkesin şu 'kaknem pınardan' haberi vardı.
Çünkü her an bir şey yapacakmışım gibi bakıyorlardı. Gülümseyip, kollarımı sıvadım. Bütün yemekler ocaktaydı. Tek eksik salataydı.
Dolaptan domates, salatalık,yeşillik malzemelerini çıkardım. Onları yıkadıktan sonra salata tahtasını önüme aldım.
Domatesi dilimleyip, kaba boşalttım. Sonra elime salatalığı alınca, robinle ne kadar benzeştiklerini gördüm.Kaşlarımı çatıp, tahtaya yerleştirdim. Hem içimden sayıp, hem de gelişi güzel kesiyordum.
'Demek o kaknemi buraya getirip, beni küçük düşürürsün?'
'O şıllığı seviyorsun demek?'
'Hıyar! Ne olacak? Şıllıklardan hoşlandığını bilseydim...'
'Ne diyorsun dilçem? Sus bir kere.'
'Susmuyorum! Kocam dostunu eve getirmiş neden susayım?'
'HIYAR ARABASI NE OLACAK? Ahh.'
elimde ki kesikten akan kanı görünce, güldüm. Sonra önümdeki salatalığa, (salatalık demek için bin şahit gerekirdi.)baktım.
Halime abla bana doğru dönünce, elimden damlayan kanı görmesi bir oldu."Dilçem! Elin kanıyor!"
endişeli hali beni guldurmustu."Yok. Halime abla, bak ufacık bir kesik sadece."
kaşlarını kaldırmış, parmağima bakmışti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDEL- (TÖRE 1)
General Fiction#BERDEL# Ablası için sevdiği adamdan vazgeçmiş, sevdasına zincir vurmuştu. Sevdiği adamı unutmuş, yeni bir sayfa açmışken şimdi de aynı adamla Berdele mahkum olan dilçem'in hikayesi...