AU

984 92 87
                                    

Ağzımdaki tükürük boğazıma kaçtığında öksürmeye başladım. Sehun'un baygın bakışları hala üzerimdeydi ve bu hiçte iyi bir etki bırakmıyordu.

Şu anda suratına tokat atıp yaptığı bu ahlaksızca teklif için masadan kalkıp gidebilirdim. Hatta normal olan buydu sanırım. Ama ben bir aptaldım ve bunu yapamazdım. Zaten ayıldığında bu dediği için yeterince pişman olacaktı.

"Sehun-sshi! Lütfen kendinize gelin!"

"Aaaa neden Hannie? Benimle olmak istemiyor musun yoksa?" Elinin tersiyle yanağımı okşamıştı.

Geri çekilip elinin masaya düşmesini sağladım.

Garsonu çağarıp sert bir kahve getirmesini söyledim. Eğer Sehun bu şekilde devam ederse bırakıp gitmem an meselesiydi.

Yaklaşık iki dakikalık beklemeden sonra nihayet kahve gelmişti.
Bardağı Sehun'un önüne yittim.

"Al Sehun. İç bunu."

Kahveyi uzunca bir süre inceledikten sonra arkasına yaslandı ve kollarını bağdaştırdı.
"Ben bunu içmem!" Dudaklarını büzerek küçük bir çocuk gibi söylemişti.

Derin bir nefes verip ellerimle yüzümü kapattım. Uğraşmak istemiyordum. Gerçekten sıkılmaya başlamıştım. Sarhoş insanlarla uğraşmaktan nefret ederdim.

Ellerimi yüzümden çekip derin bir nefes verdim. Ayağa kalkıp Sehun'un yanındaki sandalyeye oturdum. Fincanı elime aldım ve Sehun'un ağzına yaklaştırdım.

"Hadi Sehun. İçmezsen küser bak. Küssün mü?" Sesimi incelterek sanki bir çocukla konuşur gibi çıkarmıştım. Hoş, pek farkı da yoktu gerçi.

"Hayır küsmesin! Bak içiyorum."

Bardağı sardığım parmaklarımın üzerini kendi elleriyle sardı. Tenimden geçen küçük çaplı elektrik akımı kısa sürede tüm vücudumu ele geçirmişti.

Elim onun elleri arasındaydı. Sıcaklığı beni kasıp kavuruyordu. Bir yanım elimi çekmemi söylerken diğer tarafım keyfini çıkar diyordu. Sonunda kendime yenilip elimin Sehun'un elleri arasında yanmasına izin verdim.

O yavaşça kahvesini yudumlarken ben onu izliyordum. Her yudumundan sonra yutkunurken adem elmasının hareket edişini seyrediyordum. Dudaklarının içerkenki aldığı şekli seyrediyordum. Kahvenin bitmesine az kaldığını gördüğünde  yüzünde oluşan çocuksu sevinçi seyrediyordum.

"Bak bitirdim!" Sonunda ellerini çektiğinde tenimde soğuk bir ürperti gezinmişti. Oluşan boşluk içimi sızlatmıştı.

Bardağı masaya bırakıp kalktım.
"Aferin Sehun'a!"

Elleriyle kendini küçük çaplı alkışladıktan sonra yüzündeki masum gülümsemeyle arkasına yaslandı.

Daha başka ne yapabilirdim onu düşünüyordum. Yanımdaki camlara gözüm kaydığında ilerleyip bir iki tanesini açtım. Soğuk hava beraberinde deniz kokusunu da getirdiğinde gözlerimi kapatıp derince içime çektim.

"Üşüyorum kapat şunu."

Sehun başını elleri arasına almıştı.

"Biraz kendine gelmen lazım."

"Başım çatlıyor ve hala sarhoşum."

"Bunun bilincinde olman bile iyi bir şey." Gülüp sandalyesini cama çevirdim. Ben de kendi sandalyemi onun yanına çektim ve oturdum. Gece olduğu için her taraf ışıklarla kaplıydı.

"Gerçekten üşüyorum."

"Ben de." Ben de üşüyordum ama yapacak bir şey yoktu.

"Bu tür durumlarda ceketini vermen gerek."

Sooner or LaterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin