ZN

1K 91 66
                                    

Zorlukla gözlerimi araladım. Sınıftakiler başka bir derse geçeceğimizden dolayı sınıf değiştiriyorlardı.

Sabahtan beri tüm derslerde uyumuştum. Hocaların gözünün önünde olmamak için en arka sıraya geçmiştim. Neyse ki normalde tüm dersleri ön sıradan takip eden, düzgün not tutan biriydim de bu seferlik uyumama pek ses çıkarmamışlardı. Blok ders olduğu için uykum da neredeyse hiç bölünmemişti.

Hareketsizlikten uyuşmuş bacaklarımı esnettim ve ayağa kalktım. Ağrıyan başımı ovarak masanın üzerindeki çantamı aldım ve sınıftan çıktım.

Benim bir an önce iş hayatına atılma gibi bir sorumluluğum vardı. Üniversiteyi erken bitirmek için ne gerekiyorsa yapıyordum. Bir sonraki derse girmeyecektim çünkü üstten almıştım. Sebebiyse kendime zaman kazandırmaktı. Hayır kendime değil, işe zaman ayırmaktı.

Bezgin adımlarla sınıftan çıktım. Kampüsün her saat başı merkeze götüren servisine bindim. Sallantılı ve uzun süren yolculuk neticesinde ağzıma gelen midemle beraber otobüsten indim. Bir sonraki işim teker teker fotoğrafçıları dolaşıp iş aramaktı.

»

"Teşekkürler efendim, çok teşekkür ederim."

Defalarca kez eğilip teşekkür ettim. İkinci girdiğim yerde iş bulmam gerçekten büyük şanstı. Üstelik oldukça büyük ve ünlü bir fotoğrafçıydı. Parası da saatleri de uygundu. Sehun'u kurtarmam Tanrı'nın hoşuna gitmiş olmalıydı.

Yarından itibaren gelip çalışmaya başlayacaktım. Hatta bana ilk maaşımı vermişlerdi bile!

Sevincimle beraber gördüğüm ilk markete girip bira, cips vb şeyleri sepete doldurmuştum.

Aklımı karıştıran başka şeyler de vardı. Lay normalde her sabah Baekhyun ve bana kahvaltı hazırlayıp yolcu eder sonra da kendi işine giderdi. Bugün kalktığımda her zamanki gibi hazır bir kahvaltı masası bekliyordum ama gördüğüm sadece boş bir masaydı. Baekhyun'a nedenini sorduğumda Lay'i uyandırmaya çalıştığını ama Lay'in uyumak istediğini söylemişti. Onu daha önce hiç bu şekilde görmeyen Baekhyun da şaşırmıştı. Hasta olabileceğini düşünüp fazla üzerinde durmamıştık ama içimden bir ses başka bir şeyler var diyordu. Bu aldıklarımla kafasını dağıttırır ağzından laf alırdım.

Kendimden ağır poşetlerle marketten çıktım ve evimizin güzergahından geçen metroya bindim.

Öğleden sonram tamamen boş olduğu için aklımdaki plan Baekhyun'un çalıştığı kafeye gitmekti. Aslında direkt Chanyeol'ün kafesi desem daha doğru olurdu. Kafe Chanyeol'e aitti. Zaten bu sayede tanışmışlardı. Baekhyun kafeye çalışmak için girmişti. Tam iki yıl Chanyeol'ü peşinden koşturduktan sonra nihayet sevgili olabilmişlerdi. İleride zengin bir kocasının olacağını bildiğinden rahattı. Chanyeol'ün kafesinin, Seoul'de bir çok şubesi vardı ve ünlüler cemaatinde oldukça popüler bir mekandı.

İnce bir bayan sesi benim durağımı anons ettiğinde yere koyduğum poşetleri alarak metrodan indim ve istasyondan çıktım. Bir kaç sokak ilerledikten sonra apartmanımız karşımdaydı. Asansörümüz sürekli arıza çıkarttığından ötürü kullanmak pek tercihimiz değildi ama elimdeki bu poşetlerle merdiven de çıkamazdım.

İçimdeki cesur yüreğe kanıp asansöre bindim ve yukarı çıkana kadar bildiğim tüm duaları okudum. (Aklıma takıldı acaba onların da bizim Nas Felak gibi duaları var merak ettim skdisjsş)

Nihayet kata ulaştığımda asansörden çıkıp evin kapısını tekmelemeye başladım. Elimdeki poşetlerden dolayı başka bir çözüm yolu kalmıyordu. Aslında burnum... her neyse.

Sooner or LaterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin