10.2 ✵ Buz ✵

822 117 34
                                    

✵ Buz ✵

IceBella'nın ellerinin maviye dönüşmesi, yeni fark ettiğim güçlerini kullanma işaretiydi tıpkı önceleri safir mavisi olan fakat artık açık mavi olan gözleri gibi.

Ondan önce davrandım, her iki elimde de yeşil renkli alevleri oluşturdum. Yeni gücüme eskisinden çok daha iyi hükmedebiliyordum. IceBella'nın açık mavi hatta neredeyse buz mavisi olan gözlerinin beni şaşırtmasına izin veremezdim. Fakat her geçen saniye daha da artan boynumdaki buz izinin acısı beni ele geçirmeye başlamıştı.

"Bu an için ne kadar beklediğimden haberin var mı, Ateş?" diye sordu buz gibi bir ses tonuyla. "Ne zamandır seni yok etmeyi planladığımı biliyor musun?"

Yanıt vermedim fakat ellerimdeki yeşil alevlerin daha da yükselmesini engellemeye çalıştım. Kontrolümü kaybetmemi ve Gölge'ye dönüşmemi istiyordu.

"Dünya'dan beri." dedi sormadığım soruya yanıt olarak. "Dünya'da senden Laurel'den daha çok nefret eden biri varsa o da bendim."

Neden? diye sormayı istedim fakat yanıtın hiçbir şeyi değiştiremeyeceğini biliyordum. IceBella çıldırmıştı. Tek açıklaması buydu. Kuvars'ta yaşadıklarım geldi aklıma, arkadaşları - şu an bizim yanımızda olan Jack ve aylar önce ölen Laurel'in yardımcısı Chris- ona durmalarını söylüyorlardı fakat IceBella'nın tek isteği Gümüşleri yok etmekti, daha sonra onun Gümüşlerden kastının sadece ben olduğunu anlamıştım.

Onun için yapabileceğim pek bir şey yoktu fakat kendim için vardı.

IceBella konuşmasını bitirir bitirmez elimdeki alevleri ona doğru hedef aldım. Parlak yeşil alevler ona doğru giden yolun yarısında buzlarla kaplandı. Alev topu buz halinde yere düştü ve parçalara ayrıldı. Bir atış daha yaptım, yine aynısı oldu. Tahmin ettiğim gibi aradan geçen süre boyunca kendini fazlasıyla geliştirmişti.

O benim gücümün yansıması olan yeşil alevleri görebiliyorken ben onun buzlarını göremiyordum fakat göz renginden gücünü kullandığını anlayabileceğimi umuyordum.

Yanılmıştım.

Yeterince güçlü değildim. Fakat benden daha güçlü olan birisinin de gücüne sahiptim.

IceBella'nın buzları boynumdaki eski yaranın üzerine vurdu. Buzlarla kaplanmış bir hançer saplanmış hatta belki daha da kötüsü olmuş gibi bir acı hissediyordum. Tahminimden de kısa sürdü, asıl gücüm olan iyileştirmek acıyı saniyeler içinde yok etti fakat bunun yanında beni de adeta mahvetti.

Kontrolümü kaybettim ve gücümün eşiti ve tam karşıtı olan gücü de ele geçirdim. Ben insanları iyileştirirken Dimitri onları ölümcül derecede yaralama yeteneğine sahipti.

Yeniden Gümüş Gölge olmaya başlıyordum, göremediğim buzlar bedenime çarparken hiçbir şey hissetmiyordum. Ellerimi yüzüme yaklaştırdığımda parmak uçlarımın hafif yeşilden daha da koyu renge döndüğünü gördüm, tıpkı kolumdaki yaranın rengine. 

IceBella'nın açık mavi renkli gözlerine baktım ve o anda her şeyi bitirmeyi istedim. Tamamıyla kendimi kaybetmiş ve duygularımın beni ele geçirmesine izin vermiştim.

Eğer birisi beni tutmasaydı, bunu yapardım.

"Götür onu buradan!" diye bağırdı daha önce duyduğum biz kızın sesi. Sarı renkli saçları etrafında oluşturduğu auralar ile savrulmaya başladı, kızın yeşil gözleri koyu pembe ve kırmızı arasındaki turmalin taşının renklerinden birine dönüştü.

Alexandra Turmalin.

"Burası bizim şehrimiz, Dimitri. Sen sadece Luna'yı Kale'ye geri götür." dedi benden birkaç adım ötede duran Andrew.

Arkamdaki beni tutan kişiye baktığımda -artık sadece kolumu tutuyordu- karşımda Dimitri'yi gördüm. Ben IceBella'ya doğru hamle yapmaya kalkışırken bu sefer bana sarılmıştı. IceBella ve benim aramda sadece Alexandra vardı ve şu anda IceBella'ya bakıyordu. Etrafında oluşan auraları o an Gümüş Gölge olduğum için sadece benim görebildiğimi anladım. Alexandra'nın gücünü bilmiyordum.

Az öncekinden çok daha sakindim fakat hala IceBella'yla savaşmayı istiyordum. Onun beni hala yaraladığını hissediyordum, artık sadece boynumdaki yarayı hedef almıştı. Acı beni ne eski halime döndürüyor ne de daha da sakinleştiriyordu. Bana tek yaptığı şey gücümü daha da kullanmayı istememi sağlamaktı.

  ✵  

"Git buradan!" diye bağırdım.

"Sana yardım-"

"Hayır, Uragan." dedim gözyaşlarımı bastırmaya çalışarak. "Bana yardım etmek istiyorsan çık dışarı."

"Hayır..." dedi Dimitri hızla yanıt vererek fakat yüzümü gördüğü anda sözleri yarıda kesildi. "Luna?"

"Lütfen." dedim neredeyse fısıldayarak. Aniden ayağa kalkarak yakınımdaki masanın üzerinden kalem ve kağıt aldım, bir şeyler çizmek beni rahatlatacaktı. "Beni yalnız bırak."

Dimitri başka hiçbir şey söylemeyerek odamdan ayrıldı. Bense hızla ne olduğunu anlayamadığım bir şeyler karalamaya başladım. Fakat saniyeler içinde elim titremeye ve kağıt gözyaşlarımla ıslanmaya başladı.

Bunu istememiştim. Karşımdaki kişi IceBella bile olsa onu öldürmeyi istememiştim.

Yoksa istemiş miydim? Her şeyden çok.

Kağıdı buruşturup yere atarken kalem ve diğer kağıtlar da odamın diğer taraflarına saçılmışlardı. Ben nasıl bu hale gelebilmiştim? Ağladığımı bile yeni fark etmiş halde ellerimi yüzüme götürdüm.

Eğer Dimitri, Andrew ve Alexandra olmasaydı daha sonrasında pişman olacağım bir şeyi yapacaktım. Fakat şimdi hiçbir şey yapmamış olsam bile düşüncelerimden ötürü üzgündüm.

Ben nasıl bu hale gelebilmiştim?


Kısa bir bölüm oldu fakat böyle olması gerekiyordu. Yorumlarınızı bekliyorum *-* Bu arada bölümün son cümleleri olaylardan çok daha kısa bir zaman sonra geçiyor.

Yarın sınavım var, hem de Osmanlı Tarihi.

12.04.2016, 15.50

10.1k, 1k, 1.1k

TURMALİN ✵ Yeni Dünya IV (Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin