Herşey bitti derken yeniden başlamıştı ve Eylül yeniden aylar sonra babasının yokluğunu bir kez daha hissetmişti.Bu onun için insanların gözünde küçülttüğü kadar kolay bir durum değildi.Eylül bir çok kez dua etti ve her duasında tek bir adam vardı o da :Babasıydı.Şimdi bu satırları okuyan Eylül'ün babasının öldüğünü zannedecek.Eylül'ün babası ölmemişti ki.Ama ölüm ayırır gibi ayırmıştı aralarında ki duvar Eylül ile babasını.Eylül'ü bu ne kadar üzüyor olsa da alışması gerekirdi çünkü annesi hep insanların belirli bir yaştan sonra değişmeyeceğini söylerdi.Babasının yaşı da oldukça büyüktü zaten şu saatten sonra daha nasıl değişebilirdi ki?Peki kendisi değişmek ister miydi ki hiç?Hadi bunların hepsini Eylül'ün ağzından dinleyelim...
"Ben daha çok küçüktüm babam hep eve sarhoş gelirdi.Annem de hep onunla ilgilenir küçük bir kızının olduğu aklına bile gelmezdi.Tabii ona da hak vermek lazım ki sarhoş bir adamla ilgilenmesi gerekirken kızıyla nasıl ilgilensin ki.Çocukluğuma dair pek bir şey hatırlamıyorum.Hatırladığım bir kaç olay var onlarda trajedik.
Yine bir gün babam içkinin dibine vurmuş ve sarhoşluğun koyu bir halinde eve gelmişti.Gece yarısı annemle uyurken dışardan gelen takırtılarla uyandık.Biri kapıyı kafamıza geçirecekmiş gibi hızla ardı sıra çalıyordu.Kapıyı korkarak açtığımızda ise karşımızda duran adamın babam olduğunu gördük.Gördüğümüz anda zaten annemle ecel kapıyı çalmış gibi titremeye başlamıştık.Çok ilenç bir durumdu ve ben çok korkuyordum.Annem ise benim korkumu saklamaya çalışıyordu çünkü biliyordu ki babam ben korktuğum da daha çok zarar verecekti bana.Annem de bana zarar gelmesin diye korkumu gizleyip kendini feda ediyordu.Aslında tüm bu olanların tek bir suçlusu vardı o da bendim.Evet bendim ve bunun farkına büyüyünce vardım.Babam eve hep sarhoş geldiğinde anneme zarar verirdi.Bir gün yine içmiş babam hani bi tabir vardır ya ağzıyla içmemiş derler o gün sahiden babam ağzıyla içmemişti.Eve geldiğinde bana zarar vermek istedi ve zorla bana da içki içirmeye çalışmıştı.Annem bunu görünce kendini babamın önüne attı ve engel olmaya çalıştı ama babam bunu anlayabilecek kapasiteye sahip değildi ve annemi döve döve öldürmüştü.Evet annem ölmüştü ve ben o günden sonra annemin ölümünden kendimi sorumlu tuttum.Belki ben olmasaydım annem hâlâ hayatta olurdu..."Evet arkadaşlar bu sadece Eylül'ün hayatından küçük bir kesit.Ve gördük ki bir anne sadece evladı için kendi hayatından vazgeçebilecek durumda da kalabilecek olması.Sizden affınıza sığınarak bir şey istiyorum her ne olursa olsun ailemizin kıymetini bilelim çünkü bazen zaman akıp gittiği takdirde pişmanlıklar sadece içimizde keşke diye kalır ve bu vicdanımızı hayatımız boyunca rahat bırakmaz...
Şu saatten sonra anlıyoruz ki Eylül'ün annesi yok ve babası da yok gibi...En çok da Eylül'ü bu üzmüyor muydu zaten?Bir insanın yanında olup aslında olmaması ölümden daha da acı verici olmasıydı Eylül'ü sarsan.Annesinin ölümünden sonra herşey ona kalmıştı ama o bunların sorumluluğunu üstlenebilecek bir yaş da değildi.Annesini kaybettiğinde daha 4 yaşındaydı.Gel zaman git zaman öğreniyordu herşeyi.Komşu teyzeleri herşeyleri öğretiyorlardı ona.Ah o komşu teyzeler yok mu hepimizin başını o yakmadı mı zaten.Eylül büyüdü ve yazmayı sever bir insan oldu çünkü onun kağıt ve kalemlerden başka kimsesi yoktu.Bir gün yine oturdu ve başladı satırlarını doldurmaya.Anlatacağı şey babasıyla arasında yaşanmayanlardı.Evet tam olarak kullanılması gereken kelime buydu.Eylül baktı kağıda ve sonra öc alırmışçasına bastıra bastıra yazdı ve doldurdu tüm satırları.Kelimeler ardı ardına şöyle sıralanmıştı:"Merhaba Baba;
Yine alıyorum kağıt kalemi elime ve tüm satırlarımı sana yazıyorum belki tanırsın diye...
Tam 16 yıl geç kalmıştın bana.Şimdi başlasan 16 yılın hasretini,acısını dindirebilir miydin babacım?Senin yokluğunda kızın epey bir büyüdü.Liseye gidiyor artık.Sen elimden tutup hiç okula götürmedin ya beni şimdi yapabilir misin babacım?Kalbimde yarattığın boşluğu yeniden doldurabilir misin?Peki ben onca şeyden sonra masumca sevebilir miyim ki seni?Bu aralar kalbim acıyor babacım.Müthiş bir sancı giriyor sol yanıma ve hemen sen geliyorsun aklıma.Işte o zaman damla damla yaşlar akıyor gözlerimden.Peki 5 yaşında döverek uyandırmıştın ya hani beni,onu nasıl telafi edeceksin?11 yıl sonra öperek mi uyutacaksın,ninni söyleyerek mi?Hangisi babacım söylesene hangisi?Hep anneme anlatırdım, o da "Ben bilmem ki kızım nasıl olur,huylu huyundan vazgeçer mi?" derdi.O halde huylu huyundan vazgeçmiyorsa sen nasıl seveceksin ki beni?Huy edinmişsin beni sevmemeyi nasıl seveceksin ki?Peki babacım neden sevmedin ki beni?Çok mu yaramazlık yaptım,çok mu oyuncak istedim senden yoksa çok mu üzdüm seni?Hangisini yaptım babacım?Suçum neydi de beni sevginden mahrum bırakmakla cezalandırdın?Ah be baba...Neden sevmedin ki beni?Benim diğer çocuklardan neyim eksikti ki?Neden hep onların babalarının sevgisine imrenmek zorunda bıraktın?Neden böyle bir mecburiyete sürükledin?Bir nedeni olmalı bunların babacım.Nedensiz bir sonuç olmaz çünkü.Cevapsız bir sürü soru var babacım.Nedensiz ve cevapsız bir sürü soru.Hiç birinin cevabını ben bilmiyorum.Sen biliyor musun cevabını bu soruların?Yalnız şöyle bir durum var babacım ben bir kerede anlamıyorum.Üşenmeden,sıkılmadan tekrar tekrar verebilir misin soruların cevaplarını?Sahi eskisinden güzel bir hal alır mı herşey?Söylesene babacım,konuşsana.Neden cevap vermiyorsun bana yoksa satırlarım ağlattı mı seni,üzdü mü,kırdı mı?Özür dilerim babacım hiçbir zaman seni üzmek istemedim.Sadece beni tanımanda yardımcı olmak istedim.Keşke zamanında gelseydin,bu kadar geç kalmasaydın masum duygularıma babacım,şimdi ihtimallerle boğulmazdım belki de.Of be baba...Neden geç kaldın ki bana?Niye benim için çabalamadın?Bak küçük kızın bir kalp hastası artık.Onun ufacık yüreği yetmiyor seni beklemeye.Doktoru üzme kendini diyor,bilmiyor ki benim babasız büyüdüğümü.Nereden bilecek ki, anlatmadım ben ona.Sahi anlatsam anlar mıydı babacım?Sensizliğin nasıl bir duygu olduğunu,buna alışmak için ne kadar çaba sarfettiğimi fakat bir bu kadar çabalamış olsam da başaramadığımı,epeyce büyük bir yara aldığımı...Sen gittin ve senin gelmeyişin ise bu yaranın kabuğunu kaldırmaya yetti .Sağol babacım yaramı kanattın şimdi ise bana geriye kan kaybından ölmek kaldı.Of baba of...Başkaları anneleriyle konuşurken babalarını soruyorlar.Benim neden sorabileceğim bir babam yok?Eda annesiyle konuştu bugün "Babamı öp benim yerime,çok özledim onu."dedi.Babacım benim de seni öpmeme izin verir misin?Çok özledim babam desem sarılır mısın sıkı sıkı?Önceden çok fazla hissetmezdim yokluğunu.Şimdilerde yokluğun fena acıtıyor canımı buda çok vahim bir durum.Benim için,kalbim için tehlike arzediyor adeta.Babam...Can içim...Neden mahrum ettin beni kendinden?Neden sevginsiz büyümeme izin verdin?Babacım kaçma artık ne olursun gel ve azad et beni..."
Eylül bu satırları yazarken gözlerindeki yaşlar kağıdı sırılsıklam etmeye yetmişti.Farkında olmadan babasına karşı bir nefret biriktirmiş olsa da içerisinde bir yanı da babasını sevmek icin sebepler arıyordu.Aslında çok tatlı bir görünüşünü vardı babasının fakat kim bilebilirdi ki bir ayyaş olduğunu.Birileri sürekli insanların dış görünüşüne aldansaydı zaten kimse kötü olmazdı...