"Elde var sıfır..."
Gerçeklerle yüzleşmeyi hiç düşündük mü?Peki hangimizin buna yetecek kadar cesareti var ki?Eylül otobüsten indi.Izmir'deki öğrenci evi terminale yakındı bu yüzden yürümeyi tercih etmişti.Yavaş adımlarla ilerken aklında cevapsız binbir soru vardı.Ne yapacağını bilmiyordu.Onun için çaresiz demek yeterli olmazdı.İmkansızlık kifayetsiz kalırdı.İlk önce yapması gereken evine gitmesiydi.Kısa bir süre sonra kendine gelip testi yaptırması gerekiyordu.Gerçeklerden korkmadan delicesine cesaretle öğrenmek için çabalıyordu.Farkındaydı o da gerçeklerin canını yakacağından fakat bile bile gidiyordu.Bu aslında orada uçurumun olduğunu bile bile bir adım daha atmak değil miydi?Belki de öğrenecekleri hayatının bitmesine sebep olacaktı ya da tam tersi herşey rayına oturup olması gerektiği gibi olacaktı.Hangisinin olacağını bilmeden gerçeğe koşuyordu...
Eylül yavaş adımların sonunda eve gelmişti.Kapıyı açıp aylardan gelmediği eve doğru bir adım atmaya yeltendi ama cesaret edemedi.Kapıyı yeniden kapattı,anahtarı kapının deliğinden çıkardı ve arkasını dönüp kendi kendine fısıldamaya başladı:"Hadi Eylül sen bu zamana kadar hepsinin üstesinden geldin bu ne ki bu çok kolay.Hadi derin bir nefes al ve dönüp kapıyı aç ve içeri gir."
Eylül kendi kendine konuşmayı alışkanlık haline getirmişti.Aslında bundan başka çaresi de yoktu çünkü Eylül'ün kimsesi yoktu.Kimsesi olmayanların kendileriniyle konuşmaktan başka çareleri de yoktu.
Eylül önünü döneü,anahtarı büyük bir özenle kapının deliğine soktu ve çevirdi.Dejavu olmuştu biraz önce de aynı olay yaşanmıştı çünkü.Kapıyı açtı ve yine ne kadar zorlansa da adım atıp içeri girmeyi başarmıştı.Eylül güçlü bir kızdı herşeyle her acıyla her zorlukla savaşabiliyordu.İçeri girdi ev çok yabancı geliyordu.Geceyi nasıl edecekti bilmiyordu.Evde olduğu zaman dört duvarlar üzerine üzerine geliyordu.Ne yapacağını bilmeden evin içinde dönüp dolaşıyordu...Eylül alışmaya çalışıyordu.Günler biribirini kovalarken Izmir'e geleli tam bir hafta olmuştu.Okula başlamak geleceği için iyi bir fikir olabilirdi fakat DNA testi için uzun süre bekleyemezdi.Okul arkadaşını aradı ve ondan yardım istedi.Konuyu açmadan detaya girmeden anlattı ve aldığı cevap onu tatmin etmişti.Arkadaşıyla 1 hafta sonra için sözleştiler.Eylül günleri sayıyordu.Elinde olsa oturur dakika dakika sayardı.Ne yapsam diye düşünürken eline kağıt kalem alıp bir mektup yazmak geldi aklına ve oturup yazmaya başladı:
"Hiç tak ettiği oldu mu canınıza birşeylerin?
Kendinizi şu şehirden ya da dünyadan hatta evrenden dışarı atmak istediğiniz yapayalnız hissettiğiniz benliğinizi kimsesiz bir sokak kedisi gibi? Ya da izbe bir parkın bankında çiseleyen bir yağmurun altında geceyi geçirmek istediniz mi?Hayatı hergün değişen ve karmaşıklaşan dertler yumağı olarak gördüğünüz sabahlara kadar gözünüzü hiç kırpmadan efkarlı ve çaresiz bir vefasızı düşündüğünüz?Ahh keşke diye umutsuzca iç çektiğiniz?Sonra ağladığınız yorulana kadar bitiverir diye...
Kahrolası aşk masalını bir kalemde silmek istediğiniz oldu mu?
Her geçen gün biraz daha umudunuz kırıldı mı yarınları düşünürken bir başınıza?
Sonra bir dost aradınız mı hep sadık güvenilir ve samimi...
Uzaklara bakıp derin derin daldınız mı mutsuz ve umutsuzca?
Uçan kuşlara imrendiniz mi ne kadar özgür temiz ve saflar diye...
Geçmiş günler canlandığında gözünüzde neden diye sordunuz mu hiç kendinize?
Şimdi için kaygılandınız mı?
Ve gelecek içinse satmışım anasını diyip boşverdiniz mi herşeye?
Sizi bilmem ama ben bunların hepsini yaptım Anlayacağınız HAYATI DENEDİM...Ama olmadı olamadı...Gönlümdeki öksüz çiçeği büyütemedim soldu gitti ruhumdaki mistik melodi sustu gitti..
Açıkçası ben beceremedim galiba umarsızca yaşamayı...
Mutluluğu bir çocuğun gözlerinde aramayı bilemedim kuşların cıvıltısındaki o dinmez coşkuyu duyamadım..
Korkarım ben hiç kimseyi ölümüne sevmedim sevemedim.O yüreği görmedim kendimde kahretsin göremedim...
Önemli değil nasılsa artık bunların hiçbiri... Artık önemli olan tek şey gerçekler..."Bir intihar mektubu gibi yazmış olsa da aslında sahiden hayata küstüğünün kanıtıydı.Eylül korkarak da olsa 1 hafta boyunca hep günlerini böyle geçirdi.Dışarı çıktı dolaştı,eve döndü ve yazmaya başladı.Evinin duvarlarına resim de çizmiyordu artık.Eskiden kalan bir çok alışkanlıklarını bırakmıştı.Artık yapayalnız biriydi kimsesi yoktu.Babası bildiği biri vardı ama o da gerçekten babası mıydı? Eylül. günler yaklaştıkça korkuyordu.Ne kadar öğrenmek istese de gerçekleri bir o kadar da kaçıyordu.Canının yanmasına alışkındı fakat kötü de olsa sevmeyen de olsa bir babası vardı.O da elinden giderse ne yapardı.Bunun hiç bir anlaşılacak yanı yoktu ki.Hangimiz öyle bir baba isteriz ki ya da hangimiz kabulleniriz.Kızların ilk aşkları hep babaları olurmuş Eylül öyle bir adama nasıl aşık olabilirdi ki..
1 hafta gelip çatmıştı.Eylül hazırlandı,yanında götürmesi gerekenleri çantasına koydu ve tam evden çıkmak üzereydi ki dışarıda bir korna sesi hiç susmadan çalıyordu.Yan mahalleden bile duyulacak kadar şiddetle çalan bu ses etraftakilerinin dikkatini çekmeye yetiyordu.Eylül ayakkabılarını giyip dışarı çıktığında kornayı çalanın arkadaşı olduğunu gördü.Ayakları geri geri gidiyordu ama artık hayatının gerçeğiyle yüzleşmek zorundaydı.Utana sıkıla bindi arabaya ve hastahaneye doğru yol aldılar.Yol boyunca hiç konuşmadılar.Eylül hep camdan dışarıya bakıyordu ve arkadaşının soru sormasından korkuyordu çünkü şuan anlatacak gücü yoktu.Hastahaneye yaklaşmaları Eylül'ü daha da tedirgin ediyordu.Hastahaneye geldiler,Eylül bir türlü arabadan inemiyordu.Arkadaşı arabadan indikten sonra kendi kendine konuşmaya başladı:
"Eylül hadi in ve git ver şunları kurtul!"
Gözlerini açtı ve bir hışımla arabadan indi.Hastahaneye laboratuvarın olduğu kata çıktılar.Laboratuvarda çalışan kızı tanıyorlardı.Laboratuvara girdiler Eylül'ün arkadaşı ve kız öpüşüp sarıldılar.Biraz muhabbet ettikten sonra konuya döndüler.Eylül çantasından çıkarıp örnekleri verdiğinde elleri titriyordu.Kız aldı ve bir kenara koydu,2 hafta sonra sonucu alabileceğini söyledi.Eylül daha fazla orda durmak istemedi ve alelacele hastahaneden çıkıp arabaya doğru koştu.Arkadaşı peşinden geldi ve arabaya binip uzaklaştılar....Gerçeklerle yüzleşmek için son 2 haftaydı.Vermeye cesaret etmişti zor olsa da ama sonuçları görmeye dayanabilecek miydi?Gerçekten o adam babası mıydı yoksa yalan mıydı?Hepsinin cevabı diğer bölümde saklı...