İkinci Kayıp...

54 13 0
                                    

1 Hafta Sonra...

Eylül büyük bir sabırsızlıkla kargonun gelmesini beklerken bir yanınıda ümitsizlik kaplamıştı.Teyzesinin babasıyla ilgili birşeye ulaşabileceğine ihtimal bile vermemeye başlamıştı.Tüm ümidini kesmişti ki tamam onuncu günde Eylül adına bir kargo geldi.

-Merhaba.Eylül Samyeli'nin evi mi acaba?

-Evet benim buyrun.

-İstanbul'dan gelen bir kuryeniz var.

Kurye bunu söyler söylemez Eylül kuryenin elindeki pakete sarıldı.Kuryenin gösterdiği yere hemen saçma bir imza attı ve içeri girdi.Kargoyu açmaya yöneldi.İçerisinden çıkan Eylül'ü mutlu etmeye yetmemişti.O kargonun teyzesinden gelmesi gerekirken ortaokul arkadaşından gelmişti.Kargonun içerisinden de Eylül'ün en sevdiği bebeği çıkmıştı birde not.Eylül pek fazla umursamadı çünkü sahiden hayal kırıklığına uğramıştı.Hayallerinin yeniden gerçekleşmeyeceğini düşünerek uykuya daldı.Rüyasında annesini görmüştü hep böyle olmuyor muydu zaten?Eylül sıçrayarak uyanmıştı.Annesi rüyasında bir uçurumun kenarında intihar etmek üzereyken Eylül'e bir şeyler söylemeye çalışıyordu ki Eylül söyleyeceklerinden korkmuş olsa gerek ki rüyasından uyanmak istedi.Uyanmıştı fakat hala rüya tesirini göstermeye devam ediyordu.
Tam o sırada kapı inatçı bir çalışla susmak bilmeden çalıyordu.Gelen arkadaşı Eda idi.Eylül kapıyı çok geç açtığı için onu çok merak etmiş o yüzden ısrarla zile basma ihtiyacı duymuştu.Eylül'ün suratı asıktı.Eda merakla arkadaşının suratındaki ifadeye neyin sebep olduğunu öğrenmek istiyordu.Tam sormaya yeltenmişti ki daha sormadan Eylül patır patır dökülmeye başladı.
"Hani sana DNA testi yaptıracağımdan bahsetmiştim.Teyzem babama ait bir şey gönderecekti.Üzerinden on gün geçti ve kargo gelmedi.Bugün bir kurye geldi bende kargoyu teyzem gönderdi zannettim büyük bir heyecanla aldım paketi açtım ve içinden en sevdiğim oyuncak bebeğim çıktı.Ortaokul arkadaşım unutmamış ve aynı bebeği kendini hatırlatmak için göndermişti.Haliyle kargonun o olmadığını gördüğümde yıkıldım tek sorun bu başka bir şey yok ee sen nasılsın diyerek konuyu değiştirmeye çalıştı.Eda hep böyle bir durumla karşılaşınca eli ayağı birbirine dolanıyordu panik olup ne diyeceğini bile şaşırıyordu.Elinden gelen tek şeyin sarılmak olduğunu düşünerek her defasında Eylül'e sarılıyordu.Eylül hâlâ içini kaplayan bir ümitsizlik bile olsa kargonun geleceğini düşünerek evden dışarı çıkmıyor kargonun gelmesini bekliyordu.Tam 15 gün olmuştu ama teyzesinden ses seda yoktu.

Eylül endişeleniyordu.Babasının teyzesine bir şey yapmış olmasından korkuyordu.Eylül'ün aklına bunlar sonradan gelmişti çünkü Eylül hep yaptığı işin sonucunu düşünmeden hareket edip duruyordu.Bu bazı durumlarda işine yarasa da çoğu durumda onu zora soklabiliyordu.Telefon çaldı,çaldı ama açan olmadı.Eylül iyice panik olmaya başlamıştı.Şu son iki haftadır okula da gitmiyordu zaten.Eylül her ne olursa olsun İstanbul'a gitmeye karar vermişti ve gidecekti.Eğer teyzesine bir şey olduysa birde onun yüzünden olduysa Eylül o zaman kendini asla affetmezdi.Otobüs firmalarına baktı ve en erken iki gün sonraya bilet vardı ve Eylül yine hiç düşünmeden hareket ederek bileti almıştı.Sonucunun ne olacağını hepimiz az çok tahmin edebiliyoruz dimi.Istanbul'a teyzesini bulmaya gidecekken babasına yakalanıp bir daha hayallerine kavuşamayacaktı.Sizce de gitmeli miydi?Gidip vicdanını rahatlatmak mı/kalıp hayallerini gerçekleştirmek mi?

Eylül yine kendine yakışanı yaparak İstanbul'a gitmek için yola koyulmuştu çünkü Eylül kendini yiye yiye 2 günü çoktan geçirmişti.Terminale geldiğinde her ne kadar ayakları geri geri gitse de o otobüse binmeliydi.Vicdanı rahat olmayınca neyi nasıl gerçekleştirmek için çaba harcayabilirdi ki? Buna gücü kalır mıydı?Vicdanen iflas etmiş biri nasıl kendi sorumluluğu gibi gördüğü şeyi yerine getirirdi bilinmez.Burdan sonrası kocaman bir soru işaretiydi.Eylül İstanbul'a gitmişti gitmesine ama bir karamsarlık çökmüştü içine.Otobüsten iner inmez teyzesinin evine giden bir minibüse bindi ve soluğu teyzesinin evinin önünde aldı.

Gitmemeliydi.Yine düşünmeden hareket etmişti.Kapıyı çaldı ve kapıyı küçük yeğeni Arda açmıştı.Eniştesi içerideydi.Eylül içeri girdi ve teyzesine seslenmeye başladı.Cevap veren yoktu ve eniştesi salonun en kuytu köşesinde bir çerçeveye sarılmış ağlıyordu.Eylül eniştesini öyle görünce aklına annesi geldi.En son annesi öldüğünde kendi ağladığı geliyordu aklına.Ondan sonra da kimseyi öyle görmemişti.Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.Yeğeni odasına gitmişti,eniştesi ise hâlâ ağlıyordu.Eniştesi kafasını bir anda Eylül'ün olduğu tarafa doğru çevirdi ve Eylül'ü orda görünce yerinden ok gibi fırlayıp Eylül'ün üzerine yürüdü bağırıyordu.Ağzından çıkan kelimeler tam anlamıyla anlaşılmamasına rağmen soylenenler şunlardı:
"Sen hangi yüzle buraya geliyorsun?Bırakta teyzen mezarında rahat uyusun."Evet teyzesi ölmüştü ve Eylül bunları duyunca hemen evden çıkmak istedi çünkü duvarlar üstüne üstüne geliyordu ve nefes alamamaya başlamıştı.Nefes alamıyordu,dışarı çıktığı halde sanki herkes üzerine doğru geliyordu.Yine kendi yüzünden sevdiği bir insanı kaybetmişti.İlk annesi şimdi de teyzesiydi.

Hayat zamanla sevdiklerimizi teker teker bizden alır ve biz buna karşı çıkamayız.Ne zaman ne olacağını bilemediğimiz gibi buna da engel olamayız.Hayat en güzel ve en yanıltıcı oyununu oynar ve biz onun çelmesine takılıp düşmeyi çok iyi beceririz.Canımız yanar çünkü kaybetmişizdir.Zaten sevdiklerimizin kıymetini hep kaybettikten sonra anlamıyor muyuz biz insanoğlu?

EYLÜLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin