Onun için zor olan gün bugündü.Çünkü artık sonucu öğrenmenin zamanı gelmişti.Buna karar verebilmişti.Üzerinden çok uzun bir zaman geçmesine rağmen sonucu saklamış,atmamıştı.O sabah çok farklı uyanmıştı.Aldığı kararları gerçekleştirmek için adım adım ilerliyordu.Sabah kalkıp ilk işi dışarı çıkıp yürüyüş yapmaktı.Aslında çok sıradan bir günmüş gibi davranıyordu.Gidip yürüyüşünü yaptı,eve dönüp kahvaltısını da yaptı.Daha sonra okula gitmek için yola koyuldu.Girmesi gereken sınavı vardı.Gitti ve hiç çalışmamış haliyle sınava girdi.Sınav soruları aslında zor değildi ama hiç çalışmadığı için ona zor geliyordu.Adeta teker teker soruları sallıyordu.
Bunların yanı sıra sınavdayken bile düşünmemeye çalıştığı DNA testi sonucunu bugün öğrenecekti.
Hayat bazen istemediğimiz şeyleri yapmak zorunda bırakıyor bizi.Ne kadar yapmak istemesek de bir o kadar yapma zorundalığımız vardır.Ve her seferinde zorundalıklar baskın gelir ve istemeye istemeye yaparız.Bazen istediklerimizden bile vazgeçeriz.Hayatımızı bizler değil zorundalıklar yönetir hale gelir o zaman...
Sallayarak yaptığı sınavdan çıktı.Merdivenlere doğru yöneldi ve okuldan çıkıp eve gidecekti.Merdivenin basamaklarını o kadar yavaş indi ki on beş basamaklı merdiveni inmek günlerini aldı sanki.Bir yanı gitmek bir yanı ise kalmak istiyordu.Bir köşeye geçti ve zor zamanda olduğunda yaptığı şeyi yapıyordu,kendi kendine konuşuyordu:
"Sen Eylül Samyeli bunu kaldıramayacak kadar güçsüz değilsin.Sonuç ne olursa olsun sen ayaklarının üzerinde durmak zorundasın."
Eylül kendi kendini motive ederken yanına arkadaşı Eda geldi ve burada ne yaptığını sordu.Eylül de:
-Sınavdan çıktım eve dönüyorum Eda, sen ne yapıyorsun?
-Bende teslim etmem gereken dönem ödevim vardı onu bıraktım geri gidiyorum, istersen seni de birakabilirim eve he ne dersin?
Eylül Eda'nın sorusuna kafasını evet anlamında iki kere salladı ve arabaya doğru beraber yürümeye başladılar.Arabaya gidene kadar ağızlarını bıçak açmadı.Eylül'ün sorunu belliydi ama Eda'nın derdi neydi?Arabaya bindiler ve Eylül başladı kafasından geçenleri Eda'ya anlatmaya.
"Tamam benim suratım asık düşünceliyim DNA testinin sonucu yüzünden ama sana ne oldu benden daha kötü görünüyorsun?"Eda aslında bunun dışarıdan belli olmadığını zannediyordu ama apaçık ortadaydı.O da durdurdu arabayı ve anlattı bu kadar düşünceli olmasına sebep olan şeyin ne olduğunu.Önemsenmeyecek bir şey değildi çünkü anneannesi vefat etmişti.Eylül öğrenince çok üzüldü ve teselli niyetiyle arkadaşına sarıldı.Eda anneannesini çok seviyordu onu kaybedince canı çok acıdı.Eylül onun halini anlayabiliyordu çünkü o da en sevdiğini;annesini kaybetmişti.Dertleştikten sonra kaldıkları yerden yola devam ettiler.Eda bu durumu bir zaman sonra atlatabilirdi fakat Eylül'ün yapacağı hayatı boyunca unutamayacağı bir şeydi. Eve gelmesine 10 dakika vardı.Kendine söz vermişti sonucu bugün öğrenecekti.Sonuç ne olursa olsun ayakta duracaktı.Eylül annesinin acısına dayanmıştı bu onun yanında neydi ki, sinek ısırığı gibi bir şey. En azından Eylül böyle düşünüyordu.Sahiden abartılmayacak kadar küçük birşey miydi?Onca yıl baba diye bildiğiniz adam aslında babanız değil ve siz bunu yirmi küsur yıl sonra öğreniyorsunuz ve gerçek babanızın kim olduğunu bilmiyorsunuz ve öğreneceğiniz kimse de yok...Sizce de ilginç değil mi?Ama ben şaşırmıyorum artık.HAYAT bu nerde ne zaman ne olacağı bilinmediği gibi yaşadığımız şeyleri de bizler seçemiyoruz.Böyle bir imkanımız olsa bence %80'imiz yaşadığı hayatı değiştirmek isterdi.
Eylül eve gelmişti.Arabadan indi Eda ile vedalaştı ve binanın merdivenlerini birer birer çıkmaya başladı.Eda çoktan ayrılmıştı ordan.Eylül kapının önüne geldi anahtarını kapının üzerine taktı ve yine kendi kendine konuşmaya başladı.
"Sen güçlü birisin.Sen annenin ölümünü atlattın kolay mı altı üstü açıp zarfı o lanet adamın baban olup olmadığını öğreneceksin.Hadi sen güçlü birisin.Sen Leyla'nın kızısın." dedi ve kapıyı açıp içeri girdi.Eve girer girmez yaptığı ilk şey derin bir nefes alıp odasına doğru ilerledi.Odasındaki komidinin üzerinden DNA sonucunu aldı ve mavi resim çizdiği duvarın dibine çöktü.Bir buçuk saat hiç hareket etmeden bekledi ve bir buçuk saatin sonunda zarfı açtı.İçerisinden çıkan kağıt katlıydı, kağıdı açtı inceledi ve kağıdın en al köşesine baktı yazan şey:"%99.9 olanakla dokular uyuşmamaktadır." yazıyordu.Eylül bunun ne demek olduğunu biliyordu fakat böyle bir sonuç beklemiyordu.O adam babası değilse peki kimdi Eylül'ün babası?Eylül kalktı yerinden kalemlerini aldı eline ve yeniden oturup çizmeye başladı.Hasta olan kalbi teklerken elinde kalemler mavi duvarlara resim çiziyordu.Bulunduğu durumu hiç bozmadan odanın dört duvarına da resim çizdi akşama kadar.Artık gerçekleri biliyordu ne yapacaktı,nasıl dayanacaktı?Gerçekler can yakıcıdır,çoğu zaman da çıkmaza sokar.Sen kendini normal bulurken bir bakmışsın ki bir labirentin içerisinde aynı yerde dönüp dolaşırken bulursun.Hayat hep acı gerçeklerle dolu ve bizler ise hep tatlı hayal dünyasında yaşıyoruz...