5

1.4K 47 45
                                    

Aylin içeri buyur etmemin ardından kendi evinde gibi rahat hareketlerle salona geçti. Evler plan olarak aynı olduğu için yolu sormaya gerek duymamıştı.

"E, senin ismin ne?"

Merakla mavi gözlerini dikmiş beni inceliyordu. Evin dağınıklığı ve ortada yığılı koliler umrunda değildi. Sıkkın bir şekilde "Ayla," dedim.

Devam etmemi bekler gibi bakınca ellerimi yana açtım.

"Sadece Ayla mı? Kızım bahsetsene kendinden! Burada yeni komşulara pek alışık değiliz ve siz uzun süredir gelen ilk yabancılarsınız. Hadi ama herkese hava atabileceğim minik sırlar ver bana."

Sesim fazla heyecanlı geliyor olmasına rağmen sıkıcı değil sempatikti. İlk arkadaşım olabilirdi.

"Sen köpekli evde mi oturuyorsun?"

Dayanamayıp sorduğum soruya gülümseyerek "Karşılıklı bilgi takası diyorsun? Sevdim seni Ayla. Hayır digerinden geldim. Bitişikdeki bahçesinde büyük çınar ağacı olan evden."

Bahçelerinde bir ağaç olduğunu bile fark etmemiştim. Arka bahçelerinde olmalıydı.
Bir ara de yerlesebilirsek arka bahçeye de bakabilirdim belki ama önümüzdeki bir kaç gün içinde bu mini gezi hiç mümkün gözükmüyordu.

"Ayla sana diyorum ya? Kızım nereye gittin. Kardeşin falan var mı? Kaç yaşındasın? Nerelisin? Burada kalacak mısınız? Ailen nerede?"

Bir sürü soruyu arka arkaya sormuş ve cidden cevaplamamı bekliyordu.

Kendime not; arkadaş edinmek özel hayatınızı ortaya dökmeyi gerektirir.

''Tek çocuğum. Annem yok. Babam çalışıyor ve İzmir'liyim.''

''Ben lise son sınıftayım. İkizim de öyle malesef. Sen de bizim yaşlarımızda gösteriyorsun? Umarım aynı okula düşeriz.''

İkizim dedi, aynı okul aynı sınıf da dedi ve bende bir yutkunma isteği uyandırdı Aylin. Şimdi bunun ikizim dediği kaslı şey aynı zamanda benim miki'lerimi gören sapık şey de oluyordu. Benim planlarım o sapıktan olabildiğinde uzak durmak evde en uzak köşeye yerleşmek mümkünse penceremi de tuğlayla kapatmak iken aynı okula gitmek ister miyim Allah için.

Aylin, dün yaşanan saçma firikik meselesini bilmediği için tüm içtenliği ile Çağan Kolejine gitmemi dilerken dün gördüklerini okulda herkese anlatan sapık komşu görüntüleri beynimde radarın okumayacağı kadar yüksek süretle geçen bir yarış aracı gibi akıp gidiyordu. Gözlerimi kırpıştırıp görüntüleri yok saymaya çalışarak beceriksiz bir gülüş attım.

''Şey okul meselesini henüz konuşmadık. Babam iyi bir liseye kaydımı yaptıracaktır. Ayrıca ben hiç koleje gitmedim. Devlet okulları da gayet iş görüyor bence.''

O kolejdeki arkadaş çevresi ve erkeklerin yakışıklılık derecelerinden bahsederken ben de içerideki kolilerin hangi odalara gideceğini anlamaya çalışıyordum.

''Arkadaşlarla buluşacağız. İstersen sen de gel?''

Aylin'in teklifine cevap vermeden zil çaldığında bu kez ilk çalışta anlamış olmanın mutluluğu, gelenin kim olabileceği merakı ve midemde kendini ortaya koymaya başlamış açlık naraları ile kapıya koşturdum.

Kapıyı açtığımda gelenin yüzüne bakmak için başımı kaldırdım. Çocuk bildiğiniz çam ağacı gibiydi ama böylesi yakışıklı bir çam ağacı görsem koruma altına alırdım. Önceden heykeltraş olan bir marangozun elinde şekillenmişti sanki...

Kahve gözlüydü, burnu dudakları, hafif köşeli çenesi ve gülümserken ortaya koyduğu inci gibi dişleri ile mükkemmel bir yüze sahipti. Vücudu kaslarla kaplıydı ve siyah bir rambo atleti gitmişti. Rambo atletine hakkını vermişti de. Atlet kasları yüzünden gerilmişti. Sağ kolunu kaldırıp saçını karıştırırken sol kolunu bana uzattığında anında el sıkışmak için elimi uzattım. Sonra aklıma gelince derin bir nefes alıp sıkışan ciğerimi rahatlattım.

''Ayla, kim geldi? Yoksa baban mı? Babansa lütfen bizim okuldan bahseder misin? Okuldaki yeni kız benim çoktan kankim demek için sabırsızlanıyorum. Çok iyi anlaşacağımızı hissedebiliyorum. Lütfen bizim okula gel!''

Aylin'in sesi bize yaklaşırken daha net ve yüksek gelmeye başlamıştı. Çocuk elimi bırakıp bakışlarını arkama çevirdiğinde az öncekini gölgede bırakır bir şekilde gülümsedi.

''Aşkım, evinize uğradım Aras piçi yandaki miki mause'u görmeye gitti dedi. Ona bullşmak istemediğim için doğruca buraya geldim. Hey selam yeni komşu. Yan tarafınızdaki ev bizim bu arada.'' dediğinde iç çektim.

''Aşkım, Şimdi Aras'tan bahsetmenin sırası mı?'' diyerek cümlenin sonunda şirin bir kahkaha atan Aylin elini omzuma koyarak güven vermek ister gibi sıktı.

Kader benden girişken olmamı, yeni arkadaşlar, dostlar ve aşk bulmamı bekliyordu ama filmde baş rol vermiyordu. Esas çocuk, yan komşum diğer yan komşuma yanaşmıştı çoktan. Başka limanlara demir atmaya karar verdiğimde duyduğum sesle şekli bozulan yüzüm, büyük ihtimalle ilkokul bebelerinin resimleri gibi olmuştu.

''Selam miki, bakıyorum kardeşim ile tanışmışsın.'' diyerek gelen çocuğa gözlerimi pötleterek baktım. Yüzünden akan şer ile on dönüm orman arazisini kurutabilir, o soğuk bakışları ile çözünmeye başlayan kutup buz kütlelerini kat kat doğaya geri kazandırabilirdi. Kısaca soğuk, pislik, sapık yan komşum aşıkların yaydığı yüksek vücut sıcaklığı nedeniyle bozulan ekolojiyi düzeltip küresel ısınmaya çare olabilirdi.

''Aras, siz ne zaman tanıştınız? Nasıl benden önce tanışabilirsin ya! Önce ben gördüm! Kız bizim grupta, ondan uzak dur!''

Demek sapığın ismi Aras'tı. Birden çirkefe bağlayan Aylin'in atarı ile kendime geldim.

''Onu kız seçecek, ayrıca ilk ben gördüm! Değil mi Miki?'' Soğuk tehditkar sesi ile karşı çıkarsam fena rezil edeceğini anlamıştım. Arkadaş edinme hevesim balon gibi uçarken, sadece kapıyı açarak evden bile çıkmadan başıma iş açmayı nasıl başardığımı merak ediyordum. Görünmezden ilgi odağına doğru hızlı bir evrim geçirmiştim. Bir şey söyleyeyim mi? Her nefesinizi dikkatle izleyen ve ağzınızdan çıkacak sözcükleri bekleyen insanlar olması pek de eğlenceli değilmiş.

''Ben kimseyi seçmiyorum. Ayrıca evimden şimdi gitmenizi istiyorum. Benden uzak durun!'' diyerek henüz içeriden çıkmamış olan Aylin'i de kolundan çekip dışarı sürükledikten sonra hızla içeri gitip kapıyı kapattım. Nasıl insanlar yaşıyordu bu mahallede böyle?

Kötü çocuk sutyenimi çaldı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin