Yiğit, görür görmez Nil'den etkilenmişti. Onun kadar aşk defteri kabarık bir erkek için, hissettiklerinin sıradan bir cinsel çekimin ötesinde olduğunu anlamak zor değildi.
Nil dalındaki taptaze bir meyve gibi canlı, öyle iştah kabartıcı ve koparılası duruyordu ki... Ama tam anlamıyla olgunlaşmak için biraz daha zamana ihtiyacı olduğunu düşünüyordu Yiğit. O zaman enfes bir kadın çıkacaktı ortaya.
Şu dikbaşlılığını, çabuk sinirlenmesini ve duygularını herkesin okumasına imkân verecek kadar ortaya koymasını dizginleyebilirse, erkekleri parmağında oynatacak bir cazibeye bürüneceği şüphesizdi.
Bir kadın gibi görünmesine rağmen, henüz bir kadın gibi hareket etmiyordu. Hâlâ babasının küçük prensesiydi ama görünüşe göre bu rolden sıkılmaya başlamıştı.
İyi kız olmak artık çok da hoşuna gitmiyor gibiydi. Yine de nasıl kötü olunacağı hakkında hiçbir fikri yoktu. Ona bunları öğretmeyi ne kadar da çok isterdi! Nil kahve tepsisiyle ona doğru hafifçe eğildiği an ortaya çıkan nefis göğüs dekoltesine gözleri takıldığında bunları düşünüyordu.
Nil, Yiğit'in gözlerini takip ederek bakışlarını göğüslerine çevirdiğinde, bluzunun sıyrılıp sutyeninin dantelini sergilediğini fark etti. Tekrar Yiğit'e baktığında, gözlerinden ateş fışkırıyor demek bile yetersiz kalırdı bakışlarını tarif etmek için. Bunun kısmen öfkeden, kısmen de utançtan kaynaklandığını fark eden Yiğit, Bakire olmalı, diye düşündü. İçinde alevlenmeye başlayan ateşe karşın yüzünde soğukkanlı bir tebessüm vardı.
****
Bu adam kendini ne sanıyor ya? Babamın evinde, babamın koltuğunda oturmuş, babamın kahvesini içerken kızının göğüslerini kesiyor! Ne kadar ucuz, ne kadar aşağılık bir adammış. Tam bir pislik! Şu kahveyi üzerine dökmek vardı ya, neyse... Şimdi haklıyken suçlu olurum. Ama ben babamla konuşmaz mıyım bu konuyu? Ahlaksızlığına mazeret olacak hiçbir yatırım, hiçbir iş ortaklığı olamaz.
"Eline sağlık Nil," dedi Yiğit, genç kızın içindeki gittikçe kabaran öfkenin bilincinde olarak.
Nil hafifçe doğrulup tek kaşını kaldırdı ve son derece nazik bir biçimde "Afiyet olsun Yiğit Bey," dedi. Aralarındaki resmiyeti kaldırmaya niyeti olmadığını vurgulamak istiyordu.
Yiğit onu kızdırıyor olmanın verdiği keyifle, imalı bir biçimde gülümsedi. "Bey demene gerek yok."
"O zaman Yiğit Abi mi, Yiğit Amca mı dememi tercih edersiniz?" Babası arkası dönük olduğundan kızının yüzünde beliren buz gibi ifadeden habersiz, bunun masum bir soru olduğunu düşünerek neşeli bir kahkaha attı.
"Yiğit otuz altı yaşında, altmış üç değil."
"Öyle mi babacığım? Bak ben otuz falan sanmıştım. Bu durumda pekâlâ babam da olabilirmiş. On sekiz yaşında evlenip çocuk sahibi olan pek çok erkek var."
Şebnem Hanım, evde sık sık sergilemese de kızının inatçı ve ters bir yanı olduğunu bildiğinden, o an Nil'in çizgiyi aşmaya çok yaklaştığını hissediyordu.
Oysa Yiğit'in umurunda bile değildi. İstediği kadar yaşıyla dalga geçebilirdi. Ama biliyordu ki, kollarına alıp onu bitmek bilmeyen bir tutkuyla öperken ismini fısıldıyor olacaktı. Her zaman olduğu gibi sakinliğini koruyarak Nil'i bir süre daha süzdükten sonra gülümseyerek karşılık verdi.
"O halde iyi ki evlenmemişim de, senin gibi güzel bir kızım olmamış. Yoksa başım dertten kurtulmazdı. Etrafta pek çok çapkın erkek var. Eminim ki ben oldukça kıskanç bir baba olurdum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bana Prenses Deme
RomanceHırs, tutku, kıskançlık ve nefret duyguları arasında beklenmedik bir biçimde filizlenen muhteşem bir aşkın hikâyesini okumaya hazır mısınız? Babasının biricik prensesi, dünyalar güzeli Nil, bir gün cici kız olmaktan sıkıldığına karar verip çocukluğ...