8. BÖLÜM

5 2 0
                                    

(TAARRUZ KAÇINILMAZ)

     Yüzbaşıdan aldıkları emir gereği herkes silahlarını ve ekipmanlarını hazırlamış kapının arkasında tek sıra halinde bekliyorlardı. Yüzbaşı Dündar vurulan bir İsyancının kıyafetlerini giymiş dışarıda sigara içiyordu. Onun verdiği işaretin ardından herkes dışarıya çıkacak, olanca hızla etraftaki hedefleri temizleyecek ve Mot'a karşı direnç hattı oluşturacaklardı.
     Neden sonra Yüzbaşı Dündar içeri girdi "Askerlerim, bu görev hepimizin son görevi olabilir. Ancak takfiye kuvvetler gelene kadar yaratığı oyalamalıyız. Geleceğimiz buna bağlı." dedi. Sonra Bora'ya dönerek, "Asker! Ana karargaha sızıp patlayıcıları yerleştirme işi sende. Seni korunmasız halde ateş hattına sokamam. Sen patlayıcı döşeyeceksin." dedi. Bora, arkadaşlarını yalnız bırakmayacağı için seviniyordu. Patlayıcı çantasını sırtına taktı, silahını ve teçhizatını kontrol edip arkadaşlarının arkasına geçip çıkış emrini beklemeye koyuldu.
    "Haydi arkadaşlar, çıkıyoruz. Emniyetlerinizi açın." emrini verir vermez dışarıya fırladı. Ortalık cehenneme dönüşmüştü. Yüzbaşı Dündar, gözle görülür mesafedeki ilk iki barınağa iki el ateş etmiş ve barakaları havaya uçurmuştu. Yanan insanlar bağırarak dışarıya çıkıyordu. Bora silahını dışarıya çıkan insanların üzerine doğru ateşledi. Tam 9 kişiyi acılı bir ölümden kurtarmıştı. Fatih Teğmen, Sedat ve Tayfun'u da alıp güney yönüne doğru koşmaya başladı. Teğmen Christopher da Adam'la birlikte kuzeybatı yönüne doğru hücum etti. Çatışma sesleri çoğalmıştı. Patlama seslerini duyan diğer İsyancılar silahlarını alıp kazdıkları hendeklerin içine atlayarak ateş hattı oluşturmaya çalışıyorlardı. Bora bağırarak yüzbaşıdan izin istedi ve ileriye doğru koşmaya başladı. Yüzbaşı arkasından yaylım ateşiyle Bora'yı korudu. Bora, 50 metre ilerideki bir kuyuya atlayınca Yüzbaşı Dündar ateşi kesti ve Bora'nın yanına doğru koştu. Bora silahını durmadan ateşliyor ve karşı hendeklerde kan gölü oluşturuyordu. İsyancıların biri sinsice arkalarına dolaşmaya çalışırken Yüzbaşı Dündar da onu kafasından vurarak öldürdü.
     İlk taarruz, yaklaşık yarım saat içinde başarıyla tamamlanmış ve zayiat verilmeden yüzlerce İsyancı öldürülmüştü. Ekip tekrar Yüzbaşı Dündar ve Bora'nın bulunduğu çukurda bir araya geldi. Zeynep Astsubay gerekli bilgileri vermişti. İşini başarıyla yapmıştı. Neredeyse tüm askerlerin arkasını kollamış ve vurulmaktan kurtarmıştı.
     Askerler teçhizatlarını ve silahlarını kontrol ettiği sırada 20 metre ötede büyük bir patlama meydana geldi. Bu büyük patlamanın sebebinin Mot olduğunu bilen askerler hiç de şaşırmış gibi durmuyorlardı. Bora yüzündeki yaradan çıkan kanı kurulayıp ayağa kalktı ve Mot'un yaklaşık 100 metre ötede olduğunu gördü. İletişim kanalından Zeynep'e ulaştı "Zeynep, Mot bizden 100 metre ileride. Sinyaline odaklanabilir misin?" dedi. Merve'den gelen olumlu yanıtla birlikte Bora'nın aklına bir şey gelmişti. Patlayıcı çantasını açtı ve bir cihaz çıkardı. Cihaz tıpkı bir topu andırıyordu. Siyah ve yeşil renklerdeki top biçimli cihazın ön kısmında bir delik vardı. Bora, cihazın sarkan ipini kafasına geçirdi ve cihazı gözüne götürdü. Zeynep, çoktan hedefe kilitlenmişti. Diğerleri daha ne olduğunu bile anlayamadan Bora bulunduğu çukurdan dışarıya fırlamıştı bile. Yüzbaşı Dündar yaralıydı. Diğerleri onunla ilgilenirken Mot için açık bir hedef oluyorlardı. Hem, Mekainsan'ın dikkatini kendi üstünde toplaması hem de onu yenmenin bir yolunu bulması gerekiyordu. Bu tür bir patlayıcıyla Mekainsan yok etmesi olanaksızdı. Ama yine de Mot'a doğru koşmaya devam etti. Mot kendinden emin ve hareketsiz bir şekilde Bora'nın yaklaşmasını bekledi.
     Mot'un boyu neredeyse iki buçuk metre kadardı. Kanatları bir tür plastik gibi görünüyordu. Sol kolunun yerine bir lav silahı, sağ kolunun yerine ise açık renk çelikten bir silah daha vardı. Bora, ona doğru koşarken dikkatini çeken bir ayrıntı oldu. Mot'un mekanik kollarını sadece ince bir kaç damar vücuduna bağlıyordu. Eğer o damarları koparabilirse Mekainsan etkisiz hale gelirdi. Bacaklarının bütün kuvvetiyle Mot'a doğru koşuyor bir yandan da o ince damarların sinyaline kilitlenmeyi umuyordu. Son 10 metre kala Mot, Bora'ya doğru uçmaya başladı ve metal kollarıyla gövdesinden yakalayıp havaya kaldırdı. Bora ne kadar direnirse dirensin Mot'un güçlü kollarından kurtulamıyordu. Silahına davranıp sağa sola ateş etmeye başladı ama bu da faydasızdı. Mot tek koluyla Bora'yı tuttu ve yere doğru attı. Bora büyük bir hızla yere çarpmış ve birkaç kaburgası çatlamıştı. Gözleri yavaş yavaş kapanıyordu. Öldüğünü düşünmekten kendini alamıyordu. Korkmuyor ve ölüme hazır olduğunu biliyordu. Bir an Mot'un iki kolunu da ona doğrultup ateş etmeye hazırlandığını gördü. Gözlerini kapatıp annesini düşündü, çocukken oynadığı bilgisayar oyunları geçti gözünün önünden, babasının yıllar önceki bıyıklı halini gördü. Ölüyordu işte artık. Tüm bu olanlar onunla beraber yok olacaktı.
     Kulağına gelen seslere anlam veremiyordu. Bir kadın sesi olduğu açıktı ama çok derinden ve boğuk geliyordu. Gözlerinin önünden geçen anılarıyla mı ilgilenmeli yoksa kulağına gelen sesi duymaya mı çalışmalı karar veremedi. Bir an için bir kaç kelime duydu; "Bora... kilitlendim... Bora n'olur bas şu düğmeye artık Bora!!!". Bora gözlerini açtığında zaman durmuş gibiydi. Ona yıllar geçmiş gibi geliyordu ama hala yerdeydi ve Mot'un gelişmiş teknoloji silahları ona doğru yönelmiş durumdaydı. Kendini biraz toparlar toparlamaz elini gözündeki cihaza götürdü. Ve şiddetli patlama seslerinin geldiğini duydu. Bora, Mekainsan öldürmüştü...

İstediğiniz Oldu Mu Senatör? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin