Ne kötüdür insanın
aklıyla yüreği arasında
çaresiz kalması...Ne kötüdür bir an kadar yakın,
bir asır kadar uzak olması...Ve bilir misin;
Ne acıdır insanın bildiğini anlatamaması
"Ben" deyip susması,
"Sen" deyip
ağlamaklı kalması...
Necip Fazıl Kısaskürek.
ΔΔΔΔΔΔΔΔΔΔΔΔΔΔΔΔΔΔΔΔΔΔΔΔΔΔΔΔΔΔΔΔΔΔ(For the first time -the sprict cover)
Yaşamın anlamını çözmüş ve ondan zevk alarak yaşamayı başarmış insanlara her zaman özenmişti. Sonsuzluğa kadar uzanıp giden umutsuzluk deryasında yüzenlere, o günü,o anı bir daha yaşayamayacaklarını bilip zamanın tadını çıkaran insanlaraydı işte o imreniş.
Laurel bunu hiç bir zaman başaramamıştı. Hayal ettiği şeylerin önüne çekilen sağırlık ve dilsizlik seti, yapamayacaklarını da gözler önüne seriyordu bir kez daha. Her ne kadar tedavi olmaya başlamış da olsa o her zaman bir umutsuzluk ateşiyle kavrulmuş, kendini tekrar tekrar yakmaya devam etmişti.Tesa yıllar önce yaşadığı o yüz kızartıcı olaylardan sonra -okuduğu kadarıyla- kendine yeni bir yol çizmek için adımlar atmaya başlamıştı. Güçlü olduğunu anlayabiliyordu. O günlüğü okurken , kendini Tess ile yaşıyormuş gibi hissediyordu. Her ne kadar meraklansa da bugün günlüğün kalan kısmını evde okuyacaktı.
Kütüphanenin o güzel atmosferine adımını attığı an huzur etrafını sarmalamıştı. Yıllar geçse de burada hiç bıkmadan çalışabilirim diye düşündü.
Gözleri ilk olarak Yusuf'u aradı. Alışkanlık olmuştu Yusuf'un yüzünü aramak. Onun da böyle hisler içinde olup olmadığını merak ediyordu. İçinde durmadan büyüyen bu hisse alışmaya başlamıştı. Böylece devam etmesini de istiyordu. Onu görünce içine yayılan sıcaklık ve huzur , ona çok iyi geliyordu. Ama duygularının bir karşılığı olmadığını da biliyordu. Aylar önce ilk karşılaştıkları anda , ona bakmaktan kaçınan Yusuf hala aynıydı aslında, tek değişen şey Laurel'in duyguları olmuştu işte.
Yoğunluktan arınan kütüphanede, Laurel , yorgunluğunu atmak için en sevdiği köşeye oturmuş , bitmesine az kalan kitabını okumaya başlamıştı. Bambaşka dünyalara adımını atmış, hayal dünyasında sürüklenirken , masaya bırakılan kitabı bile fark etmemişti.
ΔΔΔΔΔΔΔ
Elindeki kitaba baktı. Verip vermemek konusunda oldukça kararsız kalmıştı. Ona karşı duygularını belli etmenin vakti gelmişti belki de. Hayatını tek başına belli belirsiz bir yola sürükleyen bu kıza karşı içinde büyüyen hislere engel olamıyordu. Bazı zamanlar ona karşı engelleyemediği bu hislerin , Laurel'e yol göstermesi,ona doğruyu anlatması için ilahi bir mesaj olduğunu düşünüyordu. Kalpleri ellerinde tutan Rabbi, belki de onu Laurel'e vesile kılmak istiyordu. Denemeden bilemezdi. Kader denen şey onu nereye sürüklerse, itiraz etmeden peşinden gidecekti.
Kitabın içine gömülmüş bir halde Laurel'i görünce kalbinin teklemesi bu sefer onu şaşırtmamıştı. Kitabı masaya bıraktı. Laurel'in ona dönmesini bekledi. Fakat kitaba o kadar çok dalmıştı ki, onu fark etmemişti. Bir süre onu izledi. Mimiklerini. Heyecanla nefesini tutuşunu... Aklı ve iradesi daha fazla izlememesini söylese de kalbi ve arzuları onu daha fazla izlemesi için zorluyordu. Bir kaç saniye sonra iradesi galip geldi ve istemeyerekte olsa oradan uzaklaştı.
ΔΔΔΔΔΔΔ
(Jar of hearts)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHRAZ
EspiritualOnlar hiç umulmadık bir anda ,hiç beklenmeyen bir zamanda, hayat onlara iyi veya kötü davranırken karşılaştılar. Laurel hayallerinin peşinden gitmedi, gidemedi hayat ona bu şansı sunmamıştı. Küçükken kurduğu hayallerden farklı bir hayat yaşıyordu. B...