Ve Etraf Karardı.

6.5K 184 27
                                    

Berk banyodan çıktığında, Başak yastıklara dayanmış kitabını okuyordu. Üzerinde Berk’in tişörtlerinden biri vardı ve uzun kahverengi saçlarını tepesinden toplamıştı. Berk bir önceki geceyi hatırlayarak gülümsedi. Ardından Başak’a dönerek “Ne okuyorsun?” diye sordu. Başak kafasını kaldırmadan “Bir Dilekle Başladı Her Şey.” Diye cevap verdi. Berk’in ilgisini çekmişti. Saçlarını havlusuyla kurularken “Ne anlatıyor?” diye sordu. Başak soru sormasından memnun olmamış olacak ki gözlerini devirerek “Dul dört tane kadının, yirmi tane dileğini yazıp gerçekleştirme macerası.” Dediğinde Berk tişörtünü kafasından geçiriyordu. Pantolonunu eline aldığında Başak “Yapmak isterdim.” Dedi. Berk’in gözleri heyecanla parladı. Pantolonunu giydikten sonra Başak’ın yanına gitti ve öpmek için üzerine eğildi. Saçlarından gelen çilekli kokuyu içine çekti.  Başak da kollarını onun boynuna doladı.

Dudakları ayrıldığında “Çok istersen bir şeyler düşünebiliriz.” Dedi ve gülümsedi. Başak olmuş gibi görünüyordu. Berk odadan çıkarken “Berk,” diye seslendi. “Seni seviyorum.”

Berk en içten gülümsemesini ona gönderdikten sonra odadan çıktı.

***

Başak banyodan çıktığında Berk’in odasına geçti. Dolabı açtı ve kendi eşyalarının olduğu bölüme göz gezdirdi. Kendi kıyafetlerinden bir kısmı da buradaydı. Üzerini değiştirdikten sonra saçlarını bir havluya sardı. Ardından kirli çamaşırlarını ve Berk’inkileri, odadaki küçük çamaşır sepetinde topladı. Onu da eline aldıktan sonra kitabını da diğer eline aldı ve kendi dairelerine geçti. Şule’nin çamaşırlarını da aldı. Çamaşırları renklerine göre ayırdıktan sonra beyazları yıkamaya attı.

Saçlarını açıp kurutma makinesiyle kuruttuktan sonra saatini kontrol etti. Okula gitmesine daha vardı. İlk birkaç dersi boştu bugün. Pencereden dışarı baktığında yağmur yağdığını gördü. Bardaktan boşanırcasına yağan bir yağmur.

Başak kimseye bir şey olmamasını diledikten sonra kendine bir nescafe yaptı ve yağmur sesinin eşliğinde kitabına daldı.

***

Burak hızlı adımlarla otobüsten indi ve kafasını koruyarak yürümeye başladı. Neden şemsiye almak aklına gelmemişti ki?! Bir su birikintisine daha basarak yürümeye devam etti.

Karşıya geçmesi gerekiyordu fakat yol bir hayli kalabalıktı ve bir türlü boşalmıyordu. İzmir’in trafiğine bir kez daha küfür ederken tişörtünden içeri girip sırtından aşağı süzülen yağmur damlasıyla ürperdi. Islanan saçlarını eliyle sağa doğru düzelttikten sonra bir kez daha yola baktı. Kafası çok doluydu şu sıralar. Annesinin maaşı iki eve bakmaya yetmiyordu. Bir işe girmesi gerekiyordu acilen. Babası küçükken onları terk edince annesi tek başına büyütmüştü onu. Burak da hiçbir zaman babasını merak etmemişti. Ölmüş olmasını diliyordu. Akrabaları aynı babasına benzediğini söylüyorlardı fakat Burak bu durumdan hiç memnun değildi.

Bir kez daha yola baktığında ileriden gelen bir araba dışında yolun boş olduğunu fark etti. O gelene kadar çoktan karşıya geçerdi.

Yola doğru bir adım attı ve su birikintilerine küfretti. Çoraplarına kadar ıslandığına yemin edebilirdi.

Hızlı adımlarıyla ilerlemeye devam ederken su damlaları tişörtünden içeri girmeye devam ediyordu. Kafasını korumaya çalışırken kaldırıma ulaşmasına beş adım kalmıştı.

Bir anda keskin bir korna sesi duyuldu.

Ve etraf karardı.

***

Berk elindeki kahveleri masaya doğru getirirken İlay ona gülümsüyordu. Kahveleri bırakıp yerine oturunca “Burak’la nasıl gidiyor?” diye sordu. İlay kahve bardağını dudaklarından ayırıp masaya geri koyarken gülümsedi.

Aşk Yıldızlara BenzerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin