4. Bölüm

67 4 0
                                    

Gözümü açmaya çalışıyorum fakat bedenimin yorgunluğu buna pek izin vermiyor. Güneş yüzüme yansıyor, hissediyorum. Gözümü açıyorum, inanamıyorum. Kirli bir dağ evindeyim. Kalkmaya çalışıyorum fakat kalkmaya çalıştıkça bedenim daha çok sızlıyor. Bana ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yok. Nerde olduğum hakkında da. Etraf çok dağınık ve pis. Ne işim var benim burda? Dışarıdan sesler geliyor. Galiba yanlız değilim. Kapı açılıyor, kapının gıcırtısı çok rahatsız edici tonda. Birileri yürüyor sanki. Adımlarını duyuyorum. Ürküyorum.

Karşıma uzun kumral saçlı, yeşil gözlü bir adam çıkıyor. Bana bakarak hafifçe tebessüm ediyor. Çok iyi bir adama benziyor. Ama ben kimim neden burdayım ve o kim? Utana sıkıla sorucam galiba.

''Pardon siz kimsiniz?''
Genç adam alnıma bakarak,
"İyimisin? Çoka acıyor mu?"
"Biraz"
"Bu arada korkma, ben kötü biri değilim, iyi olacaksın."
"İyi yada kötü biri olup olmadığınızı sormuyorum. Benim burda ne işim var, sizin burda ne işiniz var ve en önemlisi de ben kimim?"
Adam gülmeye başladı, bu ciddi anlamda sinirimi bozuyordu. Adam gülmeye devam ederek,
"Ciddi misin şuan sen?
"Şaka yapar gibi bir halim mi var?"
"Ooo fazla atarlı değilmi?"
"Belki"
"Aç mısınız atar kraliçesi?"
"Zehirlemeyeceksen evet, ama hâla benim kim olduğumu söylemedin"

Adam mutfağa doğru kahvaltı hazırlamaya giderken, lafına da devam ediyordu.
"Gece yarısına doğru hava yağmurluydu, evde odun yoktu, bir ihtimal kuru odun bulurum diye ormana attım kendimi"
(Arasıra masaya gelip kahvaltılık getiriyordu.)
"İşte odun ararken yerde yatan birini gördüm, bu sen oluyorsun bu arada, galiba taşa takılıp kafanı yere vurdun, yaralıydın ben de eve getirdim. İşte senin hakkında birşeyler. Hatırlıyor musun bunları? "
Hayır dercesine kafamı salladım,
"Bahsettiklerinin hiçbirini hatırlamıyorum sadece canım çok acıyor."
"Kahvaltı yapalım sonra konuşuruz."
"Ayağa kalkabilseydim yapardım."
"Kucağına al beni diyorsun yani anladım"
"Hayır ne alakası var şimdi! saçmalamayı kes. Bırak kahvaltı falan yapmayacağım istemiyorum!"
"Tamam sen bilirsin."
Bu adam iyice sinirlerimi bozmaya başlamıştı.
"Emin ol ayağım acımıyor olsaydı burada senin yanında bir dakika bile durmazdım!"
Genç adam tekrar gülmeye başladı,
"Tamam tamam sakinleşin küçük hanım. Ama buradan gidemeyeceğiniz konusunda anlaşalım. Çünkü sizi bu halde hiçbiryere bırakmam. Aslında bu halde olmasanız bile bırakmam."
Son dediğini anlamamazlıktan geldim.
"Birincisi bana küçük hanım diyemezsin, ben 2 ay sonra 18 yaşıma giriyorum. Sensin küçük hanım! İkincisi de burdan istediğim zaman gidebilirim ruhun duymaz!"
Tekrar gülmeye başladı,
"Görürüz küçük hanım. Ya bide artık sus da kahvaltı yapalım"
"Ya ben yapmıyca..."
Genç adam bir anda beni kucağına alarak masaya götürdü. Her ne kadar çaktırmasam da bundan etkilenmiştim. Ve sanırım ondan da...

YAĞMURUN KIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin