Buz

18 4 0
                                    

Yaklaşık bir haftadır kız ortalarda görünmüyordu ve ben de eski sessiz hayatıma geri dönmüştüm. Kalbim yine sessizlik içindeydi ve endişeleneceğim hiçbir şey kalmamıştı. Baş belası biraz düşününce beni anlamış olmalıydı.
Huzurla işimi halledip akşam eski püskü kırmızı Beetle'ımla eve dönerken istemeden onu gördüm ve görmezden gelmek istedim ancak bu sefer onun başı beladaydı. Yoluna çıkmış bir serseri kolumdan tutmuş onu ara sokağa çekmeye çalışıyordu. Etrafta kimse yoktu ve arabam çok ses çıkarmasına rağmen serseri bundan rahatsız olmamışa beziyordu. Belki de herkes görmezden geldiği için benimde böyle yapacağımı düşünüyordu ama yanılıyordu.
Ne kadar soğuk bir tip olsamda böyle bir şey gördükten sonra asla kafamı çevirip yoluma devam edemezdim. Hala vicdanımı unutmamıştım. Özellikle kızı biraz uzaktan tanıyor gibi oluşum beni rahatsız ediyordu ve içim rahat edemiyordu.
Hızla araban indim ve koşup kızın kolunu tutup sert ve soğuk bir şekilde serseriye baktım.
"Sen ne yaptığını sanıyorsun seni ...?" derken küfürleri ve ahlaksız sözcükleri sıralamadan edemedi. İstifimi bozmayıp serserinin kızı tutan elini sıkıp çektim ve onu ittirdim. Popo üstü düşmenin şaşkınlığı ile bana baktı bir süre. Kavga edecektim anlaşılan. Kıza "Arabama bin ve kapıyı kilitle." dedim. Biraz şaşırsa da kendine çabuk geldi ve arabama doğru koşup dediğimi yaptı. Serseri o gidene kadar ayağa kalmış bana kendisini gaza getirecek küfürleri sıralamaya başlamıştı. Doğrusu uzun zamandır kavga etmemiştim ve herhangi bir kesici aletinin olmaması için dua ediyordum.
Amacım onu bayıltıp arabaya binip kaçmaktı. Bana yumruğunu savurduğu zaman hazırlıklıydım ve kaçabildim. Yumruğunu tutup iyice ağzına soktum ve ittirdim. Diğer eliyle yanağıma vurdu ama canı yandığı için pek güçlü bir yumruk değildi. Tekme atmaması için ondan ömce davranıp iki ayağına da ayağımla bastım ve diğer elini de tutup arkaya doğru büktüm. Kolunu kırmamıştım ancak yerinden çıkmış olmalıydı. Büktüğüm elini bıraktım ve kafasına sertçe kafa atıp yere fırlattım. Oldukça sersemlemişti ve gözlerinde yaşlar olduğu için plakayı net göremezdi, bu yüzden hızla arabama koştum. Ben koşarken kapıyı açtı ve serseri doğrulup arabamın plakasına bakamadan arabayı çalıştırmıştım. Evime doğru sürdüm ve kıza doğru döndüm. "Evin nerede?"
"... Mahallesinde, kütüphanenin hemen arkasındaki caddede." Kafamı salladım ve evine doğru sürmeye başladım. Onu kurtardığıma göre sorumluluk alıp evine bırakmalıydım. "Yardım ettiğin için teşekkürler, hayatımı kurtardın." Sadece hafifçe kafamı salladım. Onu boşuna heveslendirmek istemiyordum. Aramızda bir bağ oluşmasını engellemeliydim. Evini gösterdikten sonra inmeden önce tekrar teşekkür etti ve arabadan indi. Ben de yapacak daha iyi bir şeyim olmadığından evime gittim.
Ertesi gün onu kütüphanede görmeyi beklemiyordum desem yalan olurdu. Ona bu kadar iyi davranmışken yüz bulup gelmesi normaldi. Beni takip edip duruyordu ve yeniden uyarmk için onu bahçeye doğru çektim
"Tekrar söylüyorum beni rahat bırak."
Oldukça sert ve soğuk olmama rağmen üzgün bir şekilde yanağıma baktı ve oldukça yüksek bir sesle "Yaralanmışsın!" dedi. Evet, dünkü yumruktan sonra hafif morarmıştı ama abartılacak bir şey değildi. "Burada bekle buz torbası bulup geleceğim." dedi ve hızla içeri girdi. Bekleyecek miydim? Tabii ki de hayır. İşime geri döndüm.
Bir süre sonra yanıma geldi, elinde bir poşetin içinde buz vardı ve bana kızmış bir şekilde bakıyordu.
"Sana beni bekle demiştim. Neden beklemedin?"
Onu görmezden geldim ve işine devam ettim, vazgeçmedi. "Eğer bahçeye gelmezsen herkesin gözü önünde buzu ben kendim yanağına koyarım." Tehditi akıllıcaydı ama buna cesaret edeceğini sanmıyordum. Kütüphanedekiler benim değil, onun komşularıydı. Bir anda tişörtümün yakasını tutup beni kendine doğru eğmeye zorladı ve buzu yanağıma koydu. Kıpırdamadım. Utanan ben değil, oydu. Kulağıma doğru "Bana neden yardım ettin?" diye fısıltıyla sordu.
Neden yardım etmiştim? Sebebi daha önceden söylemiştim değil mi? Peki tamamen doğru muydu? Yalan olduğu çok bariz değil miydi? Ben daha farkına bile varamadan aramızda bir bağ oluşmuştu bile. Üstelik ertesi gün eski tavırlarına döndüğüne göre ona umut vermiştim ve mutlaka bu umutlarını yok etmem gerekiyordu. Aramızdaki bağı koparmam gerekiyordu. Zar zorda olsa ona "Oradaki eğer başka bir kız olsaydı ona da yardım ederdim. Kendini özel sanma." dedim. Ona kurduğum en uzun cümle olmalıydı. Yanağımdaki buzu elinden aldım ve yere attım. Ardından buz gibi bakışlarla ona bakerken buzu ayağımla ezip ofise çıktım. Arkamda ise onu kalbi kırık bir şekilde bıraktım. İlk kez birini kırmak zorunda kalmıştım ve bu his berbat bir şeydi. Sanki buzu parçalarken onun kalbiyle birlikte kendi kalbimi de parçalamıştım.

Yalnız ÇocukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin