Kas yığını şoföre bir baş işareti yapınca korkudan bembeyaz kesmiş şoför araca bindi. Ardından kadınlara da arabaya binmelerini söyledi ve herkes minibüste ki yerini aldı. Ben hariç herkes... Yengem ağlayarak yerine geçince minibüs hareket etti gözden kaybolmaları için bekledim. Adamların ikisi de yanımda duruyordu, kas yığını birkaç adım daha ilerde arabanın yanındaydı. Minibüs yavaşça köşeyi döndü gözden kayboldu. Yaralı yüz kocaman eli ile yanaklarımı kavradı ve sıkarak konuştu.
''Hadi artık gittiler bin şu arabaya lanet kaltak.'' Ona cevap vermeden iyice kaybolmaları için zaman yaratmaya çalıştım adam hala mengene gibi elleri ile yanaklarımı sıkıyordu dişlerim yanaklarımın iç kısımlarını kesiyordu ağzımda metalik bir kan tadı hissettim bu beni iğrendirdi ama umurumda değildi, o kadar insanı kurtarmak benim elimdeydi ve bunu en iyi, en doğru şekilde yapacaktım. Adam bana bir tokat atarak geriye doğru düşmeme neden oldu. Tam tekme atmak üzereyken kas yığını onu durdurdu.
''Lanet olsun Dimitre! Ne yapıyorsun kız yaralanırsa bir sike yaramaz.'' Adının Dimitre olduğunu öğrendiğim yaralı yüz yere tükürerek geriledi. Kas yığını yerden kalkmam için bana elini uzattı ama ona pis pis bakarak kendi başıma yerden kalktım düştüğüm yerde geberirdim ama yine de ondan yardım almazdım. Çarşafımın tozlanan kısımlarını silkeledim ve tekrardan yüzümü örttüm. Onların bana ağızlarının suyunu akıtarak bakmasına tahammülüm yoktu. Ayağa kalktığım anda kas yığını bana bakarak konuştu.
''Onları gönderdim, bana sorun çıkarmayacağını söylemiştin şimdi onların peşinden adamlarımı göndermeden önce, bin şu arabaya.'' Bunu yapabilir miydi? Peşinden birini yollasa onları bulurdu tabi ki limana gidecekleri belli bir şeydi. Korkuya kapılarak onlara itiraz etmeden dediklerini yapmaya karar verdim. En azından kaçmaya fırsat bulana kadar onlara uyacaktım. Bir kamyonet gibi görünen gri jeep'in önünde durdum, arka koltuğa binmemi işaret ettiler. Yaşça daha büyük olan adam beni arabaya bir çuval atar gibi attı. Arabayı kullanmak üzere direksiyon başına geçti. Yaralı yüzde hemen onun yanında ki koltuğa yerleşti böylece benim yanıma da kas yığını kalmıştı. Bu adam çok kurnaz ve inanılmaz güçlü görünüyordu onun yanıma oturmasıyla arabadan atlayıp kaçma umudum tükenmişti gözünü biran olsun benden ayırmayacaktı bunu tahmin edebiliyordum. Onunla aramda yeterli mesafeyi bırakmak adına resmen arabanın camına yapışmıştım. Aracın motoru güçlü bir sesle çalışarak minibüsün gittiği istikametin tersine hareket etti. Bu demek oluyordu ki limana gitmiyorduk beni nereye götüreceklerdi acaba? Burada ülkemde mi tutacaklardı yoksa Rusya'ya mı gidecektik? Onlarla ölsem de konuşmayacak ve soru sormayacaktım madem onlara şimdilik itaat etmek zorundaydım bende susma hakkımı kullanacaktım. O yüzden sökmeye başlayan şafak altında ilerlerken nereye gittiğimizi kendi başıma anlamaya çalışıyordum. Artık güneş tamamen doğmuştu aracın camından içeri giriyor ve insanı yakıyordu. Benim güneşle ve sıcakla bir derdim yoktu oldum olası güneşi ve sıcağı severdim ama adamlar rahatsız gibiydi sürekli sıcaktan şikayet edercesine oflayıp pufluyor penceren içeri girecek bir damla rüzgarı bekler gibi kafalarını camdan sarkıtıyorlardı. Şehrin içlerine girmeden etrafını dolaşarak ara sokaklardan ve tahliye edilmiş bölgelerden ilerliyorduk. Yengem ve Fathi'nin limandan gemiye binmiş olması gerekirdi. Umarım başlarına bir şey gelmez bir sorun olmadan kolayca Avrupa'ya giderek bir otele yerleşebilirlerdi. Amcam ve Ferran ne yapıyordu acaba? Benim kaçırıldığımı öğrenmeleri bir haftadan uzun zaman alacaktı amcamın tanıdıklarını devreye sokması imkansızdı. Ülke dışına çıkınca tanıdığı güçlü adamlar hiç bir işe yaramazdı hoş gerçi ülke de ki adamların pek de bir gücü kaldığı söylenemezdi. Bu adamlar nereye giderse oraya gidecek ve o gittiğim yerde de sonsuza kadar tıkılı kalacaktım. Hayır, hayır Zaina! At bu kötü düşünleri kafandan onların seni götürdüğü yerden bir şekilde kaçacaksın en kötü ihtimalle canıma kıyacağım ama yinede bu pis adamların esiri olmayacağım. Beni kendileri için almadıkları açık, kendileri için almış olsalar çoktan ırzıma geçerlerdi ama bana ellerini bile sürmeye yeltenmemişlerdi belki de bunun için doğru zamanı bekliyorlardı tetikte olmalıydım. Arabanın ritmik titreşimleri ve adamların sessizliği ile uyuyakalmıştım. Gözlerimi açtığımda başımı cama yaslamış mışıl mışıl uyuyordum hemen irkilerek toparlandım bunu nasıl yapardım ya bana uyurken saldırsalardı? Ayrıca böyle bir durumda nasıl uyuyabiliyordum.? Uyandığım anda hemen etrafıma bakındım arabayı kullanan adam sigara içiyordu ve iğrenç kokusu sanırım beni derin uykumdan uyandırmıştı. Yaralı yüz ön koltukta horlayarak uyuyordu yan tarafıma bakınca kas yığınının kollarını geniş göğsünde bağlamış yola ve bana baktığını fark ettim, beni kesinlikle gözünden ayırmıyordu ve onun çirkin bakışları altında bırak kaçmayı kaçma denemesi yapmam bile imkansız görünüyordu. Nerede olduğumuzu anlama umuduyla camdan dışarı baktım ama tanıdık bir yerde değildik etrafta ki tabelalara bakınca sınıra yakın bir yerde olduğumuzu anladım, beni şehrin dışına çıkarıyorlardı demek ki burada kalmayacaktık. Birden çirkin bir melodi ile yanımda ki kas yığının telefonu çalmaya başladı. Kas yığını kot pantolonunun cebinden telefonunu çıkararak açtı. Arapça konuşuyordu ve böylece konuşmalarını anlayabilmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARTANESİ (Soğuk Serisi - 1)
RomanceİKİNCİ BASKISIYLA RAFLARDA. Tüm masalları unutun... Büyük, kötü Ejderha belki de sandığınız gibi değildir. Belki de sadece yaralıdır ve Prenses belki de masallarda anlatılandan çok daha cesurdur. Ülkesindeki iç savaştan kaçan Zaina kadın ticareti ya...