Halit

80 7 11
                                    



Meliz'in alkolik bir abisi vardı. Sanki tüm Dünya'da bir tek o âşıkmış gibi paralıyordu kendini, ondan haberi bile olmayan bir kadın için. Sürekli takıldığı kahvehanenin birkaç sokak ötesinde oturan bir ilkokul öğretmenine kaptırmıştı gönlünü.

Halit, her sabah uyandığında, başucuna koyduğu öğretmen Ceren'in fotoğrafına bakarak gülümser, güne öyle başlardı. Bir insan; hoşlandığı, sevdiği, gönül bağladığı bir kadına ancak bu kadar güzel âşık olabilirdi.

Günün ilk birkaç saatini evinin karşısındaki berber dükkanının önündeki iskemlede, masa üzerine bırakılan birkaç küçük yerel gazeteyi okuyarak değerlendirmeyi seviyordu. Kahveci İlhan bir bardak çay getirirse önüne, tek yudumda bitiriverirdi hepsini.

Ne zaman öğretmen Ceren karşı kaldırımdan süzülerek yürümeye başlasa, başını gazeteden kaldırır, son okuduğu birkaç satırı defalarca tekrar etmeye başlardı içinden. Onu birkaç saniye görmek bile anı ölümsüzleştirmeye yetiyordu. Ceren, az ötedeki ilkokulun bahçesine adım atıncaya kadar ardından onu süzer, kahvehaneden kıza baktıklarını gördüğü her kim varsa onlara ağzına geleni söylenir dururdu. Halit, içten içe âşık olduğu Ceren ile ilgili kimseye bir şey bahsetmemişti. Ailesi onu bir başkasıyla evlenmeye yönlendirmeye çalışmasaydı anlatabilirdi belki içindeki tüm duyguları.

Ceren öyle güzel ve alımlıydı ki... Dizlerinin hemen üzerinde başlayan siyah kabanıyla tanımıştı onu. Kabanının boynunu kapatan iki yakasına iliştirdiği birbirinden renkli broşların ışıltısıyla göz kamaştırıyordu. Halit onu her gördüğünde fark ettirmedengizli gizli fotoğrafını çekiyor, fotoğraflardan kolâjlar yapıp evinin dört bir yanını onun fotoğraflarıyla donatıyordu. Onunla ilgili bir şeyler öğrenebilmek için, sık sık oturduğu sokağa kadar gizlice takip ediyordu. Dikkatini çekebilmek için her yola başvurabilirdi. Cadde boyunca esnafla selamlaşarak ilerleyen Ceren'in bir gülümsemesi bile Halit'in ona âşık olmasına sebep gösterilebilirdi.

Halit neredeyse haftanın dört günü okul çıkışında bekleyip, Ceren ile karşılaşabilmek için fırsat kolluyordu. Bir gün tüm cesaretini toplayıp onunla konuşmak için okulun önüne gitmişti.

O sabah kahvehanedeki arkadaşları ile akşam oynanacak Fenerbahçe-Galatasaray derbisi için koyu bir iddiaya girişmiş olduğu dakikalarda Ceren'in okula gidip gitmediğini gözden kaçırıvermişti. Konuşmak için onu beklerken zaman geçmek bilmiyordu. Ceren'in okulda olmadığından haberi bile olmadan, okulun karşısında cadde kenarında duran ahşap bankın üzerine çıkmış, sırt dayama bölümünün üzerine adeta tünemiş gibi oturuyordu. Her sabah okuduğu yerel gazeteyi de ilk defa bugün okuyamamıştı. Aklında iki gün önce yerel gazetenin üçüncü sayfasında yer alan bir şiirin dörtlükleri vardı. Ceren ile konuşurken bu dizeleri ardı ardına ezberinden okuyup onu etkileyebileceğini planlamıştı. Zaman durmadan akıyordu. Görünürde ne bir insan ne de Ceren vardı. Anlaşılan o ki Ceren'in geleceği falan yoktu. Ezberlediği birbirinden güzel satırlar tüm anlamını yavaş yavaş yitirmişti. Onunla neler konuşacağını düşünürken birkaç saatini geçirdiği bankın üzerinde şu satırları sayıklayarak ayrıldı oradan...

Göğsümün ortasında bir yer acıdı bugün.
Ne kadar da darmış oysa evim.

Vücudum yüreğime dar...

Biri gelip "boşver" dese senin için,

Kaçar giderim bu şehirden.

Kurtulmak ister de kurtulamaz senden yüreğim.

Bil ki herkes sana benziyor bu şehirde.

Bütün şarkılar sana yazılmış,

Tüm şiirlerde adın geçiyor.

Artık ne geceler rahatlatır içimi,

Ne de senin olmadığın gündüzler.

Yüreğim burkuluyor, canım yanıyor.
Yaşamak denirse buna, yaşıyorum çok şükür.

Göğsümün ortasında bir yer acıdı bugün.

Ben bu acıyla da, yaşıyorum çok şükür..."

Halit aynı gece tekrar okulun bahçesine gelip, gecenin geç saatlerine kadar "Ceren" diye sayıklayarak zil zurna sarhoş olacak kadar içmişti. Yine içki şişelerini sağa sola fırlatıp parçalamış, mahalleliye huzurlu bir gece daha yaşatmamıştı.

Aşk öyle acımasızdı ki artık Halit için, olan bitenden haberi bile olmayan biri için kaldırıyordu tüm kadehlerini.

Bu gece de, diğer tüm geceler gibi, platonik bir aşkın sancılarıyla dalıyordu yine uykuya.

Aşk onun için öyle can yakıcıydı ki, hiçbir ağrı kesici inemiyordu artık, en derinindeki yaraya...

RefikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin