Birbirini kovalayan haftalar , yaşanan acı tatlı olaylar , hergününü ağlayarak geçiren Rumeysa'ya babasının yokluğu zor geliyordu . Dayanamıyor her gece ağlıyordu . Anlatamadığı içinde kopan kaç fırtına vardı . Kaç kasırga düşüncelerini birbirlerine darma dağın edecekti . Yokluk zordu , varken bir anda yok oluşu çok zordu .
20 Mart sabahıydı saat 06:00 babasıda , kardeşide , kendiside , üvey anneside uyanmıştı. Pembe Hanım ( Rumeysa'nın üvey annesi ) her sabah uyanır kahvaltı hazırlar önce Rabia, daha sonra Ayhan Bey ve en sonunda da Rumeysa'yı yolcu eder , uyurdu .
Babasından para koparmak için erken kalkmıştı o gün Rumeysa . Erkenden hazırlanacak , babası tam kapıdan çıkarken para isteyecekti . Hep böyle yapardı , kapı ağzında geri çeviremezdi babası , ne varsa verirdi cebinde . Tüm herşeyi ayarlamıştı Rumeysa , sessizce odada kapı sesini duymayı bekliyordu . Hesaba katmadığı tek şey tuvaleti olmuştu . Sırasımıydı şimdi gaita'sının gelmesinin . Acilen tuvalete gitmeliydi . Babasının o tuvaletteyken , evden çıkmaması için dua ederek gitti tuvalete .
PAT !
Kapanan kapıyla , Rumeysa'nın tuvaletten çıkması bir olmuştu . Kaçırmıştı babasını , sevinmeli miydi babasının parasını almadığı için üzülmeli mi anlayamadı . Boşverdi Rumeysa . Bugünde para almasa olurdu sonuçta . Banyoya geçerken gözü , yatak odasında ; pencereden babasını uğurlayan Pembe Hanıma takılmıştı . Bir anda uzamaya başlamıştı koridor . Pembe hanım gitgide uzaklaşıyor gibi geldi Rumeysa'ya . Kalbi sızladı böyle derinden , yokluğu hissetti içinde , annesinin gidişinden sonra ilk defa aklı başında acıyla tanıştı Rumeysa .
-Bismillahirrahmanırrahim .
Sarsılmıştı sanki orada , banyonun önünde , besmele çekmeye yetti anca gücü . Nefesi kalmamıştı içinde , kelimeler düğümlenmişti boğazına . Aynanın karşısına geçti . Kendine gelmeyi bekledi . Elini yüzünü yıkadı , banyodan çıkmaya korkar oldu biran . Yine aynı duyguları hissetmek korkutmuştu onu . Derin bir nefes aldı ve koşarak kendi odasına geçti Rumeysa . Evden çıkmak , kaçmak istiyordu biran önce . Apartopar çantasını aldı . Hızlı adımlarla koridoru yürüdü ve kapıya yöneldi . Karanlık çökmüş gibiydi eve , nefes almasını engelliyordu bazı şeyler , neydi acaba o şeyler ? Yokluktu Rumeysa'nın bu hissettiği , anlayamamıştı o an ama çok değil 2 saat sonra anlayacak , daha ağırını hissedecekti bu duygunun , daha çok acıtanını .Okula geç kalmıştı bugün , evde yaşadığı olay hala aklındaydı . Etkisinden kurtulamıyordu bir türlü , derin derin nefes almaya başladı tekrardan , yol boyunca bu hissin gitmesini bekledi , okula varmıştı . Arkadaşlarını görünce dağıldı biraz kafası . Derse girdiler . Sıkıcı geçiyordu , Rumeysa bir türlü derse odaklanamıyordu . Yaşadığı duygu tattığı acı ağır gelmişti , hatırladıkça nefes alamıyordu . Nasıl bitmişti sahi o ders , keşke bitmeseydi diyecekti bu saatlere daha sonra . Keşkeleri başlayacaktı bu saatten sonra , pişmanlıkları artacak .
- Heryer ölü kaynıyor , Rabbim sabır ver .
Böyle paylaşmıştı Rumeysa ile aynı okula giden Acil Tıp Teknisyeni olan bir arkadaşı . Tarsus tren yolunda , iş arabası ile tren çarpışmıştı . 15 hane çınarsız , 15 hane yetim kalmıştı . Ders bitmiş teneffüs zili çalmıştı . Sınıfta oturan Rumeysa'yı , sınıf öğretmeni Songül hoca çağırmıştı .Gözleri doluydu Songül hocanın biliyordu gerçeği , Rumeysa yetimdi , hemde çok yetim . Fark ettirmedi Rumeysaya .
- Baban kaza yapmış , hastaneye götürüyorlar . Bizde şimdi hastaneye gideceğiz dedi .
Şok olmuştu ama korkmamıştı Rumeysa . Daha öncede kaza geçirmiş , kırıklarla kurtulmuştu babası . Öyle zannetti , öyle olmasını temenni etti . Hemen Toroslar Devlet Hastanesine gittiler . Üvey annesi orada haykırıyordu , çevresinde komşular . Sakin olun dedi Rumeysa ;
- Babama birşey olmadı , haber bile almadık daha , bişeyi yoktur , dedi.
Songül hocaya döndü . Hocam haber yok mu ? Yoktu . Ne bir haber ne de babası yoktu artık Rumeysa'nın . Acilde çalışan hemşir arkadaşı , trafik polisi tanıdığını aradı Ayhan Akkoç dediler , kimse bu ismi bulamadı . Fakülteye , tüm devlet hastanelerine baktırdılar yinede sadece iki kelimeden oluşan bu ismi bulamadılar .Dayanacak gücü kalmamıştı Rumeysa'nın . Songül hocaya öyle bir bakmıştı ki .
- Herşey var bu hayatta , herşeye hazırlıklı olmak lazım dedi Songül hoca bu bakıştan sonra . İşte o an koptu içindeki bağ Rumeysa'nın , işte o an daha ağırını daha acıtanını yaşadı Rumeysa . Haykırdı ! Baba diye haykırdı sadece . Kalk dedi . Gitme , yalvarırım gitme dedi . Olduğu yere yığıldı . Tek bir kelime dahi çıkmadı bir daha , baştan aşağı doldu Rumeysa , baştan aşağı yetimlikle doldu . Hemen Songül hoca tuttu onu , salladı omuzlarından . Kendine gel dedi . Nasıl gelmeliydi . Gitmeyi öğreniyordu Rumeysa , hemde en sevdiğinden , en güvendiğinden . Eve götürdüler Rumeysa'yı . Tüm sınıf arkadaşları , tüm komşular gelmişti bile eve çoktan . Telefonda haber bekliyorlardı . Telefonun başında yapayalnız bekliyorlardı . Annesi aradı Rumeysa'yı ağlıyordu . İnternetten baktılar hemen ölü listesine .
AYHAN AKKOÇ !
Kimsenin bulamadığı isim oradaydı işte . Ölü yazıyordu yanında . Sığamadı eve Rumeysa dışarı çıktı . Tek kelime , BABA dedi sadece . Ne bir kelime ne de bir cümle düştü dudaklarından bundan sonra , göz yaşları konuşuyordu sadece , durmuyordu . Duramıyordu. İçinden geçenleri dudakları değilde , göz yaşları anlatıyordu adeta . Zaman ogünde çok hızlı akıyordu . Gece olmuş , İstanbul'dan amcası Emrullah , gelmişti . Sarıldılar saatlerce , ağladılar öyle . Yola çıktılar , babasının naaşı Sivas'a defnedilecekti . Arabaya bindiler . Biran olsun saatten gözünü ayırmadı Rumeysa, her geçen dakikada babasıyla olan bir anısını hatırlıyordu . Her geçen dakika acısını dahada acınası yapıyordu . Anılarla uyuyakalmayı o gün öğrendi Rumeysa . Yitip gidenlerin anılarıyla uyuyakalmayı o gün öğrendi . Ve yumdu gözlerini , alışkanlığı olacak olan yeni eyleminden habersiz , acısıyla uyuyakaldı .Hiçbir zaman söyleyemediğiniz , bazen çekindiğiniz bazense fırsatını bulamadığınız her saniye için pişmanlık duyabilirsiniz . Baba bir evin çınarıdır . Bir çocuğun ilk fidanıdır . Çocuk o fidanla öğrenir babanın çınarlığını . Babasız çocuklar ise fidanıyla kalır , öğrenemediği çınarlığı ÇINARCILIKLA öğrenmeye çalışır .
Çınarını kaybetmiş bir kız çocuğuydum ben şimdi , çınarsız değilde YETİM diyorlardı bizim adımıza . Fidanı büyümüş , çınarı olamamış bir ağaç vardı içimde . Yetim kalmış bir çocuk vardı içimde . Seni çok özlüyorum baba . Kızım demeni , gelip çınar olmanı çok özlüyorum .
Rumeysa