▪GİRİŞ▪

67 6 0
                                    

MishaPM

Herkes gibi yeni bir şehir, yeni bir okul diye zırvalamayacağım. Her şey aynı çünkü. Annem, ölmeden önce "Kitaplar tozpembedir" derdi. Kitaplar, sonrasında hep itici geldi bana. Yok lisede bir kötü çocuk varmış kız masummuş , erkek birazcık playboy muş. Ama bizimkine aşık olup evlenmiş. Korkmayın, bu klişe yok yani. Hem şu dünyada yeni doğmuş bebeklerden başka kim masum ki?

Tamam, şans yüzüme gülmez ama bir defa da güler be dimi? Yok arkadaş gülmüyor.

"Hadi be!"

"Yine mi Gökçe? Kızım bir kere de tuttur şunu ya! Ne yaşarız var ya!"

"Şanssızım oğlum ben. Tutmuyor ne yapayım?" Sabahtan beri kumar makinelerinden para tutturmaya çalışıyordum. "Ozan, bir de sen dene, n'olur..."

"Deneyelim bakalım" dediği gibi beni makinenin önünden ittirip kolu tuttu. "Bu da Gizmo' nun şansına olsun bakalım. Umarım çıka- İşte bu be!"

Gizmo Ozan'ın köpeğiydi. Ulan itin bile şansı var, ben öleyim artık. "Oyuncağı hak etti ha, ne dersin?" cevabını beklemeden boş bir masaya ilerledim. Ne olduğuna bakmayıp bir içecek aldım. Tek dikişte bitirdim. Bir, iki, üç... Aklımda geçmişten iz kalan anılar fırtına misali durmadan dolanıyordu. Neden unutmuyordum? Neden ölmüyordum? "Neden ölmüyorum!" Elimdeki bardağı yere fırlattım. Camın kırılma sesiyle ortam sessizleşti. Masadaki cam parçasını alıp bileğimi kestim. Sadece, kanıyordu. Acımıyordu. Ölümden ve kaybetmekten sonra hiçbir şey acıtmıyordu. "Gökçe, mal mısın sen!" Ozan elimdeki camı alıp yere fırlattı. Belki de elimde kalan tek kişimdi. Tek abim, tek dostum. Bileğimi acıtmamaya çalışarak dolaptan getirdiği sargı bezini sardı. "Uğraşma, acımıyor zaten." Sesim soğuk ve hissizdi. "Tamam, bırak iyiyim".

"Bak, kendine zarar vererek-"

"Biliyorum! Hiçbir bokuma yaramaz. Lanet olsun ki biliyorum. Ama iyi geliyor. Sen de bakıcı gibi üşüşme başıma."

"Kaç tane içtin?"

"Dokuz."

"Pekala eve gidiyoruz. Kalk hadi."

"İtiraz edince sırtına atacaksın ve benim midem bulanıyor. O giysilerin kusmuklu olmasını istemem. Bu yüzden, geliyorum. " kelimeleri yutarak söylemem anlaşılmasını zor kılıyordu. Çantamı alıp mekandan çıktık.

"Neden böylesin Gökçe?"

Belki de en nefret ettiğim soruydu "neden". "Çünkü" ile başlayan cevaplar vermekten yoruluyordum.

" Ben buyum Ozan Aydın. Ne yapacaksın? Kendime zarar vermekten, insanları kaybedip hayallerini öldürmeye ailesini kaybetmiş kumarbaz kız olmayı seviyorum. Oldu mu? Ben Gökçe Erdinç'im. Olduğum gibi. Özür dilerim..."


BALKÖPÜĞÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin