Bazı zamanlar vardır. Yok olmasını istediğiniz. Veya hiç yaşanmasın diye dilendiğiniz. Unutmak için bilmem kaç defa beyninizin en ücralarına gömmeye çalıştığınız. Ama sessizlik sürülmüş düşüncelerimizde varlığını yitirmeyen, sürekli isyan çıkaran kavram, zaman. Ve her zaman,zaman orada isyanını devam ettirir. Yani ne yaradır, ne derman. Ne tamdır ne de eksik. Hep kendini tekrar eder, varlığını hep hissettirir.
Bencildir zaman.. Düşünmez kendisinden başka kimseyi. Ve kımıldayamaz insan bazen. Yaptığı hatalar ya da karşı karşıya kaldığı ürpertiler.. Meşgul eder vücudunu her hücresiyle. Ve tekrar karşı karşıya kalmak istemediği hadiselerden kaçmak için sığındığı kapıdır kımıldamamak.
Sanki hareket ettiği zaman büyü bozulur gibi bir duygu sarar etrafı. Beklemek istersin o süreçte. Sadece beklemek.
Zaman ilaç değil de arkadaş olmalı belki de. Kim bilir..?
Arkanı kollayabileceği güvenebileceğin kaliteli bir arkadaş. Ne yazık ki zaman benim hep düşmanımdı. Zaman beni görmeden önümden hızla geçip gitti ve yaralarımı yavaş yavaş sarmak yerine beni daha da yalnız bıraktı.Şefkat dolu kolları unutturamadı mesela. Hatta alıştığım kokuyu daha da arzulamama vesile oldu. Her şey bana sırt dönmüşken benden ayakta yalnız başıma durmamı istediler. Halbuki ayakta duracak yer bırakmamışlardı ki..
İçim her zerresiyle korkarken..
Boğazlarımı parçalayacak kadar haykırmak isterken..
Belki de bir çocuk gibi ağlamak gelirken içimden..
Hem de doya doya, ölü diyarları uyandıracak kadar yankılanan sesimle..
Kimse dönüp bakmasa, karanlıklar içinde kaybolsam, gözyaşlarımla yıkansam, virane olmuş bedenim özgür olur muydu? Belki..Ayaklarım beton zemine basarken açmakta zorlandığım gözlerimi küçük ellerimi yüzüme götürerek birkaç kez ovuşturuyorum. Üzerimde ayak bileğimde biten minik pembe bir gecelik. Sağ elim gözümde sol elim ise kendi bedenime yasladığım küçük kahverengi ayıcığımda. Birkaç küçük adım atıyorum. Küçük odamın kapalı kapısına ulaşmak için birkaç adım daha atıyorum. Etraftaki boğucu hava, boğazımdaki elleri dürtükler gibi kendini bir kez daha hissettirince yanaklarıma dolan havayı atmak ister gibi öksürüyorum. Öksürmemle beraber parmak uçlarımda hafifçe yükselip elimi beyaz kapının koluna koyup aşağı indiriyorum. Beton zemini tekrar hisseden ayaklarımla birkaç adım gerileyip kapıyı açtıktan sonra uzunca holde ilerliyorum. İleride gördüğüm sonuna kadar açık kapı ve ardında toplanmış olan yoğun kalabalık içimde tarifi imkansız bir duygu oluşturuyor. Hani çok kalabalık bir yerdesiniz. Ama böyle çok kalabalık. İğne atsan yere düşmez derler ya hani..onun gibi işte. Ve kafanızı bir kaldırıyorsunuz etrafınızda onlarca yüz. Gözlerinizle hepsinin etrafında bir tur attırıyorsunuz. Tanıdık bir sima, kulağının alışık olduğu bir ses arıyorsunuz. Ama yok! Yalnızsınız ve ne yapacağınızı bilmiyorsunuz.
"Anne"diye cılız çıkan sesimle bağırıyorum. Seslenişime gelmeyen cevapla tekrar konuşmak için ağzımı açıyorum ama yoğun is ağzımdan içeri hücum edip tekrar konuşmama engel olunca öksürmeye çalışıyorum yine. "Baba.." cevap yok. "Korkuyorum." Hala cevap gelemezken yanaklarıma basan alevi tekrar hissediyorum. Gözlerim acıyor, taşmak ister gibi doluyor..O kadar korkuyorum ki dışarıdan gelen acı feryatlar, yakarışlar, ürpertici seslere rağmen çaresizce arkamdaki rengi beyazdan isli bir renge dönmeye başlayan duvara sırtımı yaslayarak yere doğru hafifçe kayıp ellerimle yüzümü kapatıyorum. Sağ tarafımda hissettiğim korkutucu sıcak ve şiddetli alevlere rağmen ellerimi yüzümden çekerek ayıcığıma bakıyorum. Minik dudaklarım aralanıp hafifçe kıpırdanıyor ve sadece "Korkma ben seni korurum." diyorum. Sanki beni duyuyormuş gibi. Küçük evimizin büyük bir bölümünü esir alan alevler bana da yaklaşıyordu. Sol yanımda açık kapı ve ardında insanlar olduğunu biliyorum ama gidemiyorum.
İyice yoğunlaşan duman nefesimi keserek beni esir almaya çalışsa da öksürerek onu içimden uzak tutmaya çalışıyorum. Ardından ellerimi yerdeki ısınan betona koyarak doğruluyorum. Sadece bir kolunun ucundan tuttuğum ayıcığım yan tarafımdan sarkarken ben de kurtulmaya gidiyorum. Alevlere.. Alevlerin perdelediği Anneme..Babama. Çünkü onlar benim kurtarıcımdı. Kaç adım attım bilmiyorum ama yoğun duman ve alevler geçmeme izin vermiyor. 'Gidin!' diyorum onlara içimden, gidin.! Onlar gitmiyorlar ama ben daha fazla gidemeden duruyorum. Kurtulmaya iki adımım kalmıştı belki de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YABAN DİKENİ
Teen FictionAteşten korkuyordu... Ateşten çok fazla korkuyordu.. Belki de sadece ateşten korkuyordu.. Çünkü ateş annesini ve babasını yakıp geçmiş, onun da içini yakmıştı. Evet, belki hâla aldığı bir nefes vardı ama içini yakan ateş onu da yakıyordu. Nefesi acı...