Rüzgar yaprak bile kımıldatmıyordu Gülizar'a olan saygısından. Meltemler hafif hafif okşuyordu bir anne şefkatiyle Gülizar'ın bandanayla daha da güzel olan saçlarını. Güneş en tepede birazcık kavuruyordu Galip ile Gülizar'ı, hiç hissetmeseler de. Deniz, Galip'in adada kalma korkusunu hissetmiş gibi sakindi. Papatya bulmanın biraz zor olacağı, baharın kokusunun adada hakim olduğu, adanın da en kalabalık olduğu zamanlardı. Güzel bir manzara bulmak çok da zor olmamıştı genç aşıklar için. Zaten Galip, en güzel manzaraya sabahın erken saatlerinden beri seyre dalmıştı bile. Gülizar için en zoru papatya bulmaktı. Galip için ise o papatyalardan taç yapmamak çok zor olsa gerekti. Galip o sözde karizmasını çizip papatya toplamaya yardım etmişti çevresini dikkatli bakışlarla süzdükten sonra. Bazen Gülizar'ın adanın yaşamaktan bile bıkmış köpeklerinden korkması bazen ise atlardan kaçılarak geçilen yerler, Galip ile Gülizar için daha da heyecanlı olmuştu. Galip'in tek bildiği şey vardı, ezberlediği, yanında kendisini rahat hissettiği, kısacası Galip'in asıl kendisi olduğu, sevdiği ve en çok özlediği: Gülizar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN
PoetryGALİP İLE GÜLİZAR Küçük bir çoçuk vardır ve ona herkes sorar ya "Beni ne kadar seviyorsun" ve O da o masum yüreğiyle en güzel gülümsemesini gösterip tatlılık tabiri yetmeyecek bir manzaraya bürünürken ellerini o küçücük bedeninde arkaya...