Gökyüzü acımasız yüzünü gösteriyordu. Rüzgar, Galip'in koklamaya dahi kıyamadığı Gülizar'ın saçlarını adeta savuruyordu. Yaz sadece akıllara kazınan birkaç olayla hatırlanıyordu. Galip ile Gülizar'ın tanışması gibi...Kış korkusunu daha gelmeden sokaklara salmıştı. Galip ile Gülizar'ın utangaçlıklarından birbirlerinin yüzlerine bakamadıkları zamanlardı. Galip'in sesi titriyor, kelimeleri ince eleyip sık dokuyarak kullanıyordu. El ele tutuşmak hayal edilemez bir duygu olduğundan daha haberleri dahi yoktu. Sadece soğuktan titriyorlardı ama yürekleri sıcacık ve mutluydu. Daha biz olduklarının yeni yeni farkına varıyorlardı. İkisinin de göremese de gözleri birbirini, aşk doluydu. İşte o zaman bir kahvaltı masasını ilk kez bu kadar güzel olduğunu görüyordu Galip. Simit kokusunu mu almış bilinmez, bir martı yaklaşmıştı Galip ile Gülizar'ın yanına. Bir fotoğrafla o gün ölümsüzleşmiştirilmişti ölümsüz aşklarına bir renk daha katan Rıfkı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEN
PoetryGALİP İLE GÜLİZAR Küçük bir çoçuk vardır ve ona herkes sorar ya "Beni ne kadar seviyorsun" ve O da o masum yüreğiyle en güzel gülümsemesini gösterip tatlılık tabiri yetmeyecek bir manzaraya bürünürken ellerini o küçücük bedeninde arkaya...