Medya; Ezgi KARAY
İyi okumalar...
Uzun süren derin uykumdan alarm sesiyle uyanmıştım. Güneş herzamanki gibi tüm ihtişamıyla odamı aydınlatıyordu. Yatağın kenarında duran küçük nota kaydı gözlerim. Elime aldığımda İdil'in yazdığını anlamam uzun sürmemişti. Üzerinde, 'Günaydın. Erken çıkmam gerekti. Öğleden sonra görüşürüz artık.'
Yazıyordu. İdil'in ders saatleri benimkinden bir hayli erkendi. Büyük ihtimal bu yüzden erken gitmişti. İdil hemşirelik okuyordu. İlk senesiydi. Ben ise mimarlık. Kendimi bildim bileli bu mesleğe merak salmıştım ve isteğim çok şükür gerçekleşmişti.
Yani, sayılır...Yataktan kalkıp banyoya doğru ilerledim. Elimi, yüzümü yıkadıktan sonra odaya geçip kıyafetlerimi giyindim. Fazla oyalanmamak adına odadan çıkıp salona indim.
Herzaman olduğu gibi sofra kurulmuş, annem ve babam yerini almıştı. Masaya doğru ilerleyip, "günaydın." dedim.
Annem ve babam aynı anda"günaydın kızım." diye karşılık verince gülümsedim.
Annemin yanındaki sandalyeyi geriye çekip oturdum. Birşeyler yemeğe başladığımda dün İdil ile konuştuklarım aklıma gelmişti. Bugün babama dışarı çıkacağımı haber verecektim. Ağzıma attığım lokmayı çiğnemeyi bitirince babama döndüm. Boğazımı temizledim.
"Baba..."
Dikkatini üzerime toplamayı başarmıştım.
Okuduğu gazetesini ikiye katlayarak ahşap masanın kenarına koydu. Konuşmak istediğimi farketmişti."Baba. Biz bugün İdil ile beraber okuldan sonra dışarı çıkacağız."
Annem babamın cevabını beklemeden konuya dahil oldu.
"Ezgi, olanları biliyorsun. Bir süre dışarı çıkmaman en iyisi güzelim..." diye yanıtladı.
"Ne yani, şimdi o adam yüzünden dışarı adım atamayacak mıyım?" diye sesimi yükselttiğimde babam kaşlarını çatarak,
"Bir süre." diyerek düzeltti."Her neyse baba. Sonuçta yaşananlardan sonra birkez bile dışarı çıkmama izin vermediniz. Belliki bundan sonrada böyle olacak. O adamın hayatımızı etkilemesine izin mi vereceksin?" diye sordum sinirlerime hakim olamayarak.
Annem sakinleştirici ses tonunu kullanarak," tabii ki hayır." diye mırıldandı.
Babam konuşmaya devam etti. "Böyle olmasını bizde istemiyoruz. Bir süre sabretmelisin. İhtiyacın olduğu zaman beraber çıkarız. Yeter ki biraz sabret." dedi.
Peki, edelim bakalım.
"O zaman sadece bugün izin ver. Lütfen..." diye sordum son bir kez şansımı deneyerek...
"Bir şartla." diye karşılık verince ayağa kalkıp yanına gittim ve sarıldım. Buda birşeydi...
"Neymiş?" diye sordum babamdan ayrılırken.
"Korumalardan biri sana eşlik edecek." diye yanıtladığında bir an göz devirmek istemiştim. Ne ara bu hallere gelmiştim merak ediyorum doğrusu...Kafamla onayladım ve okula gitmek için çantamı ve telefonumu alarak evden ayrıldım...
***Okulun önüne geldiğimde mimarlık fakültesine doğru ilerlemeye başladım. İçeri girdiğimde dersin başlamasına beş dakika olduğunu öğrendim. Tam vaktinde gelmiştim. Hemen merdivenlere yönelip sınıfımın önünde durdum.
Durdum çünkü, tanıdık bir çift gözün üzerimde olduğunu farkettim. Gözlerim gözleriyle buluştuğunda adeta kanım donmuştu. Buz mavisi bakışlarını üzerime dikmiş beni izliyordu...
"Merhaba Ezgi. " duyduğum neşeli sese kafamı çevirdiğim an sınıf arkadaşım olduğunu farkettim.
Önemsemeyerek tekrar bakışlarımı Çağlar'ın olduğu tarafa çevirdiğimde az önce durduğu yerde olmadığını gördüm. Nereye kaybolmuştu birden? Gözlerimi ayırdığımda aradan sadece birkaç saniye geçmişti...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHKÛM
Teen Fiction₪ MAHKÛM ₪ Karanlığın esaretinde bir hücre. Hücredeki keskin amonyak kokusu ve genç kızın bedenindeki sıyrıklardan sızan kan... Yüzükoyun yerde, zemindeki soğuk kanın ıslaklığı ve artık tanınamayacak bir çehre. Dirseklerinin üzerinde doğrularak sırt...