Medya; Ezgi ve İdil
İyi okumalar...
Şirkette yaşanan olayın üzerinden tam iki hafta geçmesine rağmen bende yarattığı etkisi hala tazeydi. Yaşananları gerçekten mantığım almıyordu.
Tanımadığım bir adam gözümüzün önünde babamın şirketini altüst etmiş, sonradan hiçbirşey olmamış gibi defolup gitmişti. Ardınından bana ettiği tehditleride unutmamak lazım...
Bunu yapmaya hakkı yoktu. Kimsenin hakkı yoktu...
Bir türlü aklımdan çıkmıyordu söyledikleri.
"Asıl önemli olan insanın kanından, canından birinin yok edilmesi. İşte bunun telafisi yok."
"Ben, Çağlar Aydınoğlu. Bu ismi aklına iyice kazısan iyi edersin Karay. Çünkü, çok yakında tekrar görüşeceğiz..."
Ve birde bunun üzerine babamın bir katil olduğunu iddia etmişti. Tabi ki inanmayacaktım. Aklını yitirmiş olmalıydı... Babam hayatımdaki en inandığım, en güvendiğim kişiydi. Bir insanı yaralayacağına dahi inanmazdım. Tabi isteyerek...
O da şimdiye kadar güvenimi hiç sarsmamıştı zaten. Hayatta bana en çok o güvenmiş, yaptığım iyi kötü herşeyle benim yanımda olmuştu.Olaydan sonra babam direk beni eve getirmişti. O gün olanlara çok sinirlenmiş, annemi beni mümkün olduğunca dışarı çıkarmaması için tembihlemişti. Tabi bunları onlar konuşurken duymuştum. Babamla konuşmak istediğimde ise kabul etmemiş, başka zaman konuşacağımızı söylemişti...
Konuşmak için babamın sinirlerinin yatışmasını uzun süre bekledim. Bu süre sonrasında ise konuşmak için odasına gitmiştim.
Kapıyı hafif tıklattıktan sonra sessizce mırıldandım. "Baba? Müsait misin?"
"Gel kızım." onay cümlesini duyduğum an odaya girip, babamın yanındaki boş koltuğa oturdum. Konuya nasıl başlayacağımı bilemiyordum. Sinirlenmesinden korkuyordum. Çabuk parlayan biriydi ve sinirlendiğinde gözü hiçbirşey görmezdi...
Söz konusu o adamsa sinir katsayısının artacağından adım kadar emindim. Ancak yapabileceğim birşey yoktu. Benimde birşeyleri öğrenmem gerekiyordu sonuçta...
"Nasılsın?" diye sordum çaresizce.
"İyiyim güzelim. Sen nasılsın?"
"Bende iyiyim. Şey... Ben sana şeyi soracaktım."
Uzun süre konuşmadım.
Babam sabırla beklemeye devam etti. Derin bir nefes alıp konuşmaya başladım."Şirketteki o adam kimdi?"
Kafamı kaldırıp babamın gözlerine baktım.
Kafasında birşeyleri tartar gibiydi. Tepkisinden korkuyordum. Bu konudan bahsetmem onu sindirlendirebilirdi.
Fazlasıyla..."Şirketteki çalışanlardan biriydi. Kısa süre önce kovmuştum."
"Peki, yaptıkları? Yani şirkette olanlar..." dedim tek kaşımı kaldırarak.
"Muhtemelen şirketten kovulduğu için yaptı hepsini. Sinirini eşyalardan çıkardı işte..."
Dedi kendinden emin bir şekilde.
"Bana senin bi..." babamın telefonundan çıkan melodiyle sustum. Neyse.
Bu kadar soru yeterdi...Babam beklediğimden daha sakin cevaplar vermişti. Biraz daha soru sorarsam aynı şey geçerli olmayabilirdi. Bu yüzden daha fazla soru sormamaya karar verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHKÛM
Підліткова література₪ MAHKÛM ₪ Karanlığın esaretinde bir hücre. Hücredeki keskin amonyak kokusu ve genç kızın bedenindeki sıyrıklardan sızan kan... Yüzükoyun yerde, zemindeki soğuk kanın ıslaklığı ve artık tanınamayacak bir çehre. Dirseklerinin üzerinde doğrularak sırt...