it's hurt

432 52 12
                                    

Eh, bir çılgınlık yaparak -ki ne zaman kalbinin sesini dinlese bu çılgınlık oluyordu- Çin'e gelmiş olabilirdi. Hatta döndüğü zaman menajerden bir ton azar işiteceğinin de farkındaydı. Ama pişman değildi. Yine de buraya kadar gelmişken dışarıdaki fanlar onu endişelendiriyordu. Şu an tanınmak, isteyeceği en son şey bile değildi. Tanınması durumunda üyelerin şok olacağına bahse girebilirdi. Kim evde hasta yattığı sanılan birinin Çin'de haber olmasına şaşırmazdı ki?

İki saat önce

"Yah, Suho! Neden çekiştiriyorsun?"

Lay, tişörtünü liderden kurtarıp kollarını göğsünde birleştirdi ve sinirli bir ifadeyle diğerine baktı-

Bakamadı. Suho, çok daha sinirli görünüyordu.

"Kris'in oynadığı oyunu öğrendim. Sakın bilmiyormuş gibi davranma, zaten çok kızgınım kalbini kırmak istemiyorum. Şimdi bana onun adresini ver."

Lay, kararsızlık içinde diğerine bakarken "Ne yapacaksın?" diye sordu. Kris'in oyununu nasıl öğrenmiş olduğunu sormak için uygun bir zaman değildi.

"Ne yapacağımı boşver ve şuraya adresi yaz!" dedi telefonunu uzatarak.

Lay, liderinin öfkeli ses tonu yüzünden bir adım geri çekildi ve adresi yazdı. Suho, telefonu ondan geri alırken delici bakışları ile diğerinin gözlerine bakmıştı. "Bunun hesabını soracağım ama önce gitmem gereken bir yer var ve biri beni sorarsa hasta olduğumu ve eve gittiğimi söyle."

"Düşündüğüm şeyi yapmayacaksın, değil mi?"

"Ne düşündüğünü bilmiyorum. Menajere çaktırmamaya çalış."

Ve işte buradaydı ve şans bugün kendisinden yana olacak ki etrafta fan adı altında kimse görünmüyordu.

Şapkasını ve gözlüğünü iyice kendine çekip hızlı adımlarla havaalanından çıktı ve dışarda bekleyen taksilerden birine bindi. Şoföre telefonunda yazılı adresi gösterirken çabuk olması gerektiğini eklemişti. Bu yaptığı delilikti. Cidden!

Taksi, lüks bir bina önünde durduğunda, Suho yüklü bir miktar ödeyip inmişti. Kapıdaki güvenlik görevlisi ile kısa bir münakaşa yaşamıştı. Kendisini içeri almak istemeyen güvenlik karşısında bir süre ne yapacağını düşündü ve Luhan'ı aramaya karar verdi.

Luhan, onun burada olduğunu öğrendiğine şaşırsa da yorumda bulunmamış ve sürekli gelip gittiği için kendisine aşina olan güvenlik görevlisi ile konuştuktan sonra Suho içeri girmişti.

Yirmi katlı binanın 17. katında inip 1704 numaralı kapının önünde dikilirken her şeyi bir kenara itti ve tahmin ettiği şifreyi girdi.

1007

Kapı, otomatik bir sesle açıldığında Suho, oldukça yavaşça içeri girdi. Ayakkabılarını çıkarmamak iyi bir fikirdi çünkü yerdeki cam parçaları etrafa dağılmış ve kristal bir yol oluşturmuştu. Yollar, balkon şeklinde tasarlanmış üst katı gösterirken Suho oraya yöneldi.

Merdivenlerde, parlaklığa eşlik eden kırmızı izleri gördüğünde, adımları endişe ile atan kalbi gibi hızlanmıştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Merdivenlerde, parlaklığa eşlik eden kırmızı izleri gördüğünde, adımları endişe ile atan kalbi gibi hızlanmıştı. Beyaz yatak odasına bir hışımla girdiğinde, derin bir nefes aldı.

Kris, beyaz yatağın ortasında kollarını iki yana açmış bir şekilde yatıyordu ve kan büyük ihtimalle kesilmiş görünen elinden geliyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kris, beyaz yatağın ortasında kollarını iki yana açmış bir şekilde yatıyordu ve kan büyük ihtimalle kesilmiş görünen elinden geliyordu.

Suho, ona doğru yaklaşıp kesiğin derin olup olmadığını kontrol etti ve olmadığını görünce bakışları diğerinin kapalı göz kapaklarına kaydı. Yaşlar, yollar oluşturup yaralara akarken sağ elini uzattı, kısa olan. Parmak uçları diğerinin saçlarına takılırken ağzından minik bir 'ah' kaçtı içindeki 'vah' yangınından.

"Neden mi seni göremeyeceğim yerlerde saklıyorum? Çünkü o zaman seni affederim."

***

İç Ses : Kötü şeyler yapacakmışsın gibi hissediyorum >_<

Ben : yok canım ne münasebet n_n

Tell me What is LOVE √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin