Efecan taksiye parasını ödedikten sonra arabadan indi. Neredeyse yarım saatte gelmişti malikaneye ve saat 15.10'u gösteriyordu. Dersin başlamasına beş dakika vardı. Karşısındaki evi süzdü Efecan. Genellikle toprak renginin kullandığı ev sarayları aratmıyordu. Kocaman bir bahçesi, havuzu, çocuklar için ayrıldığını düşündüğü küçük, içinde oyuncaklar bulunan ve evin bahçesinden beyaz çitlerle ayrılmış bir bölüm bulunuyordu. Çitlerin biraz ilerisinde kahverengi bir köpek kulübesi gördü. Kulübe hiç de kulübe gibi değildi. Resmen sarayın yavrusunun yavrusunun yavrusunu andırıyordu o da. Bir kulübeye göre hiç küçük değildi ve köpek için kapısı vardı. Kapı aralıktı. İçeriyi görebiliyordu ve içinde bir köpek olmadığına emindi. Görebildiği kadarıyla kulübenin içi muhteşemdi. Sahibinin veya köpeğin oturması için küçük bir puf koltuk bile vardı içinde. Kulübeye bakmayı bırakıp evin koca kapısına çevirdi gözlerini. Birazdan kapalı olan o kapıya gidecek, vuracak ve dersine başlayacaktı. Heyecanlı mıydı? Biraz. Peki bu umurunda mıydı? Hayır. Neden? Çünkü daha çok para kazanacaktı.
Aklındaki düşüncelerden kurtulan Efecan, yavaşça kapının önüne geldi. Derin bir nefes aldı. Elini havaya kaldırdı. Tam kapıya vuracakken bu koca evde duyamayacaklarını düşünüp zile götürdü evini. Ya da zenginlerin kapıya vurulmasından hoşlanmayacağı için vazgeçmişti. Sonuçta Bay Eroğlu, çok kibirli bir insandı. Kızının da bu huyları alabilmiş olacağını düşündü. Bayan Eroğlu'yu tanımıyordu. Eğer o da Bay Eroğlu gibiyse vay Efecan'ın haline...
O mavi düğmeye bastığı anda insana huzur veren bir ses karşıladı onu. Bu ses gerçekten güzeldi. Efecan'ın tüm duygularını unutturmuştu fakat bir o kadar da komikti bu ses. Sanki Efecan büyük bir saraydan geliyordu da onu karşılamak içindi bu ses. Efecan bu düşüncesine karşılık güldü. Komikti. Efecan ve saraydan gelmek. Ah, Efecan asla bir saray evladı olamayacaktı. Zaten şu zamanda da saray falan kalmamıştı. Fakat Eroğlu malikanesi bir saraydı mesela. Ve Efecan asla burada yaşayamayacaktı. Zaten ona kendi evleri yetiyordu... daha fazlasına gerek duymadı ve düşüncelerinin konudan tamamen alakasız olduğunu düşünerek kapının açılmasını bekledı.
İlk önce ayak sesleri duydu. Sonra bir ses: "Küçük bir erkek çocuğu Efendim!" Sonrasında ise açılan bir kapı... karşısındaki kadına dikkatle baktı kadın. Evin çalışanlarından biri olmalıydı, hiç ev sahibi gibi duymuyordu. Kadın gülümseyerek "Hoş geldiniz, buyurun," dedi ve eliyle evin içini gösterdi. Efecan, göz ucuyla etrafı son kez tarayıp büyülendikten sonra eve girdi ve ardından kapatılan kapının sesini duydu. "Ceketinizi alayım Efendim?" Efecan, çantasını çıkartıp ceketini kolundan sıyırdı. "Efecan," diye kendini tanıttı ve ceketini çıkarttıktan sonra nereye asacağını bilmediğinden dolayı kadına nazikçe uzattı. Kadında gülümseyip ceketi elinden aldı, bir dolabın içine koydu ve Efecan'a döndü. "Rana Hanım'ın odasında çalışacaksınız Efecan. Oraya kadar eşlik edeyim." Efecan kafasını sallayarak cevap verdi. Önünden geçen kadını takip ederken aynı zamanda da eve bir göz atıyordu. Evet, gözlemleri doğruydu: burasının saraydan bir farkı yoktu.
Kadın, merdivenlerden çıkarken Efecan'da onu takip etti. Evin dışına nazaran daha az toprak rengi kullanılmıştı. Daha çok beyaz ve siyah vardı evin içinde. Merdivenler de siyahtı mesela. Çerçeveler beyazdı. Duvarlar toprak rengiydi. Evin çoğu kapısı siyah, birkaç kapısı da farklı renklerdeydi. Herhalde o odalarda özel bir şeyler vardı. Veya banyo falandı. Sonunda diğer kapılarla aynı renkte olan bir kapının önünde durdu kadın. Efecan'da onunla birlikte durdu. "Rana Hanım buradadır Efecan. Sizi bekliyordu." Efecan, kafasını salladı ve içeriye girmek için kadının gitmesini bekledi. Kadın gittikten sonrada derin bir nefes alarak kadının ardından baktı. Girmek istediğinden emin miydi bilemiyordu. İçinde kötü bir his yoktu, tam tersine muhteşem bir his vardı. Fakat bu hissin geri tepmesinden korktuğunu düşünmekten geri kalmadı. Bu his, ilk kez bir kızla ders yapacak olması mıydı yoksa bu ev miydi? Efecan, şu ana kadarki bütün derslerinde erkeklerle çalışmıştı. Kızlarla çalışmak... yani... sanırım kapılmaktan korkuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEKİ
Science FictionZeki bir çocuk; Efecan Kurt... "Ben küçük bir semtte yaşayan, maddi durumları iyi olmayan bir ailenin çocuğuydum. Nasıl bu duruma geldim, hiçbir fikrim yok..."