Efecan, yine her sabah kulağına dolan o ninni gibi gelen sesle uyandı. Annesi her gün yaptığı gibi bu sabahta onu uyandırmaya gelmişti. "Efecan, haydi yavrum. Kalk artık, sabah oldu!" Efecan gözlerini açtığında annesinin o güzel kahverengi gözleriyle karşılaşmıştı. "Haydi yavrum," diye mırıldandı ve yataktan kalktı. Efecan'ın halen daha yatağında yattığını gören annesi kaşlarını çatıp "Kalk artık, bak Arif Usta'yı bekleteceksin. Anahtar sende. Kızmasın sonra?" deyip omzunu dürttü. Efecan'ın gözleri aniden açılırken hemen yatakta doğruldu. Dün gece eve geldiğinde beynide bedeni de çok yorgundu ve hemen uyuyakalmıştı. Bundan dolayı ailesiyle iş konusunu konuşamamıştı. Gözlerini kırpıştırıp "Anne, babam evde mi?" diye sordu. Annesi de kafasını iki yana sallayarak cevap verdi. "Ne oldu? Önemli bir konu mu?" dediğinde Efecan onu onayladı ve yatağından kalktı. Annesi üstünü giyinmesi için odadan çıkıp kapıyı kapattı ve mutfağa girdi. Efecan da üzerini giyinip banyoya gitti. Ellerini ve yüzünü yıkayıp o da mutfağa gitti. Saat çoktan 07.06 olmuştu bile. Hemen masaya oturup "Önemli bir konu konuşmalıyım sizinle," dedi ve annesininde onunla birlikte oturmasını bekledi. Annesi de masaya oturduğunda söze başladı: "Dün Arif Usta'nın dükkanından çıkmadan önce usta bu işlerden birini seçmemi, böyle çok yorulacağımı söyledi. Ben kararımı verdim fakat yinede size danışmak istiyorum. Anne, senin fikrin nedir?"
Annesi kaşlarını çatıp düşünmeye başladı. Ustası haklıydı. Birisini seçmesi gerekiyordu ama bu zor bir karardı. Efecan ustasını bırakmak istemezdi ama bu öğretmenlik iş ide fazla para getiriyordu. Annesi de kararsız kalmıştı. Ama paraya ihtiyaçları vardı. Bundan dolayı cevabı belliydi: "Yavrum, bana soracak olursan özel öğretmenliğe devam et derim. Arif ağabeyin yanında ne kadar daha çalışabilirsin ki? Öğretmenlik daha fazla kazanç sağlıyor hem."
Efecan, biraz düşündükten sonra annesine hak verdi fakat yine de ustayı bırakmak istemiyordu. Ama annesi de haklıydı. Gerçekten ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Babasıyla ve kardeşleriyle bu konuyu konuşmalıydı. Annesi de haklıydı ama onların da fikrini duymak istiyordu. Ustası da bugün gelmemesi gerektiğini söylemişti. Bugün gitmeyip biraz dinlenecek ve elinde olan fırsatları değerlendirecekti. Belkide biraz ders çalışabilirdi. Ya da sahilde dolaşabilirdi. İlk önce sahilde yürüyüp sonra ders çalışmaya karar verip kahvaltısına başladı.
*
Efecan elindeki kalemi kitabın arasına bırakıp arkasına yaslandı ve gerindi.Gözlerini saatine kayırıp ne kadar zaman geçtiğine baktı. Aralıksız tam iki saattir çalışıyordu. Normalde daha fazla çalışabiliyordu ama aklı iş konusundaydı. Saat çoktan 21.58 olmuştu bile. Tüm ailesinin evde olduğunu düşünerek sandalyeden kalktı ve kitabı kapatıp odadan çıktı. Tüm ailesi koltukta oturmuş sohbet ediyordu. En küçük kardeşleri Can, koltukta, annesinin kucağında uyuyakalmıştı. Gülümseyerek o da koltuğa oturdu. Babası gözlerini ona kayırdı. "Önemli bir konu varmış evlat. Söyle bakalım," dediğinde Efeca kafasıyla onayladı. Koltukta biraz doğruldu ve ellerini dizlerine yasladı. "Baba, ben dükkandan ders için çıkarken usta bana bir tane işi seçmem gerektiğini söyledi. Ben kararımı verdim. Ama sizede sormak istedim. Hangisi benim için daha uygun olur?" Babası da koltukta doğruldu. Evet, bu önemli konuydu fakat uzatılmasına gerek yoktu. Olaya duygusal yönden bakılırsa elbette Efecan, Arif Usta'yı seçecekti. Fakat bu olaya mantıksal açıdan bakmak en iyisiydi. Kaşlarını çattı babası. "Ben özel öğretmenden yanayım oğlum. Bu konu tartışılmaya bile gerek duyulmaz ama karar senin. Ama biz, aile olarak mantıksal yönden bakıyor ve özel öğretmenliği seçeriz," dediğinde Efecan kafasını onaylarcasına salladıktan sonra esnedi. Annesi de babasına katıldığını gösterircesine başını salladı. "Babam haklı yavrum," diyerek sözlü destekledi beyini. Efecan da kafasını salladı onaylarcasına. Annesi ve babası haklıydı fakat o Arif Usta'yı bırakmazdı. Ama öğretmenliği de bırakarak maddi durumlarını tehlikeye atamazdı. Ne yapacağını gerçekten bilmiyordu....
*
Derin bir nefes alarak döndü sokağı Efecan. Buraya bir gündür gelmiyordu ve özlemişti. Dükkanın önünde çaylı sohbet yapan amcalar Efecan'a kafalarıyla selam verdiler. Efecan'da onlara aynı şekilde karşılık verip tamirciye giriş yaptı. Arif Usta elindeki bezle ellerini siliyordu. "Hayırdır Usta?" Arif, heyecanla kafasını kaldırıp sesin sahibine baktı. Efecan oradaydı işte. Usta, Efe'nin yanlış bir karar vermesinden korkmuştu. "Hayırdır Efem?" Efecan ustasına gülümsedi. Kararını vermişti ve gayette mantıklı bir karardı bu.
"Kararımı verdim usta," deyip arabalara baktı. Buraları özleyecekti. "Ustam, ben öğretmenliği seçiyorum," dediği anda ustanın yüzü asılmıştı. Hem sevinmiş, hem de üzülmüştü. Fakat zaten, ona bunu o söylemişti. E
Efecan, ustanın yüzündeki üzüntüyü fark edip gülümsedi ve devam etti; "Ama burayı da bırakamam. Bundan dolayı buraya boş zamanlarımda geleceğim!"
-SON-
Kısa bir bölüm oldu fakat yazabildiğimiz kadar yazmaya çalıştık. Yazsak, daha fazka yazacaktık fakat zamanımız yetmedi. Bir dahaki bölümde görüşmek üzere o halde!
İyi bayramlar!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEKİ
Ciencia FicciónZeki bir çocuk; Efecan Kurt... "Ben küçük bir semtte yaşayan, maddi durumları iyi olmayan bir ailenin çocuğuydum. Nasıl bu duruma geldim, hiçbir fikrim yok..."