Efecan, sabah erkenden gözlerini açtı. Bulanık gördüğünü fark edince gözlerini ovuşturdu. Ellerini gözlerinden çektiğinde ninni misali bir ses duydu. "Efecan, haydi kalk yavrum. İşine geç kalacaksın!" Bu duyduğu ses annesine aitti. Esneyip "Tamam, geliyorum!" diye cevap verdi annesine. Efecan'dan onayı alan Sema -Efecan'ın annesi- gülümseyerek yemek masasına döndü. Herkes buradaydı, bir tek Efecan yoktu. Efecan'ı beklemeye koyuldular.
Bu arada da Efecan yerinden kalkmış ve üstünü giyinmişti. Hızla banyoya gidip ellerini ve yüzünü yıkayıp o da yemek masasına geçti. Hızlı hızlı yemesi gerekiyordu yoksa işine geç kalacaktı. Bugün büyük gündü. O adam bu akşam arayacak ve ayrıntılı olarak konuşacaklardı. Sonunda ailesine daha fazla para getirebilecekti. Bunun sevinci hızla yemeğini yedi. İçindeki heyecanı kimse bilemezdi. Efecan bile anlatamadı şu duyguyu!
*
Yemeğini bitirir bitirmez hemen kendini kapıdan dışarıya atmıştı Efecan. Bir an önce işe gitmeliydi. Geç kalmıştı. Koşması gerekiyordu. Yoksa daha fazla geç kalacaktı. İlk kez böyle olmuştu. İlk kez işe koşarak gitmek zorunda kalmıştı. Ayakkabılarını giyer giymez kapıyı hızla kapattı ve koşmaya başladı. Gözlerini saatine indirdi. 07.30. Geç kalmıştı! Daha hızlı koşması gerekiyordu. İleride trafik vardı. Arabaların arasından geçip kestirme yoldan gidecekti...
*
"Off baba, ben niye geliyorum?"
"Bu konuyu konuşmuştuk Rana, itiraz istemiyorum kızım."
"Biliyorum, fakat ben gelmek istemediğimi söylemiştim. İstemediğim bir şeyi yapmayacağımı biliyorsun," diyerek gözlerini devirdi Rana. Babasının bu tavırlarından nefret ediyordu. Hep istemediği şeyleri ona yaptırıyordu ve bıkmıştı artık. Ama gidecekti yanından. İyi bir lise kazanacak ve okula yakın bir yerden ev tutacaktı. Sonra özgürlükle hayatına devam edecekti. Ondan sonraki sınavlarında da büyük bir başarı gösterecek ve üniversiteyi yurt dışında okuyacaktı.
"Rana, beni sinirlendirme!" diye bağıran babasına gözlerini devirip titreyen telefonuna baktı. Arkadaşı Rabia'dan mesaj gelmişti.
Ne yani; bas bayağı sana özel hoca tutmuş. Hem de sadece senden iki yaş büyük bir 'hoca'!
Gülümsedi. Arkadaşını kesinlikle haklı buluyordu. Kendisinden iki yaş büyük bir 'hoca' ile ders işleyeceğini inanamıyordu. Bir de çocuk çıraktı! Cidden bazen babasına inanamıyordu. Ellerini son model telefonunun klavyesine götürdü ve mesaj yazıp yolladı.
Evet, hala inanamıyorum. Bir de çırak. Babam bazen aptallık yapabiliyor. Ama ben ne yapacağımı biliyorum, merak etme.
Sinsice gülümsedi. Yapacağı şey çok caniceydi. Fakat yapacaktı. O çırak umurunda değildi. Onun zekasını bir çırak parçası mı sınayacaktı yani? Hah, daha neler!
Elinde titreyen telefonuna bir kez daha indirdi gözlerini. Yine Rabia'dan gelmişti mesaj.
Vaay, Rana Bozkurt'un aklından ne planlar geçiyor acaba?
Arkadaşının bu mesajına karşılık gülümsedi. Egosu tavan yapmıştı. Her ne kadar babasından nefret etse de bu özelliğini ondan almıştı. Aslında bir çok özelliğini ondan almıştı. Mesela; insanlar ona bulaştıklarına intikamını pişman edecek şekilde alırdı. İnatçıydı. Durup dururken birisinden nefret edebilirdi. Aynı Efecan'ı tanımadan duyduğu nefreti gibi... Çocuktan daha şimdiden nefret etmeye başlamıştı. Efecan'ın bir suçu yoktu belkide. Tüm suç babasının olabilirdi. Fakat dersi verecek olan o idi. Kendisinden sadece iki yaş büyük ve babasının para ödeyecek kadar zeki olan bir insandan söz ediyoruz. Böyle biri dünyada yoktu. Olsa bile kendisinden iki yaş değildi!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEKİ
Ciencia FicciónZeki bir çocuk; Efecan Kurt... "Ben küçük bir semtte yaşayan, maddi durumları iyi olmayan bir ailenin çocuğuydum. Nasıl bu duruma geldim, hiçbir fikrim yok..."