Medyadaki Birant
Birant'ın anlatımından
Sabah alarm çalmadan uyanmıştım. Fazla uyumazdım. Tembellik gibi geliyordu. Bana verilmiş büyük bir nimet olan yirmi dört saatin neden dokuz saatini uykuya harcayayım? Ama önlem olarak alarmımı kuruyordum. Camdan dışarı baktım. Güneş ışıkları büyüleyici şekilde birbirleriyle el ele tutuşup dans ediyorlardı. Sabah doğan güneş nasılda ruha eş,dedim. Gerçektende öyleydi. Kalktım Ecevit uyanmış ve kahvaltı hazırlıyordu. Ecevit benim şu hayatta güvenebileceğim tek insandı. Babama bile güvenmiyordum. Çünkü o bana hiç güvenmemişti. Kendime o zamana kadar hep onu örnek almıştım. Ama artık tamamen ruhumu arınmış hissediyordum. Ecevit'e günaydın ortak dedikten sonra oturdum. Ondan istediğim ufak bir iyilik vardı.
-Ecevit bana küçük ve masum birkaç bilgi verebilir misin?
+Ne hakkında?
-Okulda bir kız var. Beria. Onu çok merak ediyorum, dedim. Bana tek kaşı kalkmış muzip bir ifadeyle bakıyordu.
-Nasıl bir bilgi istersiniz Mecnun bey?
+Ne Mecnu nu be? İstemedim say dedim.
Sırıttı. Bende sırıttım. Nedensizce. Ama bu sırıtış onu dahada iştahlandırmış olacak ki kahkaha atmaya başladı. Kahvaltıdan sonra ben okula oda cafeye doğru yola çıktık. Aynı yaştaydık. Ama beni babam okutuyordu. O cafede garson olarak çalışıyordu. Bir apartmanda öğrenci evi gibi kalıyorduk. Bize yetiyordu. Kendi halimizde insanlardık doğrusu. O gün kötü biri gibi davranmamım sebebi Beria'nın dikkatini çekmekti. Öyle bir insan değilimdir. Bunları düşünürken okulun kapısına kadar gelmiştim. Gelmemle etrafta birini aradım. Beni mutlu eden bir insanı yakınımda tutmaya çalışıyordum. Bunu nesi kötü olabilirdi? Etrafta gözlerimi dans ettirirken aradığımı buldum. Beria yanında bir kızla okula doğru geliyordu. Yanında gittim. Içten bir gülümseme ile günaydın güzelim dedim. Güzelim kelimesine sinirleneceğine emindim.
×Güzel demene lafım yok ama sahiplenme eki olmasın dedi ve sırıttı. Şaka yaptığını farkettim. Ve aklıma şöyle bir fikir gelmişti. Arkadaş olarak ona yakın olabilirdim.
-Baksana Beria en baştan başlayalım mı?
×Bi düşünmeliyim, dedi. Elini çenesinin altına koyup düşünen kadın oldu. Bu haline tebessüm ettim.
×Eğer dizilerdeki ergenler gibiel sıkışma faslı olacaksa hayır.
Güldüm.
-Direk öpiyim mi yani?
Bunu dememle koluma taşkalasına bir yumruk attı. Güldük. Yanındaki kız başkalarının yanına gitti. Eğer Beria'nın yanında olduğumda başkasını görsem kesinlikle onu bırakmazdım. Tabi önemli değilse. Biz ilerlerken sınıfa geldik. Tam oturacakken;
-Kantine inmeye ne dersin güzelim?
×Muzlu süt?
-Gerçekten hâlâ muzlu süt mü içiyorsun?
×Olamaz mı?
-Olabilir.
Kantine doğru yola çıktık. Koluna girdim. Dokunduğum an mutlu oldum. Depresyon ilacı almaya gerek yoktu. Günde en az bir kere Beria alsanız yeterdi. Bunun patentini almayı aklıma koydum. Yaptığım hareketle tip tip baktı. Sırıttım. Oda güldü. Gülümsemesine takıldım. Onda asılı kaldım. Ağırlığı suyun yoğunluğuna eşit olan bir cisim gibi askıda kaldım bu küçücük zaman dilimi içinde. Ağırlık sevgim, onunla aramızdaki mesafe kaldırma kuvvetiydi. Bir gün batacağıma emindim. Ama bu batmak sevgimin arttıkça tehlikenin de artması gibiydi. Bu yüzden batacaktım. Gözlerimin önünde elini salladı.
-Affedersin dalmışım.
×Dikkat et batma, dedi.
Gözlerimi devirdim.
-Üşüdük be güzellik. Güldük.
Iki tane muzlu süt alıp sınıfa geri çıktık. Hocayla aynı anda sınıfa girip yerlerimize oturduk. Yine bir ders klasiği olarak Beria dışarıyı izlemeye başladı. Bende onu.
----------
Okul çıkışı birlikte kapıya doğru giderken adının Azra olduğunu öğrendiğim kız geldi yanımıza. Tam arabaya binerken Beria'dan telefon numarasını istedim.
×Gizli aramalara kapalı ,dedi. Telefon numarasın söyleyip göz kırptı ve arabaya bindi. O gözden kaybolurken ben hâlâ göz kırpmasına takılı kalmıştım.Kalbim ilk karnesini alan bir çocuğun heyecanlandığı gibi heyecanlandı. Başımı iki yana sallayıp eve doğru yola çıktım.
------------
Oylarınızı bekliyorumm😊