Öncelikle hepinizden gecikme için çok özür dilerim. Bende sizi bu kadar bekletmek istemezdim ama belki aranızda bilenler vardır, ben okullar varken diğer hikayemde de hafta içi bölüm paylaşamıyordum. Sadece hafta sonları bilgisayara girebiliyorum, üzgünüm gerçekten. Eğer hafta sonu fazladan bir bölüm daha yazabilirsem onu hafta içi paylaşırım. Yani yazma imkanım olduğunda, elimde hazırdan bir bölüm varken sizi bekletmem hiçbir zaman.
Neyse, yorum ve vote için hepinize kocaman kocamaaan teşekkür ederim. Beni çok mutlu ediyorsunuz :')
Bölüm Begüm için. Umarım beğenirsin bebeğiiiiim ^-^
Multimedia'da Eva ve bölüm şarkısı var. Keyifli okumalar! ☺
Sizi seviyorum❤
✽
Kapıya yaslanmış bir şekilde, ayakta zorlukla duran Eddrick'i gördüğümde kendimi hızlıca Marcus'dan uzaklaştırıp ellerimle saçlarımı karıştırdım. Marcus'un beni yine zorla öptüğüne ve bunu Eddrick'in gördüğüne inanamıyordum. Gözlerim, Marcus'un sinirle kasılmış çenesi ile Eddrick'in hayal kırıklığının hakim olduğu bakışları arasında gidip gelirken ne yapacağımı ya da ne söyleyebileceğimi bilemiyordum.
Marcus'un oldukça sinirli çıkan sesiyle Eddrick'e "Ne var?" diye sormasıyla kafamı yerden kaldırıp endişeyle ikisine baktım.
Eddrick derin bir nefes aldıktan sonra dişlerinin arasından "Ne arıyorsun burada?" diye tısladığında gözlerimi kapatıp Marcus'un sakin olması için içimden Tanrı'ya yalvardım. Öyle ki gözlerimi açmamla birlikte Marcus'un yumruğunu sıkarak sinirle nefes alıp verdiğini gördüğümde yalvarmalarımın saçma ve gereksiz olduğunu anlamam kısa sürmemişti.
Eddrick'e cevap vermek yerine bana döndüğünde kısaca "Gidelim." dedi.
Burada durmaktan ve daha fazla sorun çıkmasındansa bu fikrin en uygunu olduğuna karar verdiğimde sessizce "Tamam." diye mırıldanıp hâlâ gözlerini Eddrick'den ayırmayan Marcus'un kolunu tutup onu yürütmeye çalıştım. Eddrick'i bu şekilde bırakmak istemiyordum. Gerçekten kendimi bu yüzden kötü hissediyordum fakat Marcus beni öyle bir ikileme sokmuştu ki yapabileceğim başka hiçbir şey yoktu. Maalesef.
Arkama bir kez olsun bakamadan, elim Marcus'un kolunda hastaneden çıktığımızda sessizce geçip arabaya oturdum. O da kendi yerine geçtiğinde sinirli bir şekilde, arabayı çalıştırmadan birkaç dakika sadece önüne baktıktan sonra aniden kafasını bana çevirdi. "Onu öldürürüm Eva. Bunu cidden yaparım. Yaklaşmayacaksın. Konuşmayacaksın. Duyuyor musun?" diye suratıma doğru bağırdıktan sonra yumruk yaptığı elini direksiyona indirmesiyle gözlerimi kapatıp dişlerimi sıktım.
Çenemi kavrayan sert bir el ile gözlerimi tekrar açtığımda suratıma çok yakın olan suratını gördüm. Sıktığı çenesi ve oldukça sert bakan gözleri beni her ne kadar ürkütse de güçlükle "Kimsin ki sen?" diye sordum. "Bana karışmaya hakkın yok senin. Sen psikopatın tekisin Marcus. Ve ben, senin isteklerine göre hareket etmeyeceğim. Asla!"
Elini çenemden çektiğinde gülerek kafasını yana yatırdı ve dudaklarını yaladı. Gözlerini benden ayırıp yola diktiğinde gülmesi şiddetlenmiş, bir eli de ensesine gitmişti. Gözlerimi kısıp ne yapmaya çalıştığını ya da nasıl bir hasta olduğunu çözmeye çalışırken kafam gittikçe daha çok karışıyordu. Hiçbir zaman normal olduğunu düşünmemiştim ama bu ona göre bile fazlaydı. Dengesizliği bütün aklımı karmakarışık bir hale getiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EVA ✽
Teen FictionÇocuk uzanıp minik kızın gözlerinden akan yaşı küçük elleriyle sildi ve yanağına bir öpücük kondurup hızlıca geri çekildi. Geçen gün bunu terasta yine yaptığında yanakları hemen yanmaya başlamıştı. Hatırlayınca tekrar gülümsedi. “Geleceğim uğur böce...