26bin okuma için çok teşekkürler! Hepinizi o kadar fazla seviyorum ki :)
Bölüm İrem (tiniyetsiztosba) için. Umarım beğenirsin ♥
Multimedia'da Ed&Eva ve bölüm şarkısı var.
Yorumlar azaldı. Üzlüyorum :( Vote vermeyi ihmal etmeyin en azından.
Keyifli okumalar, kocaman öpüyorum ♥‿♥
✽
Marcus
Koltuğun üzerinde biraz daha yayılıp, bacağımı diğer bacağımın üzerine kabaca attığımda elimdeki içkimden birkaç büyük yudum aldım.
Kafamda dolaşan binlerce düşüncenin dağılmasına neden olarak Nathaniel'ın "Ne yapacaksın?" sorusuna karşılık kafamı yavaşça ona çevirdim.
"Bir yolunu bulacağım."
○◎○
Eva
Birkaç gün sonra kendimi daha iyi hissediyordum. En azından, başımdaki o şiddetli ağrı artık yoktu. Sağ kolum ve sağ bacağımdaki acılar biraz hafiflemiş, vücudumdaki morluklar tamamen geçmek üzereydi. Doktor ise, bir-iki güne çıkabileceğimi söylemişti. Bu iyiydi. Daha fazla bu odada kalırsam delireceğimi düşünüyordum çünkü.
Yaralarımın geçtiği süreç içerisinde ise Marcus buralarda değildi. O son konuşmamızdan sonra onu hiç görmemiştim. Sadece birkaç gün önce çocukların geldiği gün, Sean'ın telefondaki kişiye iyi olduğum ile ilgili bir şeyler söylemesini duymuştum ki bu kişinin de Marcus olduğuna emindim. Asla tam anlamıyla bana yokluğunu hissettiremeyecekti. Danielle ve Allie meselesini beni ziyarete gelmeleri üzerine kapatmıştım. Bana karşı Marcus'u savunmaları umurumda değildi. En azından artık o kadar umursamıyordum. Kazayı Marcus ile birlikte yaptığımı öğrendiklerinde Allie açıkça sinirden deliye dönse de, anlayamadığım bir şekilde Danielle Marcus'u savunmaya devam etmişti.
Eddrick ise... Buralardaydı. Odaya fazla girmese de arada bir uğruyor, bana yanımda olduğunu hissettiriyordu. Dışarıda beklediğine emindim. En ufak bir seste hemen yanımda bitiyordu çünkü. Bu beni rahatsız etmiyordu. Aksine, yanımda olması huzurlu hissettiriyordu. Onunla tam anlamı ile düzgün bir konuşma yapamasakta bir gün yapacağımıza emindim. Sadece ertelemiştik. Ertelemek zorunda kalmıştık.
Kapının iki kez tıklatılması ile babam içeri girdiğinde yerimde hafifçe doğrulup, suratıma bir gülümseme yerleştirdim.
"Doktor evde dinlenmen şartıyla hastaneden çıkabileceğini söyledi." diyerek yanıma gelip oturduğunda gülümsemem daha çok genişledi.
"Olur." dediğimde "Öyleyse ben anneni çağırayım. Siz hazırlanırken bende işlemleri hallederim." deyip ayağa kalktığında, aklına bir şey gelmiş gibi tekrar bana döndü. "Eddrick'i eve göndermemi ister misin? Dinlenmeye ihtiyacı var gibi görünüyor." dediğinde hızlıca kafamı aşağı yukarı salladım.
Babam odadan çıktığında derin bir nefes alarak bileğimdeki gevşeyen bandajı biraz sıkılaştırdıktan sonra ayağa kalktım. İçinden giyinmek üzere kıyafet almak için dolaba doğru yürürken kapının açılması ile annem olduğunu düşünerek dolabı açtım ve katlanmış olan pantolonum ile tişörtümü elime aldım.
"Nasılsın?"
Duyduğum ses ile aniden bir paniğe kapıldığımda katlanmış kıyafetlerimi tekrar dolap rafına bırakıp, arkamı döndüm. Eddrick, dağılmış saçlarının altındaki ensesine elini yerleştirmiş bir şekilde bana bakarken gülümsemem çoktan suratımı kaplamıştı. Yorgun görünüyordu. Yorgun ama hâlâ tatlı.
"İyiyim." deyip gülümsediğimde, "Sen?" diye sordum.
Ellerini, ensesinde çekip bir kez saçlarından geçirdikten sonra ceplerine sokup gülümsedi. "İyiyim."
Çocukluk arkadaşım olduğunu öğrenmeden önce konuşabiliyorduk. Tamam, belki konuşmuyor olabilirdik. Daha çok tartışıyorduk ama hiç değilse iletişime geçerken bu kadar zorlanmıyorduk. Onu çok önceden zaten tanıyor olduğumu öğrenmek iyi bir şey miydi yoksa kötü müydü karar veremiyordum.
Kapının bir kez daha açılması ile annemin içeri girmesi Eddrick'i harekete geçirmişti. Kapıya doğru giderken bana dönüp en içten gülümsemesini suratına yerleştirdikten sonra, "Görüşürüz." dedi. Anneme de aynı şekilde gülümserken "Kendinize iyi bakın." demesi ise annemde beklediğim gibi bir tepki yaratmamıştı. En azından bir karşılık vermesini bekliyordum fakat o, isteksiz olduğunu oldukça belli ederek gülümsemiş, Eddrick'in huzursuzca odadan çıkıp gitmesine neden olmuştu.
Biliyordum ki annem için böyle nazik davranışlarda asla bulunmayan Marcus, benim için çok daha uygundu. Eddrick değil. Ah!
...
Annemin yardımları ile hazırlanıp, babamın da hastane işlerini bitirmesi üzerine sonunda hastaneden çıkıp, eve gelebilmiştik. O rahatsız hastane yatağında uzunca bir süre yatmamın aksine kendimi yorgun hissediyordum. Yine annemin yardımları ile odama çıkabildiğimde, üstümü değiştirip yatağıma kıvrıldım.
Uykuya dalmak üzereyken yastığımın yanında duran telefonumun titremesi ile gözlerimi zorlukla açtığımda telefonumu elime alıp mesajı açtım.
*Nasılsın?*
Marcus'dan gelen mesajı okuduktan sonra, cevap vermeden tekrar telefonumu yastığın yanına koyup gözlerimi kapattım.
Uzun bir süredir beni yalnız bırakmış olan baş ağrımın geri gelmesi ile gözlerimi araladığımda, bulanık olan görüntüme lanetler edip, inleyerek kafamı yastığa gömdüm. Baş ağrım, resmen kafamı vücudumdan ayırmak istememe neden oluyordu.
"Ağrı kesici ister misin?"
Duyduğum ses ile, birkaç saniye vücudumu hareket ettiremedim. Daha sonra ise derin bir nefes verme işlemimden sonra yatakta dönüp suratımı karşımda oldukça rahat oturan Marcus'a çevirdim. Asla vazgeçmeyecekti. Asla.
"Bekle, getiriyorum." deyip beni oldukça şaşırtarak suratına sinir bozucu gülümsemelerinin aksine daha masum bir gülümseme yerleştirip, odadan çıktı.
Yine başlıyorduk işte.
Hem de, şaşkınlıktan alnımın kırışmasına neden olan bir Marcus ile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EVA ✽
Teen FictionÇocuk uzanıp minik kızın gözlerinden akan yaşı küçük elleriyle sildi ve yanağına bir öpücük kondurup hızlıca geri çekildi. Geçen gün bunu terasta yine yaptığında yanakları hemen yanmaya başlamıştı. Hatırlayınca tekrar gülümsedi. “Geleceğim uğur böce...