1~Paralı Oda Kartı

17 1 0
                                    

Gülümseyerek otel odasına girdim. Okul gezisi ile geldiğim Antalya'da, odama gitmiştim. Elimde oda kartı ve bavul, yüzümde salak bir gülümseme vardı. Ta ki duyduğum motor sesine kadar.

Gülümsemem yüzümden silinirken yavaşça koridoru geçtim ve iki yatak bulunan orta yere doğru yürüdüm.

Sen bu tipinle, yakıştı mı? Yatakta uyuyan benim yaşlarımdaki -17- çocuk horluyordu. O kadar tatlı bir görüntüsü vardı ki neredeyse yanaklarını sıkacaktım ama ayı gibi horluyordu.

"Uyan bakalım çocuk!" Diye bağırdım kulağının dibine. Korkarak yatakta sıçradı ve dengesini sağlayamayıp yüz üstü yere yapıştı.

Kahkaha atarak gülerken bacağından çekilmemle ben de popomun üzerine düştüm.

"Lan!" Oberyn Martell gibi kapak oldum ya.

"Bu, beni uyandırdığın için." Dedi ve koşarak banyoya gitti. Ben ise üşendiğim ve yorgun olduğum için yerden kalkmamıştım. Geri geldiğinde elinde bir kova su vardı. Ne yapacağını ise sonradan fark ettim.

"Bu da beni yere düşürüp üstüne bir de güldüğün için." Buz gibi suyu üstüme boşalttı ve ben hiçbir şey yapamadım. Şok etkisi geçince donarak çığlık atmaya başladım.

"Allah belanı- lan donuyorum!" Ayağa kalkarak peşinden koşmaya başladım. Ayakkabılarımın altı ıslak olduğu için kayıyordum ve her an düşebilirdim.

Odadan çıkınca ben de çıktım ve koridorda bağırarak koştuk.

Havuzun yanındaki bara gelince tezgahtan atlayıp barmenlerin olduğu tarafa geçti. Ondan kısa olduğum için geçememiştim.

"Gel lan buraya zibidi!" Diye bağırdım. O sırada kremalı bir pastayı iştahla götürmek üzere olan bir amcayı gördüm. Sinsice sırıtıp pastayı avuçladım ve çocuğun suratına attım. Tam isabet!

"Ama haksızlık! Ödeşmiştik!"

***


"Beyefendi, hanımefendi. Bakın oda kartınızı kaybetmeniz demek yüz euro ceza demek."

"Ya bakın hanımefendi, biz bu kartları kaybetmedik ki! Odada kaldı. Beni sinirlendirmeyin, valla benim sinir bozukluğum var bir atarsa devreler, kurtaramazsınız!" Diye bağırarak resepsiyon ziline sertçe burdum. Küçük zil fırlayarak genç kızın göğsüne gelince yanımdan tuhaf bir ses geldi. Başımı sola çevirince yüzündeki pastayla çok komik duran çocuğun güldüğünü gördüm.

"Hanımefendi, bir oda kartı verin, odayı açıp tekrar getirelim size kartı olur mu?" Diye sordu sakin bir sesle. Kız sonunda pes ederek bilgisayarda bir şeyler yaptı.

"İsimleriniz neydi?"

"Zambak Yalçın."

"Alaz Soner." Kısa bir bakışma yaşadık. Çünkü aynı anda söylemiştik isimlerimizi.

"Saat 20.00'a kadar kart gelmezse yüz euro için hazırlıklı olun." Dedikten sonra kartı tezgaha koydu kız. Kısaca teşekkür edip yan yana yürümeye başladık koridorda. Geçenler bize uzaylı görmüş gibi bakıyordu. Birimizin suratı erimiş krema ile beyazlaşmış, birimiz sırılsıklam, gülerek yürüyorduk. Hatta Alaz, rahatsız olursa kremayı duvara sürüyordu. Ben de saçımı yere sıkıyordum. Kuralsızız, biliyorum.

"Alaz ha?" Diye sordum beğeni dolu bir sesle. Başını hafifçe salladı.

"Güzel isim."

"Zambak da öyle."

"Sağ ol." Odanın önüne gelince elindeki kartı girişe sokup sinyal sesinin gelmesini bekledik. Ses gelmeyince Alaz, kartı çıkarıp baktı. Gülerek başını iki yana salladı ve yapışkanlı kağıdı karttan çıkarıp kartı tekrar girişe soktu. Kapı bir dıt sesi ile açılınca içeri girdim ama göz ucuyla kağıda bakmıştım. Bir numara yazıyordu.

Ayağıma bir şeyin takılmasıyla yere yapışmaktan son anda kurtuldum. Oda darmadağındı. Alaz da benim gibi tüm eşyalarını bir yere fırlatmıştı.

"Burayı da bir toplasak." Banyodan gelen su sesi ile olduğum yerde kalakaldım. Duşa girmişti gerizekalı. Ben de kendi eşyalarımı toparlayıp pijamalarımı üzerime geçirdim. Saat henüz erkendi ama uyumak istiyordum. Saçlarım çok ıslak değildi. Tabi gelene kadar sıkarsam bu ıslaklık bile fazlaydı. Tepeden bir topuz yapıp yatağa girdim.

Telefonumun alarmı ile uyandım. Niye açıktı bu hala? Saate baktığımda saatin 19.54 olduğunu gördüm. Bu saatte ne alarmı çalmıştı ki?

"Ooo bakıyorum da uyanabildiniz?" Diyen ses ile yan taraftaki yatakta uzanmış, laptobu ile bir şeyler yapan Alaz'a baktım. Keyifle gerindim.

"Öyle oldu biraz." Gözüme çarpan kart ile gözlerim kocaman oldu. Tekrar saate baktım. 19.56.

"Lan!"

"Noldu?"

"Kart!"

"Hay-" ikimiz de acele ile ayağa kalkıp odadan çıktık. Tam kapıyı kapatacakken kartı almadığımız aklıma geldi ve geri dönüp iki kartı da aldım. Biri benim, biri de bugün aldığımız.

"Acele et!" Diye seslendi koşarken. Ben de arkasından koşarken yanına yetişmiştim. Ee atletiz oğlum olsun o kadar.

"İki dakika kaldı ya kesin yetişemeyeceğiz!" Diye yakındım ağlamaklı bir sesle.

Tam resepsiyona kartı fırlattığım gibi duvardaki saatin yelkovanı on ikiye geldi. Yere oturup sırtımı tezgaha yasladım. Nefesimi düzenlemeye çalışırken Al.az'ın da yanıma oturduğunu gördüm.

"Başardık."

"Öyle oldu biraz."


***

Multimedia: The Wanted-She Walks Like Rihanna

Şarkı ağır spoiler içerir bu arada. Skssj çatlayın meraktan! *gülen bok*

  Hadi göreyim sizi, hadi votelar, hadi yorumlar, tempo tempo!

Su Hayvanı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin