"Hayat Sizin"

187 12 3
                                    

Onu dikkatle süzdü. Sorduğu konu hakkında bir şeyler bildiğinden kesinlikle emindi çünkü hiçbir şey saklayamazdı. Belli ediyordu.
"Hadi Alev söyle artık,yalan söyleyemiyorsun bilmiyormuş gibi davranmaktan vazgeç."
"Ya abla söylenecek şey var söylenmeyecek şey var."
Saçmaladığının farkına vardığında atıldı;
"Ya alt tarafı sevgilin var mı diye soruyorum, bunun neresi söylenmeyecek bir şey bana açıklar mısın?"
Biraz daha kardeşini inatla süzdü. İtiraz istemiyorum dercesine bakan gözleri kardeşini oldukça zorluyordu. Sonunda daha fazla direnemeyeceğini anladığında;
"Yok."
Ablası inanmayan gözlerle bakıyordu. "Hiç bakma öyle. Benim ağzımdan laf bir kere çıkar biliyorsun, öyle şakayı espriyi de sevmem."
Kardeşinin haklı olduğunu bildiği halde bu kadar direttikten sonra zorla söylemesi pek inandıramıyordu onu bu lafa.
"Alev bilemiyorum, tabii ki sana güveniyorum ancak neden bu kadar üstüne geldikten sonra zorla söyledin?"
"Zorlasan da zorlamasan da söylediğimde inanmayacaktın ki. Bir şey fark etmedi yani." Başının ağrıdığını gösteren bir hareketle odadan çıktı.

Bunun pekte önemli olmadığını biliyordu. Aslında içten içe merak etmiş, bir miktar da kardeşinin erkekler konusunda yaşının erken olduğunu düşünüyordu. Aslında öyle değildi ama  bu düşüncesi korumacı olduğunu bilmesinden kaynaklanıyordu.

Çağla başarılı bir psikolog'tu. Neredeyse Türkiye tarafından bilinen bir psikolog. Psikolojilerinin düzelmesini istemeyen insanları bile ikna edebiliyor, onları mutlu insanlar haline dönüştürüyordu. İşten daha çok, büyük bir zevk ve tutkuyla yaptığı bir meslekti bu.

Kardeşiyle birlikte yaşıyordu. Sıradan bir hayatı vardı-ya da öyle sanıyordu-, küçüklüğünden beri duygulara olan hakimiyeti onu büyüdükçe daha da başarılı yapmış, bu yeteneğinin farkına varmakta geç kalsa da şimdiki mesleğine yönelebilecek şekilde eğitim görme fırsatını kaçırmamıştı.

Üzüntüden nefret eder, hep neşeli bir insan olmaya çalışırdı. Bu da onun biraz gaddar yanıydı, en azından o böyle düşünüyordu. Kardeşi gittiğinde uzandığı yatağından doğruldu ve sesli bir nefes verdikten sonra aşağıya kardeşine yiyecek bir şeyler hazırlayacağını söyleyerek indi. İki katlı mini ve orta bütçeli bir evi vardı, tabii ki bu onu mutlu ediyordu çünkü hep elindekilerle yetinmeyi ve bunlara şükredecek gözü tok bir insandı.

Kardeşiyle kahvaltı yaptıktan sonra işi olduğu için kardeşini evde yalnız bıraktı ve işine gitmek için yola koyuldu. İyi kötü alabildiği bir arabası vardı. İçeri girdiğinde Pınar ona bugünkü programları söyledi ve hastalarından bahsetti kısaca. Pınar ise Çağla'nın yanında çalışan yardımcısı, bir nevi sekreteri idi. Normal psikologlara günde en fazla 4-5 kişi gelirken ona bir günde 9-10 hasta geldiği oluyordu. Bugüne kadar 20-25 dergiye kapak olmuş, röportajlarında tüyolar vermiş ve ücretsiz bir çok kişiyi tedavi ettiği olmuştu.

Eve girer girmez mutfağa girdi ve gelirken aldığı malzemeleri yerleştirdikten sonra odasına çıkarak üzerine rahat bir şeyler giydi. Çalışma masasına oturdu ve verilerini şöyle bir gözden geçirdi. Daha sonra defterini açıp yazmaya başladı;

"Çok yorgunum lakin tatlı bir yorgunluk bu. İnsanları mutlu etmeyi gerçekten seviyorum. Bugünlük şunları söylemeliyim; Yaşadığınız hayat tamamen sizin, ne yaparsanız yapın olumlusu da olumsuzu da kendinize. Saçınızı mı boyatmak istiyorsunuz? Boyatın. Mavi,yeşil,pembe,mor... Hayal gücünüzü kullanın. Bırakın hayat size kalsın, bırakın da nasıl mutlu oluyorsanız nasıl huzur buluyorsanız öyle yaşayın. Piercing mi? Dövme mi? İstiyorsanız yapın. Ya da çılgın bir şeyler... Eğlenin. İşinizi zamanında yaptıkça ve sağlığınız iyi bir durumda oldukça kendinizi eğlendirebilirsiniz. Seviyorsanız gidin ve sevdiğinizi söyleyin. İnsanları kaybetmeyin, değerini bilin. Sonradan pişman olacağınız sözleri 5 dakikalık siniriniz ile söylemeyin. Kendinizi her daim mutlu edecek bir şeyler bulun, bilirsiniz hayat zordur birçok engel vardır ve yaşınız ilerledikçe alacağınız sorumluluklar artar.Hayat yükünü yükledikçe yükler size, sevdiklerinizi alabilir, ezer, yıkar, bazen yüceltebilir, son raddeye getirebilir hatta bazen kendinizi ölüm döşeğinde bile bulabilirsiniz ama bu kesinlikle ve kesinlikle pes etmeniz anlamına gelmez. "Hayat"ta budur ya. Sınar sizi, ölçer. Fakat biliyor musunuz? Hayat yaşamaya değer, bunlar haricinde çok ama çok güzel şeyler var. Sadece sizin keşfetmenizi ve sınırlarını zorlayarak zevk almanızı bekliyor..."
Yazdıkça yazası geliyordu Çağla'nın. Basit cümle ile başlayıp yazdıkça mutlu oluyordu. Çağla'da bu işte; mutluluk perisi. Eve geldiğinde genelde böyle stres atardı. Bir ara bu yazdıklarını düzenleyip kitap haline mi getirse diye düşünmemiş değil; sadece, şimdilik emin değildi. Sonuçta onun gibi başarılı bir psikolog'tan beklenecek şey idi bu.
Son bir kez defterine baktı, pek düzenli tutmuyordu. Konudan konuya atlıyordu ama iyi hissettiriyor, stres atıyor ve bir gün birinin işine yarar umuduyla yazıyordu. Program defterine baktıktan sonra yatağına uzandı ve uykuya daldı. "Teşekkür ederim tanrım, bu zor hayatta bana bir can verdiğin için. En önemlisi sabır ve mutluluk verdiğin için. Teşekkür ederim.". Bir şeylerin değerini gerçekten biliyor ve azla yetiniyordu. Duasını ettikten sonra huzurla uykusuna daldı.

Yeni gününe her zamanki gibi neşeli başladı ve kalkıp rahatlamak için gerindi. Perdeleri açıp gardırobunun başına geçti ve iş için uygun kıyafetler giydikten sonra yüzünü yıkayıp aşağıya indi. Her sabah olduğu gibi taş plak çalarından Beethoven "9na Sinfonia" yani "9. Senfoni" çalıyordu. Kardeşi de Çağla da çok seviyordu bu parçayı. Sabah bütün sinirlerini yumuşatacak ve enerjilerini toparlamalarını sağlayacak parça idi bu. Her zaman güzel şeylerin olmadığı dünyada bir şeyleri biraz daha güzelleştirmek için uyanıyordu yeni bir güne.

Hikayem için görüşlerinizi belirtirseniz çok sevinirim. Teşekkür ederim.

PsikologHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin