2. Bölüm:Yunan Tanrısı

1.9K 5 10
                                    

Kapı çaldığında son bir kez aynaya bakıp kapıyı açtım. Karşımda siyahlara bürünmüş bir adet Furkan görünce şaşırmadım. Siyah. Beni alıcı gözüyle süzüp "Beğendim." dediğinde ona sıkı bir yumruk atmak istedim." Her şey buraya kadarmış. Bitti. Yolun açık olsun. Beni unutmada iyi şanslar." Sırıtıp göz kırptı ve arkasını döndü." Seni öyle güzel unutacağım ki sen bile şaşıracaksın." İçeriden telefonumu alıp bahçeye çıktım. Minderlere oturup grubumuza girdim.

"Kimmiş bakalım yaptığı yemekleri yemek isteyen?" yazıp yolladım. Yoldan geçenleri izledim bir süre. Telefonuma bakıp mesaj var mı diye baktım. Şevval yazmıştı."Birazdan oradayım. Gelirken İrem'i de alırım." "Tamam." yazıp yolladım. Minderin altından çıkardığım günlüğüme baktım. Bu da siyahtı ve Furkan almıştı. "Yaşadığımız güzel şeyleri yazarsın." diyip vermişti. Arasındaki kalemi alıp bugün yaşadıklarımızı yazmaya başladım. Bu kadar duygusal yazacağımı düşünmemiştim. Ağlamaya başlamıştım. Son kez burnumu çekip kapağını kapattım. Bunu Furkan'a verecektim.

Yoldan geçen kızların sesi yükselince gülümsedim. Hiç ağladıklarını görmemiştim ve görmekte istemezdim zaten.

"Ne oldu kız?" dediler aynı anda. "Bitti." diyip güldüm. "Hiç sevgilisinden ayrılmış birine benzemiyorum değil mi?" diye sordum. Aslında ayrıldığım için bir nevi mutluymuşum gibi. Paranoyak mıyım neyim

"Kanka senin şuan zırlaman gerekiyordu ama sen bilirsin."

"Ağlayayım mı amına koyayım. Ağlamıyorum işte mutluyum bak hahaha" yaptım. İrem ile Şevval bana uzaylıyı görmüş gibi bakıyorlardı ama ben zaten uzaylıydım.

"Hadi yaptıklarınızı yiyelim." diyip ayaklandık.

Eve doğru yürürken çimlere bakıyordum. Bazı kızlar kafa göz dağıtıp bara gidiyordu. Ağlayıp ,zırlıyordu lakin ben mutluydum. Zaten barada gitmezdim. Kötü çocuklarla oyunlar oynamazdım. Üzgün olmadığım için şanslıydım kısaca.

İçeri girip yemekleri yerken bana soru soruyorlardı. Bende onları susturup anlattım. İrem "Ben olsaydım ben de üzülmezdim kanka boşver kendisi kaybetti." diyip sırtıma vurdu. Başımı salladım. Duyanda evden cenaze çıkıyor zannederdi amına koyayım. Şevval yaptıklarını yediği için diyalogumuza katılmadı.

*******

Alarmın sesiyle uyandım. Bugün okul günüydü ve bilin bakalım kim okula gitmek istemiyor? Evet bildiniz ,ben! Yatağı boşverip üzerimi giymeye başladım. Okulumuz serbest değildi malesef. Kura yapılmıştı ve okulun kıyafetiyle kalacağımız söylenmişti. Pantolon ve t shirt giyip aynanın karşısına geçtim. Çok mu güzeldim? Her zaman. Saçlarım dümdüzdü ve kolay şekillenmiyordu. Ama lütfen ,saçlarım omzumun hizasında bu saça daha ne yapabilirim ki.

Çantamı ve telefonumu alıp salona geçtim. Kahvaltılık yedikten sonra ayakkabımı giyip dışarı çıktım. İrem ile Şevval kara kara yolumu gözlüyordu. Okulu seven insan var mıydı ya? Varsa bir görüşelim onunla lütfen. Tabi sevgilisi olanlar hariç. Sevgilim olsa bende okulu severdim. Belkide yinede sevmezdim. Çünkü lütfen ,ben uzaylıyım.

"Hi bitches." diyerek onları selamladım. Onlar mırıldanırken gözlerimi ovuyordum. 3 sene uyusam anca uykumu alırım ben amk. İrem birden bize dönüp"Okula yeni çocuklar geliyordu bugün. Hatırlıyor musunuz?" dedi. Sırıtmamı engelleyemeden başımı salladım.

Yine okul ritüelimiz olan geç gelmemizi tamamladıktan sonra sınıfa çıktık. Ders başlamamıştı. Ben tek oturuyordum ama İrem ile Şevval yan yana oturuyorlardı. Sebebini sormayın ben uzaylıyım. İrem ile Şevval arkasını dönüp sınıfın erkeklerinin çok sevdiği laki kızların bir o kadarda nefret ettiği Ebru sürtüğü hakkında dedikodu yapmaya başladık.

"Kanka Ebru acaba bugün kiminle çıkıyor?"

Anırmamız benim domuz sesi çıkarmamla arttı. Ne yapayım? Ben uzaylıyım ve dilim domuzca.

Kapı açılıp içeriye öğretmen ve bir adet Yunan tanrısı girince ayağa kalkıp gözlerimi kıstım.

Oha! Çüş! Eben!

Bu cuma günü kuafor çıkışında gördüğüm çocuktu. Yine kemik gözlük kullanıyordu. Sanırım dereceliydi. Dereceli olsa bile gözlük cidden yakışıyordum. Koşarak yanına gidip ,sonra yanaklarını mıncırasım geliyordu. Ayyy ,şeker seni! "Gel yavrum bağa!" diye bağırasımda geliyordu.Ayağında orjinal ayakkabısı vardı ve çantayı tek omzuna takmıştı.

Çocuk elit gözüküyordu be!

Hoca bizi selamladıktan sonra oturttu. Çocuk hâlâ mal gibi ayaktaydı. "Boş bulduğun yere geçebilirsin." Hocanın sözüyle etrafı taramaya başladım. Bugün şans bana göz kırptı. Yanı boş olan sadece ben vardım. Canım (!) sınıfım ya! Çocuk sınıfı tararken önümdeki iki salak kıkırdıyordu. Çocuğun bakışları boş olan yan tarafımı bulunca bana baktı ve Yunan tanrısı şok!

Kendinden taviz vermeden dik ve son derece modellere taş çıkartacak cinsten yürürken bana bakıyordu. Hoca serbest bırakmıştı. Teşekkürler canım hocam! Yunan'ım yanıma otururken içimden "Sen sevda mısın" söyleyip iç çekiyordum. Kokusu burnuma gelince gözlerimi kapatmamak için direndim. Yunan bana dönünce ona baktım ve ben şok!

Gülümsüyordu.

"Allah belanı versin"dedim."Böyle güzel gülme."

Tabi bunu içimden demiştim. Çocuğu ilk günden korkutmamak için ehehehhe. Elini uzatıp "Bora" dedi. Sesinin güzelliği altında eridim. "Bora Durmaz."

İçimden saydırmaktan çekinmedim.

Senin gözlüğünü mü seveyim ,sesine mi öleyim ,dudağın kenarında kalan minik gamzeni mi öpeyim bilmiyorum diye. Pardon öpmek mi? Orayı bi geçelim ehehheh.

Gülmemek için dudağımı ısırdım. "Ayşe."

Sikeyim ya! Ayşe ne? Allah için Ayşe ne ya yazıklar olsun tüü. Kim koydu benim ismimi? Buradan selam yolluyorum. Adana'da mı yoksa ismimi koyan kişi? Ohh ,rahatladım valla. Oradan psikopatlık bulaşması normal tabi. Yanaklarını sulu sulu öpüyorum. İnşallah geberirsin!

"Ayşe Dönmez."

Boraşkım dudaklarıma bakınca serbest bıraktım. Uzattığı elini sıktım. İçimdeki kelebekler harakete geçip kalbim göğsümü delerken ,sessiz kalıp ona bakmayı sürdürdüm. Ne o elimi bırakıyordu ,ne de ben! Elimi sahiplenircesine tutuyordu.

Önümde oturan iki mal arkasına dönünce ellerimizi hızlı bir şekilde bıraktık. Kaşlarımı çatıp önüme döndüm ki dönmez olaydım. Mal mal sırıtıyorlardı lakin konu Ebru üzerine olduğu için fazla takılmadım. İrem'le Şevval biraz daha yakınlaşıp kimdenin duyamayacağı şekilde oturunca Şevval'i dinledim.

"Kanka yanındaki Damon çakması çocuk yanına oturduğundan beri Ebru size bakıyor. Valla sen bu çocuğu ne yapıyosun bilmem ama o orospudan uzak tut." deyince Ebru'ya baktım ama ben bakınca kafasını çevirdi. Ahh ,keşkr elimde testere olsada seni ortadan ikiye ayırsam ,sürtük! Lakin yanımda oturan 'Oyş minnakım' çocuk düşüncelerimi pembeye boyuyordu.

İrem "Bence sizin etrafınıza çit örelim kanka." deyince gözlerimi devirdim.

Tabikide olabilirdi ama sadece hayaldi.

Bora inşallah bunları duymuyordur. Zaten fısıldaşıyorduk ama yinede duyabilirdi. Onları kışkışlayıp arkama yaslandım. Bora sınıfı inceliyordu. Onunla konuşmak istiyordum. Ne sorabilirdim?

"Benimle evlenir misin yakışıklı?" , "Sevgilin yok inşallah?" gibisinden sorular. Ama sadece şunu sordum: "Nereden geliyorsun?" Bana dönüp "Ben mi?" diye sorunca "Evet" diye cevap verdim. "İzmir ,Karşıyaka" dedi. Ve gülümsedi! Oyh yavrum!

Gözleri İzmir'in denizini anımsatırcasına parlarken o denizde boğulmak istedim.

"Seninle daha önce karşılaşmıştık değil mi?" deyince utançla bakışlarımı kaçırdım. Sessizce "Evet" diye mırıldanırken O , sesli bir şekilde güldü ve bende fırsat bu fırsat gülmesini izledim. Beyaz diş hastası ben orada bayılmadım. Dişini yerim amk!

"Çok utangaçsın."dedi. "Ehehhehe yavrucum sen benden korkma diye " diyemedim tabi. Sadece gülüp bakışlarımı kaçırdım.

Multimedia Yunan tanrısı

31 Çeken YakışıklımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin