Siyah, mor ve beyazın hakim olduğu salona girdim ağır adımlarla. Salonu kısaca süzerek ablamın yanındaki mor tekli koltuğa oturdum. Siyah ve dikdörtgen orta sehpanın üzerinde duran televizyon kumandasını alıp çizgi film kanallarından birini açtım. Ablam nasıl beni erkenden uyandırdıysa ben de ona inat çizgi film izleyecektim."Güzelim günaydın da senin yaşın çizgi filme tutmuyor. Kapatsak mı?" dedi, hoşnutsuzluğunu saklamaya çalışarak tatlı bir tebessümle. Nedendir bilinmez çizgi film sevmiyordu.
"Sana gün aymadın abla. Ne güzel rüya görürken alarm yüzünden birden kabusa geçiş yaptım. O ne biçim melodi yahu. Ayrıca bu çizgi film genel kitleye hitap ediyor. Hıh." dedim huysuz bir tavırla. Evde uyumak da yasak arkadaş. Üniversite bitti uyurum diye düşünmüştüm. Oysaki o güzel bir hayalmiş. Yavaşça gerindim ve oturduğum tekli koltuğa biraz daha yayılıp çizgi filmimi izlemeye devam ettim. Ta ki ablam televizyonu kapatana kadar. Umursamazca omuzlarımı silkerek ve mor tekli koltuktan kalkıp mutfağa geçiş yaptım. Tam yemek masasını es geçip su bardağı alacaktım ki gözüm masaya takılı kaldı. Aman Allah'ım! Oda ne? Ablam bize kahvaltı hazırlamıştı. Bu benim için çok özeldi çünkü her sabah mısır gevreği yemekten çok sıkılmıştık. Hemen beyaz sandalyelerden birini çekip oturdum. Ablamda ağır adımlarla mutfağa giriyordu.
"Abla sadede gel. Ne isteyeceksin? " dediğimde kafama hızlıca vurup yanıma oturdu. Anladım ki eli ağırmış. Mavi tabağımın içinde, bana sırıtan çikolatalı ekmeğimden büyük bir ısırık alıp ablama döndüm. Ağzını açıp açıp geri kapıyordu. Bakışlarım gözlerine kayınca, o deniz mavisi gözlerinde kararsızlık gördüm.
"Abla kıvranma, söyle." dediğimde hızlıca, "Hayır demek yok. Bu akşam bara gidiyoruz. Ne de olsa bugün son gün." dedi.
"Ha, şu iddia meselesi. Kaç haftaydı o?" deyip tabağımla aynı tonda olan mavi bardağımın içindeki sütümden bir yudum aldım ve ablamı dinlemeye başladım.
"Bir; hafta değil, beş ay yirmi haftaya denk geliyor. İki; caymak yok. Ne aileden para alınacak, ne de bu evde kalınacak. Üç; beş ayın sonunda pes eden olursa kazanana kendi parasıyla bir araba alacak. Kaybeden olmazsa iddia suya düşer." dedi kendinden taviz vermeyen bir sesle.
Birinci cümleden sonra süt boğazımda kaldı. Öksür öksür bir hal oldum sonunda zorda olsa "Beş ay nedir ya?" diyebilmiştim. Oda bana, yapacak bir şey yok bakışı atıp kahvaltısına dönmüştü. Bende pembe örtülü, iştah kapatıcı masaya baktım. Harbi niye pembeydi bu örtü? Ekmeğimi ve sütümü bitirip salona geçtim. Beyaz ve büyük koltuğa atladım ve ablamın kapadığı televizyonu açıp tekrar çizgi film izlemeye başladım. Sonuçta o daha kahvaltı edecekti.
"O kadar şey yaptım, bir tek onları yedi ya!" diye hayıflandı arkamdan. Bu haline kıkırdayıp çizgi filmime döndüm.
♔ ♕
Siyah kalın askılı elbisemi giydim. Ve hafif bir makyaj yapıp, mavi stilettomla salona geçtim. Onları da giydikten sonra hazırdım.
Tam bir saattir ablamı bekliyordum. Bir saat, şaka gibi. Mor koltuktan sıkılıp siyaha geçmiştim. Lakin sonra oturmaktan da sıkılıp ablamın odasına girdim.
Saçına şekil verip verip bozuyordu. Yanına yaklaşıp elindeki tarağı makyaj masasının üzerine bıraktım. "Ne istersiniz hanımefendi?" dedim sesimi kalın tutmaya özen göstererek.
"Kuzum seni bana Allah gönderdi. Ne istersen yap, yeter ki yap." diye şakıdı minnettar bir sesle. Elimi uzun, gür ve çikolata kahvesi saçlarını güzelce tarayıp bir balık sırtı yaptım. Bu model onun yuvarlak ve zarif yüzüne çok yakışıyordu. "Sağ ol kuzu." Bir şey değil anlamında kafamı salladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ACI ÇİKOLATA
RomanceAteşe atlayacak kadar iki çılgındı onlar... Aşk ateşine, eriyeceğini bile bile atlayacak kadar çılgındı kız... Bir güzelin ateşinde eriyecek kadar çılgındı adam... Acı çikolatayı erittiği gibi eritecekti bu aşk onları... Ve kız arsızca yudumlayacak...