Bor sooto oşoğoodo ol. Ne bir saati ya ben bir saate anca duş alabilirim. Ama sen dur Ömer Beyefendi, ben sana yapacağımı bilirim. Belli ki daha önce hiç bekletilmemişsin. Ama ne yazık ki ben biraz ağırım. Kendimi banyoya atıp önce uzunca bir duş aldım. Mavi bornozumu üzerime geçirirken, büyük mor ve parlak valizimden siyah boyunlu sıfır kol, üzerime oturan mini elbisemi sonrada küçük valizden siyah ve süet sitilettomu çıkarmıştım. Elbisemi giydikden sonra aynanın karşısına geçip pembe bir ruj siyah bir maskara sürdüm. Saçımı örüceğim zaman telefonumun melodisi doldurdu boş odayı. Telefonu elime aldım.
Ömer ( Ciddiyet Abidesi ) Arıyor...
Telefonda yanan kırmızı amblemi sürükleyerek an itibariyle telefonu yüzüne kapadım. "Ha haha ha." kapattıktan sonra üstüne birde kötü kadın kahkahası atmaya çalıştım. Ne kadar başardığım meçhuldü.
Saçımı güzel bir at kuyruğu yapıp tam ayakkabımı giyiyordum ki aşağıda biri, tabiri caizse, hayvan gibi korna çaldı. Ayakkabıları bir kenara bırakıp, kendimi pencereden aşağı sarkıttım. Birde ne göreyim. Ömer kapalı ama penceresi açık arabadan içeriye elini sokmuş, ben ineyim diye korna çalıyor. Hey Yarabbi! Ben ne günah işledim de karşıma hep odun çıkıyor. Bu ne bedbaht bir kader böyle.
Komşulara rezil olmamak adına ayakkabılarımın içine girmeye çalışıp kendimi dışarıya attım. Merdivenleri indikten sonra tam dış kapıdan çıkacaktım ki, biri benden önce davranıp kapıyı kendine doğru çekti. Bende dengemi sağlayamadım ve öne doğru savruldum. Kendimi yerle buluşmaya hazırlarken, kapıyı kendine çeken kişi kolumdan tutup ayağa kaldırdı beni. Beni tutan kişinin Ömer olduğunu görünce tam bir şey diyecektim ki sadece sustum. Çünkü diyebileceğim bir şey gelmedi aklıma. Tabi birde bön bön ona bakmamı saymazsak.
Oda benim susmamı ve ona bakışımı fırsat bilmiş olacak ki dudağı alayla kıvrılırken "Biliyorum çok hayran olunası bir insanım ama önce bir borcun var. Onu hallet." dedi arabasına binmeden önce. Arabaya binerken de beni kısaca süzmüştü.
Bende onu süzme fırsatını yakalamıştım. Siyah bir gömlek giymişti ve gömleği jilet gibi duruyordu onun kusursuz vücudunda. Arabanın kapısını biraz hızlı kapatmış olsam gerek "Dikkat et biraz! Alev'de oluşacak ufacık bir çiziği bile sana ödetirim." dedi bana yandan kızgın bir bakış atarken.
"Hadi, şu borcu kapatalım. Bu arada nereye gidiyoruz? Ha bi de, arabanın adı gerçekten Alev mi?" dedim keyiflice kıkırdarken. Önce sözümüm bitmesini bekleyip bana bitti mi dercesine bakınca, bende başımı sallayarak onu onayladım.
Arabayı çalıştırırken "Evet, az önce neredeyse kıracağın bu harika arabanın adı Alev. Normalde partiye gitmemiz gerek ama önce sana bir şeyler almaya gidiyoruz." dedi kararlı bir ifadeyle.
Benim ise yüzümdeki gülümseme silinmiş, kaşlarım çatılmıştı. "Bir şeyler almaya derken? Kimse bana bir şey alamaz. Ve kimse beni tarzımdan alıkoyamaz." dedim inatla.
"Borcunu kapatmak istiyor musun?" Başımı sallayarak onayladım onu. "O zaman sus ve ben ne diyorsam onu yap." dedi Ömer göz kırparken.
"Ben senden bu kadar çok şey bile istememiştim. Kesinlikle hiç bir güç beni mağazaya sokamaz."dedim son defa kendinden gayet emin bir şekilde.
😇😈
"Bana bak Ömer Karahan, bu giydiğim onuncu elbise ve bana gına geldi. Yeter artık! Ne istediğini söyle ben sana yardım edeyim. Ne olur?" dedim dudak bükerek. Hiç şakasız bu onuncu elbiseydi ve beyefendi hiç bir şey beğenmiyordu. Aslında gelmeyecektim de ama ona borçlu olduğumu hatırlatıp durunca ve mağazadaki kıyafetler gözümü alınca girmiş bulunmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ACI ÇİKOLATA
RomanceAteşe atlayacak kadar iki çılgındı onlar... Aşk ateşine, eriyeceğini bile bile atlayacak kadar çılgındı kız... Bir güzelin ateşinde eriyecek kadar çılgındı adam... Acı çikolatayı erittiği gibi eritecekti bu aşk onları... Ve kız arsızca yudumlayacak...