Acı Kahve #2

204 14 5
                                    

Gözlerim isteksizce yeni bir güne açılmıştı yine. Gün ışığı gözlerimi kamaştırırken, kolumu siper ettim hemen. Başım öyle zonkluyordu ki yeniden bir güne sayısız homurdanmayla başlamıştım. Soğuk bir duşla ayıldıktan sonra, hızlıca bir boxer ve eşofman geçirip üzerime mutfağa girdim yerde sürünen adımlarla. En acilinden acı bir kahveye ihtiyacım vardı. Ve mutfakta beni karşılayan dağ gibi bulaşığı yıkayacak birine de öyle.

Alışan ellerimle hızlıca hazırladığım kahvemi alarak mütevazi balkonuma ilerledim. Üstsüz göğsüme vururken ilkbahar havası, derin bir nefes aldım. Bahçe sandalyesine kendimi bıraktığım gibi, cevapsız aramalara ve mesajlara sırayla bakıyordum.

Kimden: Hira (Akşamki Ufaklık); "Her şey için teşekkür ederim." (00.12)

Ne kadarda teşekkür etmeyi seven bir kızdı. Teşekkür edilmesine pekte alışkın biri sayılmazdım. Mesajını es geçerek diğer mesajlara baktığımda Aslan'dan gelen mesaj gözüme takılmıştı.

Kimden: Aslan; "Bugün güzel bir parti verelim moruk. Kurudum kaldım bol kızlı olsun. Sana güveniyorum." (11.35)

İlgisizce İstanbul manzarasına çevirdim gözlerimi. Pekte parti havasında olduğum söylenemezdi. Özellikle de Buse'yi dün akşam bir adamın yanında görmüşken... İstemsizce kısılan bakışlarımı yeniden telefonuma çevirdim.

Kime: Güzelim; "Bu akşam için bir parti hazırlıyorum. Sende gelir misin Buse?" (12.42)

Kahvem bitene kadar ekrana gözlerimi dikip cevap beklesem de, meşgul olduğunu ve geç cevap vereceğini biliyordum. Rafta kalmış son fincan olan, elimdeki yeşil fincanı da bulaşık yığınına sıkıştırırken bir temizlikçi tutma kararı almıştım bile. Böyle olmayacaktı...

Kime: Aslan; "Kanka parti öncesi bir kahvaltıya ne dersin?" (12.51)

Kimden: Aslan; "Allah derim adamın dibi. Bir yemek yapanımızda yok ki aç aç dolaşıyordum bende." (12.53)

Böyle çatlak bir adamla nasıl arkadaş olmuştum bazen ben bile şaşırıyordum. Dudağımın kenarı keyifle kıvrılırken, telefon rehberimdeki kızlardan bir-iki tanesine kahvaltı için mesaj atmayı da ihmal etmemiştim.

😈 😇

Otoparktaki, güzeller güzeli evladım Alev'in yanına vardığımızda Aslan halen söyleniyordu. Duymamazlıktan gelerek Alev'in simsiyah, parlak kaputuna şöyle bir göz attım kirlenmesinden endişe ederek. Arabaya bindiğimizdeyse artık sıkılmıştım Aslan'ın dırdırından.

"Abi bir sus ya. İki saattir senin dırdırını çekiyorum."

"Sen buna güzel bir kahvaltı mı diyorsun abi Allah aşkına? Kızlar süzme salaktı. Kahvaltı boyunca moda bülteni gibiydiler. Vazgeçtim. Sana güvenmiyorum. Selim'e diyeyimde birkaç arkadaşını davet etsin bari içimiz açılır."

Aslan'ın sesindense arabamın motorunun güzel sesini dinledim. Park yerinden çıkıp parti ayarlamalarını yapmak için bara doğru yol alırken, Aslan tüm arkadaşlarını arayıp partiyi haber veriyordu.

Selim'le ortak işlettiğimiz bara geldiğimizde bana özel park yerine arabamı park ettim. Barın girişindeki güvenliğe selam verip içeri girerken Aslan geçenlerde yaptığı raftingten ve orada tanıştığı afetten bahsediyordu.

"E niye numarasını almadın abi?" dedim gözlerim loş barın içinde Selim'i ararken.

"Alıyordum abi. Alacaktım. Ama bottan düştükten sonra kızı tekrar bulamadım." Ofisinden çıkıp gelen Selim'i görünce konuşmamız yarım kaldı. "Hey Selo. Ne yapıyorsun hacı?"

İki deli selamlaşırken localardan birine geçip oturdum ve gelmelerini işaret ettim.

"Kanka hacı deme günaha sokma bizi." İtişip kakışıp karşıma geçtiklerinde sade ama samimi bir tokalaşmayla selamlaştık Selimle. Biraz soğuk bir adamdım. İnkar etmiyorum. "O değilde bu parti nereden çıktı Ömer? Sen pek parti adamı değilsindir."

Derin bir nefes çekerken içime Aslan'ı işaret ettim. "Bu haylaz ısrar edince kıramadım..."

Aslan lafa dalıp hızlı hızlı konuştu. "Selo yanlızlık ne demek bilir misin sen? Çok zor kanka, çok zor. O yüzden ağzımızdan laf almaya çalışacağına birkaç kız arkadaşını çağır kanka."

"Selim akşam barı kapatıp sadece arkadaşlarını çağır. Partide biz bize olalım istiyorum."

Selim başını sallayarak onayladı hemen. "Olur abi öyle diyorsan." Bu barı elindeki birikmiş parayla açmayı hayal ederken bende ona yardımcı olmuştum ve bu yüzden kendini bana borçlu hissediyordu. Benim hayata karşı hissettiğim tüm borçlarıma rağmen bu hiç bir şeydi. Ama yine de ufak ortaklığımızda bile beni patron gibi görüyordu.

Masanın üstüne bıraktığım telefonuma mesaj gelince Aslan'ın kurmayı planladığı işi heyecanla anlatmasından sıyrılıp telefonuma baktım hemen.

Kimden: Güzelim; "Parti mi?" (16.02)

"İyi olur aslında. İş yüzünden Tankut'la çok yoruluyoruz ve kafa dağıtmak iyi gelir." (16.04)

Boş boş mesaja baktım sadece. Tankut onun çantasıydı zaten. Koluna takıp getireceğini nasılda düşünememiştim. Sinirli bir nefes çekerken içime partinin iptal olduğunu söylemek geldi içimden. Ama o herifin yanında bile olsa Buse'yi yinede görmek istiyordum. O mavi gözler bu hayattaki tek umudumdu benim.

Kime: Güzelim; "İşten arkadaşlarını da çağır tabi. Ama bana en iyi sen gelirsin." (16.07)

Ve cevap yoktu. Tabi ki de yoktu. Kafasına taktığı en büyük sorun aramızdaki saçma sapan bir yaş farkıyken hiç bir karşılık yoktu ondan yana. O benim hayatımdaki en değerli varlığımken, 2 yaşın ne anlamı olurdu ki.

Hırsla rehberde bir isim ararken, Aslan'ın asabi tavrıma karşılık şaşkın bakışlarına başımı sallamakla yetindim sadece.

Hira (Akşamki Ufaklık) aranıyor...

"Efendim." Öyle neşeliydi ki sesi, çok uygun bir zamanda aramıştım işte.

"Borcunu ödeme vakti ufaklık."

"Borç mu?" Saniyelik bir an sonra "Ha şu dün akşam. Öncelikle bir, bu nasıl bir istek? İki, eğer saçma sapan veya yapamayacağım bir şeyse unut sen onu. Üç... Neyse bulamadım söyle işte." diye saydırmaya başladı bu defa.

Öyle saldırmıştı ki kelimeleriyle, söyleyeceklerim bile kaçışmıştı. "Aynı konu gibi düşün. Bu akşamki partiye benimle katılacaksın. Seni 1 saat sonra alırım. Birlikte kıyafette alacağız."

"Ne partisi? Hem 1 saat nedir ya? Hazırlanamam ben. Kıyafetide unut..."

Bu kız susmak nedir bilmez miydi? Telefonu kulağımdan uzaklaştırıp "Bir saate geliyorum." dedim ve daha fazla uzatmadan kapattım.

"Ne oluyor abi?" Aslan, hayırdır der gibi baktı.

"Hep sana mı çalışacağım kanka? Birazda kendi işimi halledeyim." Her düşüncelere daldığım an olduğu gibi telefonu çevirirken arkama yaslandım.

"Buse yine yüz vermedi demiyorda."Aslan'ın sinsice gülümsemesi üzerine ne kadar dudaklarım kıvrılmış olsada, masada duran kasedeki çerezleri avuçlayıp Aslan'ın üzerine attım. Yüzsüz ise gülümsemeye devam edip üzerindeki çerezleri ağzına atıyordu.

😈😇

Merhaba ben @kitapfali . Tatlişimle birlikte yazdığımız bu hikayede Hira'nın bölümlerini çikolatam @michin-sonyeo yazacak ve Ömer'in ağzından olan bölümleri de ben yazacağım. Umarım beğendiğiniz bir bölüm olmuştur. Oy ve yorumlarınızı heyecanla bekliyorum ❤

ACI ÇİKOLATAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin